PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Almanlara Göre Biz En Alttakileriz
Yalçın Toker
YAZARLAR
6 Haziran 2016 Pazartesi

Almanlara Göre Biz En Alttakileriz

ALMANLARA GÖRE BİZ; “EN ALTTAKİLER!”iz..
.. Verdikleri Soykırım Kararının izahı için bu yeterli..

Geçtiğimiz hafta içinde Alman Federal Meclisi, 1915 yılında Osmanlı Devletinin,  Ermenilere uyguladığı zorunlu göç ettirme olayını “soykırım” olarak kabul etti. Yani daha önce aynı şekilde karar veren öteki bir çok Avrupa Devletine ayak uydurdu.
O gündenberi Türk basınında hemen herkes bu konuda yazılar yazıyor.. Ben de bugün bu konudan bahsedeceğim..
Öncelikle şu nokta iyi bilinmeli ki, savaş halindeki her Devlet, düşmana yardım ve yataklık edenleri asla affetmez.. Derhal gerekli önlemlerini alır, bu kalleşliği yapanları cezalandırır.. Osmanlı Devletinin I. Dünya Savaşında Ermenilere yaptığı zorunlu göç ettirmeler de bundan ibarettir..
I.Dünya Savaşında, Doğu cephesindeki Ordularımız Rus işgalcilere karşı vatan topraklarımızı savunmakta idiler.. Bölgedeki Ermeniler de, bundan yararlanmayı fırsat bildiler.. Rus’ların dağıttığı silahları kuşanıp, çeteler oluşturarak, Rus asleri arasına karışarak, her türlü hainliği, casusluğu, sabotajı, yol göstericiliği yaptılar.. Tabii bu işten Ordularımız büyük zarar gördü. Bu durum üzerine Osmanlı Hükümeti, Tehcir Kararnamesini kabul ederek, Ermenilerin savaş bölgelerinden zorunlu göç ettirilmeleri kararını aldı. Tehcir sırasında tabii ki, iklim ve ulaşım şartlarındaki güçlükler yüzünden yollarda bir çok Ermenin ölmesi doğaldı..
İşte o zamandanberi Batılıların; Ermeni katliamı, soykırım gibi çeşitli yaftalar takarak karşımıza çıkardıkları olayların iç yüzü budur.
Ben bu tehcir konusunun, kararnamesi, detayları, Ermenilerin nerelerden alınıp, nerelere göç ettirildikleri gibi pek çok konuda derin araştırmalar yapıp, bir çok kitabımda  bu konuyu işlemiştim(*).. Hatta hatırlarsınız TÜRKTİME’da da bu konuda birkaç yazı yazdım.. Yayınevimde, Ermeni meselesinin açığa çıkarılması için başka yazar arkadaşlardan da kitaplar yayınladım. Mesela bunlardan bir tanesi olayların içinde yaşamış olan bir Rus Yarbayının anılarına dayanan kitaptır.(**)
Ancak tabii ki bugün, 1915 Ermeni olaylarının aydınlığa çıkarılması için, bu eserlerden bilgiler nakledecek değilim.. Zaten buna kalkışsam bu sütunlar yetmez.. Bugün daha ziyade Almanların saygısızlıklarından falan söz edeceğim..
Geçen hafta aldıkları kararla, Alman Parlamenterlerin hepsi, başımıza birer bilgin, tarih uzmanı falan kesiliverdiler.. Kesin bir dille, “Osmanlı Devleti 1915 yılında Ermenilere soykırım uygulamıştır..” diye karar aldılar. Üstelik de bundan sonra bunu okullarında çocuklarına ders olarak okutacaklarmış..
İlk tepki olarak, Yuh! denir buna..
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, “Parlamentoların soykırım kararı veremeyeceği”ne ilişkin aldığı karar Almanları bağlamıyor mu acaba?
Bu konuda Almanlar’a soracağım pek çok sorular var.. Sorularıma az sonra geçeceğim..
Şimdilik Almanlarla ilgili bazı anılarımdan söz ederak konuyu sürdüreyim..
1960’lı yıllarda spor yazarı olarak birkaç defa Almanya’ya gitmiş, hatta Lüksemburgdaki Dünya Ordular arası Futbol şampiyonasına giderken, Almanya’da da birkaç gün kalmıştım..
1970’li yıllardaki Almanya seyahatlerim ise daha çok olmuştu. Frankfurt Goethe Üniversitesinde Hukuk doktorası yapmıştım. Almanları işte o sebeplerle daha etraflı tanımış ve haklarında kişisel notumu vermiştim..
Toker Matbaası sahibi olarak Düsseldorf’da Drupa Matbaa Makinaları fuarına katıldığımda, beni modern giysili, gravatlı gören Alman görevliler şaşırmışlardı. Türk olduğuma önce inanmamışlardı.. Ahbaplık kurup sorduğum bazı Almanlar, şaşkınlıklarını şöyle anlatmışlardı: “Biz Türkleri, sakallı, cübbeli, şalvardı bilirdik..”
Şaşırmış, içimden bir yuh! daha çekmiştim..
Sonraki yıllarda Toker Yayınevi olarak Frankfurt Kitap Fuarına katıldım ve fuarda sergi açtım.. Fuarın yakınındaki bir pansiyonda kalıyordum.. Pansiyonun sahibi Nazi döneminden kalma emekli bir askerdi. O Alman da beni, şalvarsız, cübbesiz görünce şaşırmıştı.. Onun, laf arasında bana ilk soru ise şu olmuştu: “Kaç karın var?”
Yani kaç eşim olduğunu soruyordu. Öyle ya.. Türküz, bizim haremiz, dörde kadar karılarımız olmalıydı..
70’li, 80’li yıllarda ülkemizde her gün sağ-sol olayları, ülkücü, milliyetçi-komünist çatışmaları sürmekteydi.. Faili meçhul cinayetler azgınlaşmıştı.. Bu sebeple o tarihlerde ailemi de alıp Alman’ya gitmiş Frankfurtta bir kitabevi açmıştım..
İşte o dönemde Alman halkını daha ayrıntılı tanıdım.. İçlerinde iyiler de  vardı ama, emin olun çoğunluğu kendini beğenmiş, tarih şuuru, dünya bilgisi olmayan, araştırmadan saplantılara kapılmış kişilerdi.. “Deutschland über alles!” (herşeyin üstünde Almanya!) demesini bilir, daima büyüklenirlerdi. Ülkelerinde en ağır işlerde çalıştırdıkları yabancıları ve Türkler’i “auslander” diye aşağılar, hakir görürlerdi..
Bu konuda devam etmek için kestirmeden gideyim, bir Almanın kendi teşhislerini de hatırlatayım.. Türk işçisi kılığına girerek, Almanya’da, Türklere ve yabancılara uygulanan baskı ve hakaretlere canlı tanınıklık eden bir Alman gazetecinin sözlerine baş vurayım..
O günlerde, Alman gazeteci Günther Wallraf, kaçak bir Türk işçisi kılığına bürünerek röportajlar yapmıştı.. Sonra bunları GANZ UNTEN (EN ALTTAKİLER)  adı ile kitaplaştırdı. Bu kitabını, Almanların yabancılara, özellikle de Türkler’e tepeden bakışlarını, küçümsemelerini dile getirmek için yazdığını açıklamıştı. Şöyle demişti: “Oynadığım yabancı rolü, benim Alman toplumundaki bir çok olguyu daha iyi anlamamı sağladı. Kendisini becerikli, üstün, kalıcı ve adil sayan bir toplumun asıl yüzünü, onun dar görüşlülüğünü ve soğuk yanlarını yaşadım.  Ve kitabımı Almanların vicdanlarını sarsmak için yazdım..” notunu eklemişti..
Her halde Alman gazetecinin bu tespiti, Almanların kendilerini büyük görmelerini, her olayı kendi bakış açılarına göre çarpıtarak değerlendirmelerini izah için yeterlidir. Ve Ermeni meselesindeki soykırım saplantılarının yanlışlığını açıklamak için de bu tespit kafi bence.. Şunu da ekleyeyim.. Wallraf’ın bu “En Alttakiler” kitabı üzerine, ben de o münasebetle “TARİH İTİRAZ EDİYOR! EN ÜSTTEKİLER TÜRKLER”(***) kitabımı yazmıştım. Ermeni meselesinin bazı gerçeklerini de bu kitabımda açıklamıştım.
Ermeni meselesinde Alman halkının ilk öndüşüncesi şudur: “Türkler Müslüman, Ermeniler hrıstiyandır, o halde bu meselede Türkler haksız, Ermeniler haklıdır..” Halkı da hemen her konuda bu önyargıya göre karar verir, okumuşu, aydını, parlamenteri de..
Şimdi sorularıma geçeyim..
Peki arkadaş? Biz bu Ermenilerileri 1915’te niçin tehcir ettik yani topluca göç ettirdik? Durup dururlarken mi?
Biz Rusya ile savaş halinde iken Ruslar’a yardım ve yataklık yaptıkları için.. Yaptıkları, bize karşı yapılmış hainlikler değil miydi? Evet ama.. Orası Alman’ı ilgilendirmez..
Peki, o I. Dünya Savaşı nasıl çıkmıştı? Rusya’ya ilk savaş ilan edenler Almanlar değil mi idi? Sebebi de Alman İmparatoru Wilhelm’in dünyaya egemen olma hayalleri değil mi idi?
Bu soruları şimdi Almanlara sorsanız, çoğunluğu ayrıntılı cevap veremez. Çünkü gerçeklerri bilmez, sadece kendi çıkarlarına göre laf etmeğe kalkışırlar..
Bizi o savaşa, kim  ve hangi olaylar sokmuştu?
Göben ve Breslav kruvazörlerini Almanyadan getirip Karadeniz’e çıkaran, Odesa limanını bombardıman eden Amiral Şuson Alman değil mi idi?
Bu savaşta bizim tarafsız kalmamız mümkünken, Almanların yanında ve emrinde savaşa katılma kararımızı veren Enver Paşa’ya o zamanlar ne denirdi? “Almancı Enver” değil mi?
Osmanlı Devleti o savaşta, silah ve mühimmat olarak neleri kullanmıştı?
Alman silah ve mühimmatını değil mi?
Bu savaşa sırf Alman çıkarları uğruna, Almanın bütün dünyaya hakim olma hayallerine hizmet için katıldığımızı kimse inkar edebilir?
Böyle daha yüzlerce soru sorabilirim.. Ama bıktırmayayım sizleri..
Bizi o savaşa Alman’ın soktuğunu, yani Ermenileri tehcire tabi tutmamızın altında başta Alman devletinin sorumluluğunun olduğunu, bugün olaya soykırım diyenlerin suratlarına çarpmalıyız o halde..
Savaştaki yenilgiden sonraki bazı olayları da hatırlayalım..
Bizi Alman çıkarları uğruna savaşa sokan İttihatçılar, harpten sonra ne yaptılar?
Hepsi yurt dışına kaçtılar.. Neyle?
U-67 Alman denialtısı ile.. Talat’ı, Enver’i, Cemal’i bütün Paşalar, Dr. Nazım’ı, Bahattin Şakir’i hepsi o denizaltıya doluştular.. Odessa da karaya çıktılar.. Oradan sağa sola dağıldılar.. Sonra pek çoğu Ermeni kurşunları ile öldüler..
Talat Paşa soluğu Berlin’de aldı.. 1919’da Berlin’de İttihatçıları topladı.. Çareler aradılar..
Ancak şimdi bunlara dalarsak konu yine uzar gider.. Özetleyeyim..
Demek ki Alman Parlamentosunun bugün yaptığının adı büyük bir kalleşliktir. Savaşa Alman çıkarlarına hizmet için girmişiz.. Bütün kararları Almanlara kiralanmış, Devlet adamlarımız vermişler..  Yani şimdi soykırım kararı alan Almanlar, bizi o savaşa sokmasalardı, Osmanlı, tab’ai sadıka saydığı Ermeni’yi techir eder miydi?
Uzatmayayım.. Alman Meclisinde alınan soykırım kararına evet oyu veren o Almanlaşmış Türklerden ise ağzımı bozmayayım diye şimdilik söz etmek istemiyorum..
 
(*) İttihatçı ve Nazi Çılgınlıkları sa. 274-400 Tel: 0535 3199349 ve  [email protected]
(**) Rus Yarbayının Ağzından Türklere Karşı Ermeni Vahşeti/Muhittin Nalbantoğlu, Toker Yayınları. 192 sa. Tel: 0535 3199349 ve  [email protected]
(***) Tarih İtiraz Ediyor, En Üsttekiler Türkler/Yalçın Toker, Toker Yayınları. 256 sa. Tel: 0535 3199349 ve  [email protected]
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime