PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Can Dündar ve Sol’un travması…
Talat Atilla
YAZARLAR
4 Haziran 2015 Perşembe

Can Dündar ve Sol’un travması…

Dünya, küçük bir patlamadan oluşan mücevher gibi bir gezegen.
Yokluk bile yok iken var olan Allah’ın dilemesi ile, sürekli genişleyen müthiş büyük bir alemin içinde, sınırlı bir mekanda yaşayan ölümlü canlılarız.
İnsan hayatı gibi; Dünya’nın, hatta koskoca küre-i arzın da bir sonu var.
Bilim ve Kur’an’a göre bu kainat, genişlemesini bitirdikten sonra içine doğru çökerek geldiği ilk sıfır noktası ile buluşacak.
Madem her şeyin bir sonu var, sınırsızlık kavramının da etimolojik olarak bir değeri olmadığını söyleyebiliriz.
Ayrıca, sınırsızlık kavramı hiçbir demokrasi kültüründe pratiğe geçirilememiş içi boş bir kavramdır.
Bazı siyasetçiler ve gazetecilerin ütopik sınırsızlık denemeleri olsa da, tarihin tebessümle anılan kareleri olarak kaldılar.
Can Dündar’ın MİT tırlarının yasaklanan görüntülerini yayınlaması da, böyle bir sınırsızlık isteğine yapılan öykünme.
Sınırsızlık kavramını, başka bir boyutu ile ölümsüzlük talebi olarak da işaretleyebiliriz.
Sol kültürün en önemli propagandasının, “Devrimciler ÖLÜMSÜZDÜR” repliği olduğunu hatırlayalım;
Elbette kişisel bir tercih ama ölümden sonrasına inanmayan bir ruhun, kendi dünyasında ölümsüzlük yaratma denemesi olarak görülmeye açık bir tavır bu.
Yalnızca Allah için geçerli olan ölümsüzlüğü, sınırsızlık duygusu ile talep etmenin insan ruhunda yarattığı travmayı yaşıyor Can Dündar.
Bu duruşu, insani bir zaaf ya da özel bir tercih alanı olarak kabul edebiliriz ama tam bu noktada yanıtlanması zor bir soru var;
Can Dündar gazeteciliğe sınırsızlık atfederek, kendisine yapılacak eleştirileri de otomatikman sınırsızlaştırma imkanı vermiş olmuyor mu?
Mesele bir mesleği kutsallaştırarak, kendisine dokunulmaz bir alan oluşturmaksa, can kurtaran Doktor, yangını söndüren itfaiyeci daha mı az kutsal?
Bu mantıkla ihmalden hastasını öldüren doktora da, yaptığı bina çöken Mühendise de hesap sormak biraz ayıp olmuyor mu?
Sınıf farkına karşı direndiğini iddia eden sol’un, gazetecilik sınıfını dokunulmaz bir  üst sınıf olarak ilan eden duruşu, varlık nedeni ile çelişmiyor mu?

Talat Atilla/Güneş
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Misafir
 6 Haziran 2015 Cumartesi 17:30
Yoksullaştırılıp aç bırakılıp sadakaya muhtaç edilmiş yurdum insanının bir umutla vardığı AKPli belediye kapısında yaşadığı "ALDATILMA TRAVMASI haberi" sizin sayfadan,"Her şey 50 lira için. İstanbul Esenyurt'ta belediyenin muhtaç ailelere 50 lira yardım yapacağı söylentisi izdihama neden oldu", bu da linki, http://www.turktime.com/haber/Her-sey-50-lira-icin-/339612
 Misafir
 6 Haziran 2015 Cumartesi 09:53
hüüülooooğğğğ... inadına akepe...
 Misafir
 4 Haziran 2015 Perşembe 13:10
saldırmakta haklıdır havuz. bir marifetlerini daha ortaya çıkardı romantik solcu. ne yapsınlar? emir yükseklerden olunca onu itibarsızlaştırmak gerek. güneşi balçıkla sıvamak, yani. meraktan soracağım. tökezlediğinde ilk kim satacak "o"nu? nasıl günah çıkartacaklar "o" yüksek kanepede istirahat ederken?
 Misafir
 4 Haziran 2015 Perşembe 12:36
Yav dış literatürü takip edemedimde, siz ‘’meslek erbabı’’sınız bilirsiniz. fransızlar 'milli çıkarlar'a ters diye greenpeace gemisini bombalayıp batırdığında sağcı gazeteciler, bu solcular travma geçiriyor diye yazmışlarmıydı. Varmıdır bir örnek. Faşist politikacılarve gazeteciler dışında fransada bu meseleyi arkalayan çıkmışmıydı. Yada yine irangate meselesinde istihbarat bağlantılı gazeteciler dışında bu meseleye sizin gibi yaklaşan kimse varmıydı amerikada. Merak işte, bide meseleyi böyle
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime