PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
DELiDOLU ZAMANLAR - 1
M. Kürşat Türker
YAZARLAR
18 Temmuz 2023 Salı

DELiDOLU ZAMANLAR - 1

                           Psikiyatri hastanesinde meslek hayatımın en renkli dönemlerini geçirdiğim 9 yıllık zaman diliminde ( 2005 - 2014 ) hem idarecilik yapıp hem de gece 24 saatlik dönemlerle nöbet tutmuşluğum oldu. Gerçi, hastane bir ilçeye bağlı bir beldede olduğundan ve evime mesafesi uzak olduğundan nöbetleri birleştirdiğim dönemler de haddinden çoktu. Hatta 96 saatlik rekorlarım vardı ki esasında kanun ve yönetmeliklere tamamen aykırı idi. Tabii olarak hizmet verdiğimiz hasta grupları ekseriyetle ağır psikiyatrik vakalar olduğundan, onların şahsına münhasır olağan davranışlarının birçoğu da kanunlara aykırı idi.  Bunca zaman diliminde birçok hatıra biriktiğinden ve son zamanlarda yazım önerileri sıklaştığından, artık bir yerde başlamakta karar kıldım...;

 

VAKA -1 :  Özgeçmiş öyküsünde;  annesini öldürmüş, mahkûm koğuşlarında ve yurtdışı hapishanelerinde yatmış olan bir Paranoid Şizofreni vakası güçlükle ( Yaklaşık 120 kilo ve 1.90 boyunda olup mevcut güvenlik personelini hallaç pamuğu gibi atmayı başarmış ) zaptedilmiş ve ancak sözel ikna yoluyla tedavi edilebileceği kanısına varılmıştı. Bu süreçte meşhur  ( 2-2-1 ) tabir edilen iğneyi uygulamak dahi çok zordu. İlerleyen birkaç günde, hastanın aklına takılan bir soruyu tüm hastane personeline sorduğunu ve herkesin soruyu ancak benim cevaplayacağımı kendisine söylediğini öğrendim. Hasta, hızlı adımlarla hastane önünde ileri geri volta atarken yanına yaklaştım. Takip ettiğimi anlasın diye bir tur geriden izledim. Sonra yanına gelip kendimi tanıttım. Lafı uzatmadan merak ettiği şeyin ne olduğunu sordum. Soru netti ; " Öldükten sonra bize ne olacak ? " Ben, soru sorulduğunda geriye dönüp bir baktım ve onun volta adımlarına ayak uydurdum. Sakin bir ses tonuyla; " Bildiğim kadarıyla Araf denilen bir bölgeye gönderileceksiniz " dedim. Hemen akabinde ; " Bu Araf denilen yer nasıl bir yerdir ? " diye sordu. Bu esnada ben duraklayıp tekrar geriye doğru bir bakış attım. O da biraz garipseyip bana baktı. Vakit kaybetmeden sorusunu cevapladım ;  " Sanırım Araf denilen bölge düz bir arazi olabilir, uçsuz bucaksız " dedim. Kısa bir duraklamaya rağmen yürüyüş ritmini bozmadan devam ettik. " Peki..., Cennette ve cehennemdeki tanıdıklarımızı görebilecek miyiz ? " şeklinde soruyu zenginleştirdi. Ben ise bir anda durdum ve geriye bakıp ona dönerek; " Takip edildiğimizin farkında mısın? " diye sordum. Amacım biraz zaman kazanmak ve biraz da onun hezeyan dünyasına bir ayna görüntüsü sunmaktı. O da geriye baktı ve bana döndü. Çünkü volta egzersizimiz boyunca bir başka hasta bizi çaktırmadan takip etmekteydi. Ben tekrar yürüyüş ritmine geçerek sözlerimi sürdürdüm ; " Sanırım cennet ve cehennem bölgeleri yüksek duvarlarla örülmüş olduğundan oradaki yakınlarınızı görüp konuşma imkânı olmayacak " dedim. Artık biraz da afallamış olan hasta ; " Neden? " diye tek bir soru ile karşılık verdi. Bu sefer ben, cevabı geciktirmek için bizi takip etmekte olan hastayı yanıma çağırdım. Şizofreni hastalarının asgari ve azami ihtiyaçlarından olan sigara fırsatından istifade ona bir sigara uzattım ve hastaların çakmak kullanması yasak olduğundan sigarasını yaktım. Devamında volta güzergahında yürümeye başladım ve artık yan yana olduğumuz anda tehlike arz edecek olsa da sorusunu çekincesizce cevapladım;

 " Sanırım oralarda da çeşitli vukuat durumlarına yol açmamanız için olabilir " deyiverdim. O an itibari ile zaman durdu ve ikimiz de durduk...,  Felsefe taşını yerinden oynatacak, kader muammasına nizam verecek bir son sözle hem voltayı tamamladık ve hem de benim oltam elimde kaldı...; " Eee Hocam..., senin demene göre bize iki dünyada da doğru dürüst bir hayat yok...! "

 

VAKA -2 : Gece nöbetlerimin birinde hastaların dinlenme ve aktivite odasına girdim. Uzun sakallı ve şalvarlı bir şizofreni hastası ,ortada iskambil kağıtları ile oyun oynayanların masasının çevresini tavaf etmekteydi. Derken masadakiler " Ooo hocam, gel beraber pişti oynayalım " dediler. Bende normalde onların oyun şekilleri pek kurallara uymadığından kabul etmek istemedim. Ancak ısrarkeş davrandıklarından oturdum. Ancak daha ilk elden destenin içerisinde papaz olmadığını fark ettim. Çaktırmadan yanımdakine sordum. Dediğine göre Hoca Efendi papazları yırtıp çöpe atmış. Neyse, biz oyuna devam ederken ben biraz da sesli şekilde ; " Şimdi bu kızlarının da saçları açık dedim " Sonrasında başka bir hasta ile ilgili sorun çıktığından odayı terk ettim. Geri döndüğümde artık kızlar da desteden çıkmış ve tertemiz bir pişti destesi peydah olmuştu. En azından valeler sağlam olduğundan pişti kurgusu bozulmamış ancak oyun süresi kısalmıştı...
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Recep Şahinkaya
 18 Temmuz 2023 Salı 18:55
Değerli hocam anılarınızı devam ettirerek anlatmanızi sizden rica ediyorum
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime