Gazeteciliğin Büyük Günahı ve Okurlarımız…

ABONE OL
Abone Ol
Gazeteciliğin Büyük Günahı ve Okurlarımız…
Haberler / Analiz
8 Nisan 2008 Salı 12:58
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

Gazeteciliğin sadece haber verme işlevinin, yerini “adrese teslim haberleri vermeye” terk etmesi haklı olarak okurların her haberi belli bir ihtiyat payı bırakarak okumasına neden oluyor.

 

Bu bakış açısının yerleşmiş olması; aslında gazetecilik açısından “büyük bir günah.” Ve bu büyük günahın ceremesini hem okurlar hem de haber, sadece haber vermenin derdinde olan bizler çekiyoruz.

 

Okurlar çekiyor çünkü; eğer belli bir ideolojik imanınız yoksa ve haberin salt doğru olması o ideolojik imanınıza güç katıyor olmasından daha değerliyse ister istemez doğru bilgiye ulaşmak için okuduğu haberlerin “maniple mi ediliyorum” kaygısından uzak olması gerek. Ve fakat, o “büyük günah” o kadar her yerde ki, ister istemez anlamlandırmaya çalıştığı habere ek bir efor daha sarfederek çeşitli alt okumalarla ve karşılaştırmalarla damıtma yapmak zorunda. Ve tabii her zaman bu zor süreç ideal sonuca ulaşamadığı için yorulan okur da “günümüzde gazeteciler adrese teslim mesajları ulaştırmakla sorumlu olan ulaklardır” mantığına teslim olup o yaftayla tepkisel durulunu koyuyor: “Siz de şuna satıldınız. Aslında bucu olduğunuz ortaya çıktı.”

 

İşte tam da bu noktada cereme çekme paylaşımının bizim tarafımıza düşen kısmına geliyoruz.

 

Şöyle ki;

 

Biliyorsunuz(yada biliyor musunuz?); TURKTIME hiçbir zaman hiçbir görüşe yada ideolojiye gözlerini kör edecek bir militanlıkla göbekten bağlı olmadı. Onun için size sunacağımız haberleri seçerken birilerinin çanağına su taşımak yada birilerini zayıflatmak gibi bir taşımadık. Milli ve manevi değerlerin yüceliğine, demokrasinin olmazsa olmaz olduğuna ve o demokrasinin sadece birileri için değil, hepimiz için gerekli olduğuna inandık. Ve bu inancımızdan hareketle dedik ki, Baykal’ın söyledikleri Erdoğan’ın söyledikleri kadar önemlidir. Bahçeli’nin açıklamaları kadar Ahmet Türk’ün açıklamaları da bilinmelidir. Vakit Gazetesi’nin haberi ile Cumhuriyet Gazetesi’nin haberi sırf kaynak bazlı bakılıp biri birinden daha az değerli değildir.

 

Örnekleri çoğaltabiliriz. Ama özetle; toptan kabul yada toptan retçi taassupçu bir yaklaşım yerine içeriği olan her söz kayda değerdir ve bu sözler Turktime’da yer bulur.

Ancak Turktime’ın bu açık tavrına rağmen Zaman yada Yenişafak vb. kaynaklı haberler verdiğimizde belli bir kitle hemen “Siz de bakın sucu oldunuz” yada tam tersi Cumhuriyet yada Vatan kaynaklı bir haberlere tersten aynı tepkiler gecikmiyor.

 

Aslında anlıyoruz. İlk başta da dediğimiz o "büyük günah" okurları böylesi paranoyak bir ruh iklimine sürükledi. Ve sap ile saman çoğu zaman tüm ısrarlara rağmen birbirine karışmak için can atar.

 

Ama anlasak da kabul edemiyoruz. Her ne kadar bu sap-saman diyalektiği okuru bu yanılgıya zorlasa da inanıyoruz ki insan denen varlık aklıyla güçlü ve bu güç birbirine karışan sap ve samanı bile ayıklayacak düzeyde.

 

Onun için siz yine ihtiyat payınızı elden bırakmayın ama en azından Turktime okurken rahat bir nefes payı bırakın kendinize.

