PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
ATATÜRK’ÜN GAZETECİLİĞİ  VE HAPSE GİRMESİ
Yalçın Toker
YAZARLAR
19 Haziran 2017 Pazartesi

ATATÜRK’ÜN GAZETECİLİĞİ VE HAPSE GİRMESİ

Geçen haftaki yazımda, ülkenin yaşanmaz hale getirildiğini, asayişsizliğin, ekonomik bozuklukların, açlığın, hukuksuzlukların alıp yürüdüğünü.. Özellikle düşünceyi açıklama ve basın hürriyetinin hemen hemen sona erdirildiğini örnekler göstererek anlatmaya başlamıştım. Hapisteki gazetecilerden söz etmiş, tutuklu gazeteci sayısında dünya rekortmenleri arasında bulunduğumuzu vurgulamış, sonra da sözü yine Atatürk’e getirmiştim..

Biliyorsunuz, gazeteci milletvekili olan Enis Berberoğlu da mahkum oldu ve Maltepe’de hapse atıldı. Buna tepki olmak üzere CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu “adalet” yürüyüşü başlattı. CHP’liler İstanbul Maltepe’ye doğru Ankara’dan yürüyüşe geçtiler. Ayrıntılarını yandaş olmayan gazete ve televizyonlarda izliyorsunuz.. Hak ve adalet isteyen bu yürüyüşe karşı başlatılan olumsuz tepkilerde, iktidar mensuplarını bile beklemeden Devlet Bahçeli başı çekti.. Onun kolunu, birine tokat atar gibi sallayarak söylediklerini görüp duydukça, Türkeş’li dönemlerin ülkücü MHP’lileri olan bizler üzülüyor, kahroluyoruz..

Bahçeli soruyor; “Merak ediyorum, İstanbul’dan bir karşı yürüyüş başlarsa karşılaşma noktası nasıl olacaktır?”

Şimdi bizler de sana soruyoruz:

“Biz, özgürlükler için çok yürümüştük.. Beyazıt’tan Topkapı’ya doğru yüzbinlerle bir yürüyüş yapmıştık, orada sen de var mıydın Bahçeli Bey?.. O zaman neredeydin?

Kılıçdaroğlu’na doğru sözünü ettiğin yürüyüşü İstanbul’dan sen başlat bakalım arkandan kaç kişi gelecek bir görelim?”

Eğer Meral Akşener ve arkadaşları, MHP yönetimini teslim alamazlarsa bizler ne yapacağız, kime oy vereceğiz diye kara kara düşünmekteyiz doğrusu.. Bu arada antiparentez; Meral Akşener yeni parti kurma lafı ediyor. Hayır! Hemen pesetme, MHP’de direnişinize devam edin. Bahçeli o koltuktan er geç Kurultay’da indirilecektir..

Neyse, neyse şimdilik bu siyasal dertlerimizi kurcalamayayım.  Asıl konuma devam edeyim..

Hatırlarsınız geçen haftaki yazımda Atatürk dönemindeki basın özgürlüğü, adaletli yaşam konularına temas ederken, Atatürk’ün gazeteciliğinden de söz etmiştim. Fakat bu konuya sadece değinmekle yetinmiş, “mutlaka herkes bu konuda bilgi sahibidir” diye düşündüğüm için ayrıntı vermemiştim. Atamızın Meclis Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı dönemlerinde basın özgürlüğü konusundaki sözlerini nakletmekle yetinmiştim..

Birkaç okuyucumdan bu konu hakkında mesaj ve telefonlar aldım.. “Atatürk ne zaman gazetecilik yapmış? Bunu niye ayrıntılı anlatmadınız?” gibi sorular geldi. Öyle ki, soranlar arasında yüksek tahsilli arkadaşlar bile vardı. Şaşırdım..

Halbuki ben, Atatürk’ün Harbiye talebesi iken arkadaşları ile birlikte el yazısı ile gizlice gazete çıkardığını, hep birlikte hürriyetçi fikirlerini savunduklarını bir çok kitabımda anlatmıştım.. Hatta bu konuda ilk okul öğrencilerimizin bile okuyup bilgi sahibi olmaları için el yazılı iki kitap da hazırlamıştım.. Bu yüzden sanıyordum ki, Atatürk’ün gazetecilik yönündeki faaliyetlerini ilkokul öğrencileri dahil herkes bilir..

Maalesef bu düşüncemde yanılmışım.. Bu yüzden bazı yüksek tahsilli arkadaşlarımın dahi istekleri üzerine bugünkü yazımda konuyu açacağım.

Böylece, Atatürk’ün gazeteciliği konusunu bilenler Ataları ile ilgili bilgilerini tazelesinler, unutmuş olanlar hatırlasınlar, bilmeyenler öğrensinler.. İşte çocuklar içi hazırladığım iki kitabımdan satırlar:

MUSTAFA KEMAL’İN HARBİYEDE HÜRRİYETÇİ FİKİRLERLE TANIŞMASI: 

Mustafa Kemal, Manastır Askeri Lisesinde okurken, Ömer Naci isimli bir öğrenci  de Bursa Lisesinden Manastıra gelmiş, askeri okula yazılmıştı.. Ömer Naci, edebiyat ve şiir meraklısı idi. Şiir ve edebiyata merakı olmayan Mustafa Kemal de, Ömer Naci’nin etkisi ile bunlara merak sardı. Ne var ki, güzel yazı ve güzel konuşma öğretmeni, Mustafa Kemal’in şiirle uğraşmasını yasakladı”Bunlarla uğraşmak seni askerlikten uzaklaştırır” diyordu. Buna rağmen Mustafa Kemal’in içinde uyanan yazı ve şiir yazma hevesi kırılmadı, kamçılandı.

Mustafa Kemal, 1899 da Manastır Askeri Lisesini bitirdi İstanbul’a geldi. İçindeki güzel konuşma, yazı ve şiir yazma hevesi devam ediyordu. Harp Okulunun piyade sınıfına yazıldı. Okulda, teneffüslerde arkadaşları ile güzel konuşma yarışları yaparlardı. Gizli gizli 2. Abdülhamit’in hürriyeti kısıtlayıcı yönetimine karşı çıkarlar, yasak olan Namık Kemal’in özgürlükçü fikirlerinin işlendiği kitaplarını gece koğuşlarda gizlice okurlardı.

GAZETECİLİĞİ VE HAPSE GİRMESİ
 
Mustafa Kemal, 1902 yılında Harbiye’de başarılı olanlarla birlikte kurmaylığa ayrıldı. Sonra Harp Akademisine geçti. Akademide arkadaşları ile, yarının subayları olarak kutsal vatan savunmasına gidecekleri günleri konuşuyorlardı. Bu arada ülkenin yönetimi ve siyasal durumdaki kötü gidişi anlamaktaydılar. Arkadaşları ile sık sık bu durumu düzeltmekten söz ederlerdi. Mustafa Kemal ve arkadaşları bu yöndeki fikirlerini Harbiye’de okuyan binlerce öğrenciye de yaymak istiyorlardı.

Bunun çaresi el yazı ile bir gazete hazırlayıp okulda dağıtmaktı. Sınıfta bir gazete örgütü oluşturdular. Mustafa Kemal, bu gazetenin yönetiminde görevli idi. Gazetedeki yazıların çoğunu da el yazısı ile kendisi yazıyordu. Okullar Müfettişi İsmail Paşa durumu öğrenmişti. Öğrencileri gizlice izlettiriyordu. Harp Okulu’nun müdürü Rıza Paşa’yı Padişaha şikayet etti. Şikayetnamede şöyle diyordu: “Ya okulda böyle öğrencilerin olduğundan haberi yok, ya da onlara hoşgörülü davranıyor..”

Okul müdürü Rıza Paşa ise durumu biliyordu. Fakat inkar etti.

Öğrencilerin gazetesi düzenli olarak çıkıyordu. O günlerde bir gün, yine gazeteye yazı yazmak için, bir baytar sınıfına girip kapıyı kapatmışlardı. Kapının arkasına da birkaç nöbetçi arkadaş koymuşlardı. Okul müdürü Rıza Paşa sınıfı bastı. Gazetedeki yazıları gördü. Derslerinden başka şeylerle uğraştıkları için hepsini tutuklatacağını söyleyip gitti.

Bu yüzden öğrenciler ağır ceza beklemeye başladılar. Fakat hiçbir ceza gelmeyince sevindiler, müdürlerine içlerinden teşekkür ettiler. Bu sayede okulda Padişahın baskı yönetimine karşı başlayan özgürlükçü çalışmalar gizli gizli devam etti. Bu durum Kurmay sınıfının sonuna kadar sürdü.

Mustafa Kemal, Harp Akademisini 11 Ocak 1905’te sınıf birincisi olarak bitirdi. Artık Türk Ordusunun bir yüzbaşısı olmuştu. Kurmay Okulunda gazete çıkaran arkadaşlar, atamalarını beklemekteydiler. Hep birlikte İstanbul’da bir apartman dairesi kiraladılar. Hürriyetçi çalışmalarına burada devam ediyorlardı. Dairedeki toplantılarına Harp Okulundan daha önce atılmış olan Fethi isimli bir arkadaşları da geliyordu. Ona yardım etmekteydiler. Fethi, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını bir gün bir yere davet etti..

Oraya gidince bir de ne görsünler; Fethi, yanında Padişahın emir subayı olduğu halde onları bekliyordu. Meğer Fethi, Ordudan atılmamış, ajan olarak görevlendirilmekteymiş.. Kısacası arkadaşları ajan Fethi’ninkucağına düşmüşlerdi. İsmail Paşa, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını gizli örgüt kurmakla suçlatıp  tutuklattı.

Mustafa Kemal ve arkadaşları birkaç ay tutuklu kaldılar. Sonra Edirne ve Selanikteki 2. ve 3. Ordulara tayinleri yapıldı. Görev yerleri kura çekilerek yapılacaktı. Fakat Mustafa Kemal ve hürriyetçi arkadaşları, kura çekilmeden istedikleri yerlere gidebilme yönünde anlaşmışlardı. Komutanlar bu anlaşmayı örgütlenmeleriin bir sonucu saydılar. Mustafa Kemal’i de örgütün başı diyerek sürgüne göndermeye karar verdiler. O’nun sürgün yeri Suriye idi(*)..

İşte böyle..

Bilgilerinizi tekrarladınız.. Sizlere günümüzden neleri ve kimleri anımsattı?

 
(*)12 kitaplık Atatürk’ü Seviyorum, Okumayı Öğreniyorum dizisi- No: 5 ve 6, resimli el yazılı/Yalçın TokerToker Yayınları www.toker yayinları.com- Tel: 0535 3199349 ve  [email protected]
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Misafir
 20 Haziran 2017 Salı 16:04
20 Haziran 2017 Salı 15:36, umutsuzluk yenilmektir, "O" yenilmedi, koskoca bir millet yarattı, yenilmiş bir 600 yıllık enkazdan. Umutsuzluğa hakkın-hakkımız yok. Yenilmeyeceğiz de... Çoban ateşlerini gör...
 Misafir
 20 Haziran 2017 Salı 15:36
çırpınıyorsun güzel güzel de yazıyorsun ama toplumun şaftı kaymış emmi
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime