PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
31 MART SEÇİMLERİ: DERSLER, MESAJLAR, TEPKİLER, RUH KAYBI (5)
Adnan Küçük
YAZARLAR
23 Mayıs 2024 Perşembe

31 MART SEÇİMLERİ: DERSLER, MESAJLAR, TEPKİLER, RUH KAYBI (5)

Aday Belirlenmesi Usulünde Yaşanan Sorunlar

31 Mart seçimlerinde AK Partili adayların kazanamamasında etkili olan sebeplerden biri de, birçok seçim çevresinde adayların belirlenmesinde hatalı davranılmasıdır.

Bu yöndeki belirlemeler sadece bu seçimlere mahsus değildir; önceki seçimlerde de aday belirlemelerinde yaşanan hataların bedeli, o adayların seçilmemesi şeklinde ödenmiştir.

Bu tür hataların temel müsebbibi genellikle yerel birimler olmakla birlikte, kaybedilen her bir başkanlığın bedelinin, parti yönetimine yansımaları da söz konusu olmaktadır.

Yerel yönetim seçimlerinde adayların belirlenmesi sürecinde yaşanan ilk hatalı etkenin şu olduğu belirtiliyor:

“AK Parti’de iller, genellikle bazı bakanlara, eski vekillere ve benzeri “ağabey”lere zimmetlenmektedir. Bu kişilerin koordinesinde, çeşitli faktörlerin de etkilemesi altında, uzlaştırıcı yöntemler yerine, rekabetçi ve kavgacı bir ortamda adaylar belirlenmektedir. Bu kişilerin, seçim çevresinin geneline yönelik sahici okumalar, anlamalar yapmaksızın, çoğu kereler ezbere işler yapmaları, bazı kereler, yerel aktörlerin kendi eksenli telkinlerinin etkisinde kalınması, seçimlerin başarılı olunmasına katkı sağlayabilecek yerel siyasi aktörlerin görmezden gelinmesi ve halkın taleplerinin görmezden gelinmesi olguları yaşanmaktadır”.

“Aslında en isabetli ya da daha isabetli adayların belirlenmesi konusunda, acaba ağabeylerimi kırarsam, seçim bölgesindeki etkili siyasileri küstürürsem mevkiimi, konumumu kaybedebilirim” gibi saiklerle gerekli itirazları geliştirmekte aciz kalan ve yerini korumak için gerçeği söylemekten hatta ileri derecede aksiyon almaktan uzak duran yerel aktörlerin tutumları da bu konuda etken belirleyiciler olmaktadır.

Bir diğer etken de, aday belirleme usullerinin, küskünlüklere, dargınlıklara, rakip partilere kaymalara sebep olacak şekilde yapılmasıdır. Burada, aday olan mevcut başkanlarla diğer aday adayları arasından başkan adayının belirlenmesinde, çok kırıcı, tahrip edici, düşmanlaştırıcı yol ve yöntemler izlenmektedir. Bu kapsamda, kırıcı ve savaşçı ortamda yapılan aday belirlemede, saf dışı kalan her bir aday adayı, derhal ya rakip saflara geçmekte ya da bağımsız aday olmaktadır. Bütün bunlar, seçimlerde başarısızlıkları artırmaktadır.

Bu konu ile alakalı yaşanmış, ibretlik bir hatıra paylaşacağım. İsim vermeyeceğim, ama ilgililer yüzde yüz biliyorlar.

Benim memleketime yakın bir ilin bir ilçesinde, seçmenlerle köklü gönül bağları kuran AK Parti’li bir belediye başkanı, parti içinde yerel ve yönetim merkezinden gelen çeşitli etkilemeler neticesinde aday belirleme sürecinde aday gösterilmiyor. Kendisi AK Parti’den aday adayı olduğu için, bir başka partiden aday olamıyor. Bunun üzerine, eşini Demokrat Parti’den aday yaptırıyor. O dönemde, Demokrat Parti ülke genelinde %1’in çok altında oy alıyor. Ve Demokrat Parti’den aday olan bu kişinin eşi, belediye başkanı seçiliyor. AK Parti felsefesi ile çelişen daha başka ayrıntılar da var ama bu kadarla yetiniyorum.

Adayların, tüm partili seçmenlerin ön seçime iştirak etmeleri sağlanarak belirlenmesi, aday belirlemede en az hasarlı yöntem olacağı söylenebilir. Elbette ki, bütün aday adayları tatmin edilemeyebilir. Ama öyle yöntemler bulunmalı ki, bu kişilerin rakip saflara geçmeleri sühuletle, düşmanlaştırmalar olmadan önlenmelidir.

Bizzat şahit olduğum bir hatıra. 31 Mart seçimleri sonrasında yaşandı. AK Parti’nin bayramlaşma etkinliğine katılan bir kişinin ifadesi şu şekilde: “İlçemizde AK Parti’nin adayı …’yı kazandırmadık ya, gün bizim günümüz”. Bu kişi, bu sözü hem de bana söyledikten yarım saat sonra, gitti AK Parti ilçe başkanı ile hatıra fotoğrafı çektirdi.

Şimdi, bütün bu vakalar, sadece denizden birkaç damladır. Bu gerçeklikler sahici olarak görülmeden, aday belirlemede isabetli neticelere ulaşılamaz. Bu anlattıklarım da muhtemelen, AK Parti yönetiminde ve yerel birimlerinde kabulü zordur; ama bunlar bilinerek önlemlerin alınmaması, bu partide başarısızlıkların devam etmesine sebep olacaktır.

Adayları belirleme işi, “haksız rant paylaşımına dönüşme” görüntüsü verilmeyecek şekilde yapılmalı. Aksi yönde oluşacak algıların bedelleri çok daha vahim olabilecektir.

Bazı Seçimlerden Sonra Halkın Verdiği Tepkilerin Hasıraltı Edilmesi

AK Parti 2019 seçimlerinde çok boyutlu hataları sebebiyle, başta Ankara ve İstanbul BB başkanlıkları olmak üzere çoğu seçim çevrelerinde kaybetti. Esasen o dönemde de, Partili yöneticiler “ders çıkaracağız, aksayan yönlerimizi tespit edip, lüzumlu önlemleri alacağız” şeklindeki klasik söylemleri dillendirseler de, 31 Mart 2024 seçimlerine gidilirken, hiç de söylenenlerin yapılmadığına şahid olundu.

2019 yerel yönetimler seçimlerin sonrasında “ders çıkaracağız, aksayan yönlerimizi tespit edip, lüzumlu önlemleri alacağız” dendikten sonra, 3-5 gün içinde masa başında bir rapor hazırlandı, o rapor sümen altında kayboldu gitti. Oysa siyasi gerçekliklerin sümen altı etmeye ödettiği bedeller bazı kereler çok ağır olabilmektedir. Bu sebepledir ki, AK Parti, o tarihlerde alacağını söylediği halde lüzumlu tedbirleri almadığı gibi, muhalefet partileri 2019 yılında geliştirdiği avantajları daha da geliştirerek 2024 yerel seçimlerine girdi. AK Parti, yaygın olarak dillendirilen dezavantajlar yanında, içine düştüğü çok yönlü dezavantajları telafi edici uygulamalara yönelmeksizin seçimlere girdi ve çok ağır bedeller ödedi. 

Seçmenlerin yeterli çoğunluğu, 2019’un hasıraltı edilen sorunlarının biletini Mayıs 2023 seçimlerinde kesmedi. Bunun sebebi, devleti yönetme konusunda muhalefeti yeterli görmemesi, hatta güvenmemesi, bazı temel kritik konularda endişeli olmasıdır. 2019’da ortaya saçılan hataların, büyük ekseriyetinin hasıraltı edilmesinin asıl bedeli, AK Partiye 31 Mart seçimlerinde ödettirildi. Bu ağır bedele sebep olan hataların neler olduğu, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklıkla ortaya konuldu.

2019 seçimlerinde ortaya konulan hataların sümenaltı edilmesine ilave olarak 31 Mart seçimlerinde daha ağır tepki verilmesine sebep olan ilave hataların yapılması neticesinde, seçmenlerin çoğunluğunun AK Parti’ye ağır bedel ödetmesinin gerisinde, bu seçimlerin yerel yönetimlerin belirlenmesine yönelik olmasıdır. Halk, Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinde muhalefete yönelik taşıdığı, “yeterli görmeme, güvenmeme, bazı temel kritik konularda endişeli olma” gibi faktörleri devre dışı bıraktı. Yani yerel yönetimler konusunda bu kaygıları taşımadığını ortaya koydu. Dolayısıyla, seçmenlerin çoğunluğu, 31 Mart seçimlerinde, bedel ödetme konusunda AK Parti’li belediyelere kıymaktan geri durmadı.

Burada, seçmenlerin çoğunluğu, ince ayar siyasetle, 2023 seçimleri ile 31 Mart 2024 seçimleri konusunda farklı tutum sergiledi. Şayet, AK Parti, daha önceki seçimlerde olduğu gibi, yine palyatif önlemlerle bu tepkileri görmezden gelirse, bazı temel sorunları sümen altı etmeyi sürdürürse, ekonomi alanında kısmi iyileştirmeler yapsa bile, 2028 seçimlerinde seçmenlerin çoğunluğu AK Parti’ye kıymamazlık eder mi? tam emin değilim. Özellikle muhalefet partileri, seçmenlerin çoğunluğunda mevcut olan kaygıları, güvensizlikleri giderdiği takdirde, seçmenlerin çoğunluğu, bu sefer 2028 seçimlerinde AK Parti’ye çok daha ağır bedeller ödetebilir. Bu bilinçten uzaklaşmak, AK Parti’nin erime sürecini hızlandırabilir.

Bir hususa daha temas ederek bu konuyu tamamlayalım.

31 Mart seçimlerinde verilen tepkiyi sadece ekonomik şartların ağırlığına indirgemek, ekonomik şartlardaki iyileşme ile AK Parti’nin tekrardan şahlanacağını düşünmek, diğer temel sorunları görmezden gelmek, AK Partili yöneticilerin önündeki en büyük tuzaktır. Bu tuzağa düşmek ya da düşmemek, tamamen AK Parti’li yöneticilerin basiret ve lüzumlu önlemleri sahici manada almasına bağlıdır. Burada sergilenecek ihmallerin bedelleri, AK parti yönünden telafisi güç ya da imkânsız hasarlara sebep olabilir.

AK Parti’nin İçeriden ve Çevreden Gelebilecek Eleştirilere Kapalı Hale Gelmesi

Demokrasilerde iktidar muhalefet ilişkilerinde en temel gereklilik, eleştiri hürriyetinin mevcut olmasıdır. Eleştiriler bazen muhalefet cenahından gelir. Bu tür kapsamına giren eleştiri hürriyetinin, şiddeti ve suç işlemeyi önermedikçe, kişilerin haklarına zarar vermedikçe en geniş haliyle tanınması demokrasinin olmazsa olmaz nitelikte gereğidir.

Muhalefetten gelen eleştiriler, siyasi rekabetin en üst düzeyde olduğu iktidar-muhalefet ilişkilerinin çatışmacı zemininde yapıldığı için, iktidar partileri, bu tür eleştirileri çoğu kereler dikkate almayabilmektedir. Bu tutumda, iktidarın muhalefete olan güvensizliği kadar, kendisine olan özgüveni de etkili olabilmektedir. Bu eğilim, bazı kereler ağır hataların üzerini örtebilmekte, bu da iktidar partisine ağır bedeller ödetebilmektedir.

Bu durumda, partiye yakın çevrelerden gelebilecek değerlendirme ve eleştiriler, hatta acıtıcı sözler, iktidar partisinin hatalardan dönmesi ya da hataya düşmemesi için, gereklilik arz etmektedir. Bu cenahtan gelecek eleştiri ve değerlendirmeler, iktidar partisi için yol gösterici, uyarıcı, önleyici yönde işlevler görebilecektir. Kendisine dost bildiği cenahtan gelebilecek eleştirilerin önünü kesmesi ya da bu cenahın, siyasi şartların zorlaması neticesinde eleştiri ve değerlendirme yapmaktan imtina etmesi, iktidar partisi için önemli bir handikap teşkil edecektir. Çünkü bu durumda, iktidar partisi muhalefet cenahını ciddiye almadığı, kendi cenahından da eleştiriler gelmediği için, hatalı politikaları sürdürmeye devam edecek, bunun bedeli de seçimlerde değişen ölçülerde ağır olabilecektir.

Bu vesileyle, mutlaka, iktidar partileri, kendi selameti, hatalardan uzak durabilmesi, varsa hatalardan dönmesi için, kendi cenahının eleştiri ve değerlendirmeler yapmasının bizzat önünü açmalıdır. Hatta bu yönde çaba sarf edenlerin ödüllendirilmesi icap eder ki, iktidar partisi bu cenahtan gelebilecek katkılardan yeterince istifade edebilsin.

Gelelim bu konu ile alakalı AK parti hakkında değerlendirmemize.

Burada 22 yıl iktidarda bulunan bir partinin kendini esaslı şekilde eleştirebilmesi, muhtelif yönlerden zorluk teşkil etmektedir. Gerek parti içinde, gerekse partiye hariçten destek veren çok yönlü medya çevrelerinde, parti yönetimine yönelik sadakat söz konusu olmaktadır. Bu sadakat politikası, özellikle ikbal peşinde koşanların ikballerini, konuşmamada ve mutlak itaatte görmeleri, haklı ve yapılması gerekli eleştirilerin yapılmaması neticesini husule getirmektedir. Parti organlarının aldığı kararlar, hatalı da olsa doğru kabul edildiği için, hatalı politikalar görülememekte, uygulamada bunların ağır bedelleri ödenmektedir.

AK Parti’de, her şeyden önce esaslı eleştiri kültürünün gelişmesi, parti yönetiminin bunları, “ihanet, darbe, düşmanlık” olarak değerlendirmeyecek noktaya gelmesi gerekir.

Muhalefetin bazı haklı eleştirilerinin de, hasmane ilişkiler içinde AK Parti cenahında görülmemesi, bir başka hataları beraberinde getirmektedir.

AK parti çevrelerinde de, iyi niyetli, bağcıyı dövme değil, üzüm yeme amaçlı, vurarak düşürme değil, “sırtında akrep var onu birlikte etkisizleştirelim” amaçlı değerlendirmelerin yapılabilmesi halinde, esasen muhalefet tarafından yapıldığı için, hasmane ilişkiler kapsamında görülmeyen çoğu hataların görülmesi ve önlenmesi yolu da açılmış olacaktır.

Muhtemelen burada sözünü edeceğimiz izahatlarla alakalı AK Parti yönetiminden tepkiler gelebilir. Yani AK Parti’li yöneticiler, genellikle kendi içinde ve çevresinde layıkı veçhiyle istişare ve tartışmaların yaşandığına inanmaktadırlar. Oysa bunun parti içinden layıkıyla gözlemlenebilmesi pek mümkün ve muhtemel görünmüyor.

Bu durum, genellikle psikolojik ve fiilen yaşanan bir durumdur. Bu da ancak, içeriden değil çevreden, hariçten gözlemlenebilir. Bu gözlemlemenin ihmal edilmesi, AK Parti’yi içeriden ve çevreden eleştirilemez konumuna getirmekte; bu yönde derin algılar oluşmaktadır.

AK Parti bünyesinde ikbal peşinde koşanların, eleştirel konuşmaları halinde derhal saf dışı bırakılacakları korkusu yaşamaları, bu kişilerin eleştirel konuşmalarına mani olmaktadır. Bu korku ortamında, çoğu sorunlu ve yaralı konuları konuşmayan, eleştirmeyen, “hükümet ya da parti yönetimi ne yaparsa mutlaka haklıdır” söylemini şiar edinen gruplar ortaya çıkmaktadır. Bu uygulamalar, düşünce geliştirmek ve eleştirmek bir yana, hiçbir önemli konuda düşünmeyen, her yapılana başını sallayan bir partili profilini ortaya çıkarmaktadır.

Burada eleştiriden kastımız, AK Parti içinden ve çevresinden hükümetin ve AK Parti yönetiminin mutlak olarak “tahrip edilmesi” değil, istişare ve şura manasının tahakkuk etmesidir. Şayet Parti içinde ve çevresinde istişare ve şura manasını tahakkuk ettirecek eleştirel konuşmalar yapılmıyorsa ya da hakikatin ortaya çıkmasına katkı sağlayacak farklı fikirler dillendirilemiyorsa, bundan hem parti olarak AK Parti, hem de yönetim olarak siyasi iktidar ve ülke zarar görecektir.

Mesela, genellikle kamuoyunda şu söylemler sıklıkla duyulur:

“Benim bile tespit ettiği bu vahim hatayı, AK Parti’nin yetkilileri, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’a nasıl iletmezler; O’na bu kadar vahim hataları nasıl yaptırırlar; Erdoğan’a doğruları ulaştıracak bir merci yok mudur; kendi içinde eleştiri ve doğruları söyleme kanalları neden bu kadar kapalıdır”?

Bu belirlemeyle ilgili bir misal vermek istiyorum. 2019 yerel yönetimler seçimlerinde, İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi sağlanarak seçimlerin yenilenmesi, AK Parti açısından en büyük hata olmuştur. AK Parti bu yenilenen seçimle, çok vahim yaralar almıştır. Bu hatayı görememek bir “siyasi körlük”tür. Sayın Erdoğan’a hangi siyasi miyop anlayış bu seçimlerin yenilenmesi hatasına düşürdü? AK Parti yönetiminde, bu seçimlerin yenilenmesinin AK Part’iye büyük maliyet ve bedellerinin olacağını bilebilecek yöneticiler neden mevcut değildi? Bir soru daha, aslında AK Parti içinde bu vahim akıbet ve ağır bedeli görenler vardı da, eleştiriye kapalılık ya da doğruyu söylemekten korkma neticesinde mi gerçekler söylenemedi?

Bunlardan hangi sorunun cevabı doğru olursa olsun, dâhili eleştiri ve serbest konuşma konusunda yaşanan zayıflıklar, bu hataya düşüşü önlememiştir. Bu durum, sadece AK Parti yönetimi için değil, AK Parti ile gönül bağı olan medya ve yazarlar için de söz konusudur.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime