Alman hükümet sözcüsü Steffen Hebestreit tarafından yapılan yazılı açıklamada, İsrail'in Hamas saldırılarına karşı kendini savunduğu öne sürüldü.
Almanya'nın geçmişindeki Holokost suçu nedeniyle 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi Sözleşmesi'ne bağlı olduğu ileri sürülen açıklamada, bu sözleşmenin "uluslararası hukukun temel bir aracı" olduğu ve "siyasi bir araç haline getirilmesine karşı çıkıldığı" kaydedildi.
Açıklamada "Farklı ülkelerin İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki operasyonuna ilişkin farklı değerlendirmeleri olduğunu biliyoruz. Ancak Alman hükümeti, Uluslararası Adalet Divanında İsrail'e yöneltilen soykırım suçlamasını kesin ve açık bir dille reddediyor. Bu suçlamanın hiçbir dayanağı yoktur." görüşü savunuldu.
Açıklamada, Almanya'nın Uluslararası Adalet Divanının çalışmalarını desteklediği ve ana davada üçüncü taraf olarak İsrail lehine müdahil olma niyeti taşıdığı belirtildi.
Almanya'nın Holokost sorumluluğu
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, 7 Ekim sonrasında İsrail'e kayıtsız şartsız destek vermelerini, ülkesinin Holokost'tan kaynaklanan tarihi sorumluluğuna bağlamıştı.
Alman hükümeti ülkede Filistin'e destek gösterilerini antisemitizmle mücadele gerekçesiyle engellerken de aynı nedeni öne sürmüştü.
Ülkede, bu süreçte Filistin yanlısı 100'den fazla gösterinin düzenlenmesine izin verilmezken, başkent Berlin'de öğrencilerin Filistin şalı ve üzerinde Filistin bayraklarının bulunduğu çıkartmalar taşıması yasaklanmıştı.
Bavyera eyaletinde ise Filistin yanlısı gösterilerde kullanılan "Nehirden denize kadar, Filistin özgür olacak” sloganına "antisemitik" olduğu gerekçesiyle yasak getirilmişti.
İsrail'i 7 Ekim sonrasında ziyaret eden ilk yabancı hükümet başkanı, Scholz olmuştu.
İsrail'in Berlin Büyükelçisi Ron Prosor, 7 Ekim'den bu yana verdiği koşulsuz ve sınırsız desteğin ardından Almanya'nın, ülkesinin "Avrupa'daki en iyi müttefiki haline geldiğini" açıklamıştı.