 

Ve okuyun…

 

İyi okumalar…

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR

 saffet sancak
 13 Nisan 2008 Pazar 
Size sadece Hoca ile oğlunun hikayesini yeniden okumanızı tavsiye edeceğim.Çünkü size mutlaka yol gösterecek inandiğinız yolda azimle yürümenizi sağlayacaktır.Yolda karşılaştığınız insanlar mutlaka size kendi doğrularını söyleyeceklerdir unutulmamalı ki herkes kendi doğrusundan yargılanacaktır.
 Engin I.
 12 Nisan 2008 Cumartesi 
Maalesef yazdıklarınız doğru. İnsanlarımızın herkese kulp bulmakta üzerlerine yok. Kendi ideolojilerini kökten doğru sayanlar başkalarının fikirlerinede yer verenleri savunanları hemen şucu bucu ilan eder. Her İş Adamı'nı, Ünlü'yü Mason veya dolandırıcı diye suçlayanlar var. Bu kişilerin siteleri ve gazeteleride kendi görüşlerini uymuyor diye saçma sapan birkaç sözde olmayan belgelere dayanıp suçlaması çok normal. Cehennem'deki Türk kazanı hikayesini hatırlayın.
 yunus
 12 Nisan 2008 Cumartesi 
Bazı yorumlarda zülfü yare dokunmuşluk sezdim ne demek omurgasız gözlük takın diyecemde köre gözlük neylesin....kallaviciler gölge etmeyin başka ihsan istemez TURKTIME dogruya dogru yanlışa yanlış diyor tabi insan kapasitesi kadar anlar yapacak birşey yok.
 Kallavi
 12 Nisan 2008 Cumartesi 
Sorun şu: Medyada sizin tarif ettiğiniz türden orta saha topçusu, yani "ben objektif gazetecilik yapıyorum, herkese eşit mesafedeyim" türü yayın organı var ki. Bizim aradığımız böyle bir 'orta malı duruşun' dışında durabilen, farklı şeyleri yazabilen medya organları. Bir internet sitesi, hem duruş sahibi olup , hem de haberciliğin gerektiğirdiği objektif duyarlılığı koruyamaz mı? Sizin sorununuz 'şucu-bucu' olma sorunu değil. Siz, omurganızı kaybettiniz. Renginiz silindi.
 Nesrin Savaş Kantarcı
 12 Nisan 2008 Cumartesi 
5N 1K yöntemi ve: Medya medyadır, gazeteci de gazetecidir! Okumak da zor işken, gerçekleri saptırıyorlar ancak değiştiremiyorlar. Artık biz okurlar da kendimizce uzmanlaştık. Şöyle ki: Kimin, Nerede, Neyi, Nasıl, Niçin, Ne zaman yazmış-söylemiş olduğuna dikkat sarf ediyoruz. O kadar! Güvendiğimiz sayısı az gerçek gazeteciler yok değil. Çapraz da okuduğunuzda üç-kâğıtçıları, kovulan ve kullanılanları, insan onuruyla oynayabilenleri saptıyoruz. Beş beter olsunlar. Birbirlerini tanımlıyorlar da (!)
 süleyman karaca
 8 Nisan 2008 Salı 
Turktime’ın daimi okuyucusuyum ve olmaya da devam edeceğim. Sizin “adrese teslim haber vermeye” prim vermediğinizi, böyle bir “günaha ortaklık” yapmadığınızı düşünüyorum. Sizinle aynı kulvarda koşan sitelerle mukayesenizden hareketle bunu gönül rahatlığı ile söyleyebiliyorum. “Ulaklık” yaftasını size yakıştırmam, yakıştıramam. Bu söylediklerimin tamamında samimiyim. Eleştirilecek yanlarınız yok mu? Okuyucunuz olarak bunu zaman zaman eleştiri/yorum olarak ifade ediyorum; örneğin son günlerde sayfanızda yer alan Erhan Göksel’in öfkeye dayalı gözü dönmüş çıkışı, örneğin iki gün önceki “Yahudilerle temastaki Orgeneral” haberinin habercilik kriterleri açısından “zayıf”lığı gibi. Bu vesile ile “yorum” yayınlama konusunun gerçekten revize edilmesi gerektiğine inanıyorum; moda deyimle, mutlaka bazı kırmızı çizgileriniz, bariyerleriniz ve filtrelerinizin olması doğal.. burada doğal olmayan, editörlerin yorumculara uyguladığı kıstasların açık seçik olmaması. Çirkin mi çirkin sataşmalara mutlaka dur denmeli; özel veya tüzel kişilere eleştiri getirirken, kişilik haklarının çiğnenmesine fırsat vermek, o düşüncelere ortaklık etmek demektir. Özgürlüklerimizin sınırının başkalarının özgürlük sınırına kadar olduğu hiçbir zaman unutulmamalı.

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime