PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
EĞİTİMİMİZİN TEMEL SORUNLARI: DİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİ (2)
Adnan Küçük
YAZARLAR
22 Ekim 2023 Pazar

EĞİTİMİMİZİN TEMEL SORUNLARI: DİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİ (2)

Ülkemizde eğitimle alakalı çok boyutlu sorunlar yaşanıyor. Bazı kesimler tarafından temel sorun olarak görülenler, bir başka kesim tarafından iyi bir gelişme olarak görülebiliyor. Bunlardan biri de ilk ve orta öğretim kurumlarında “din eğitimi” ile alakalı yaşananlardır.

Mesela bazı kesimler, ilk ve orta öğretim kurumunda Din Derslerinde din eğitiminin verilmesini otoriter militan, dışlayıcı laiklik ilkesine aykırı buluyorlar.

Bazı toplumsal çevrelere göre de, ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan Din Dersleri, din ve vicdan hürriyetinin zaruri ve tabii bir gereğidir; bu konudaki toplumsal taleplerin karşılanması çoğulcu demokratik laiklikle uyumludur.

Önce bu mevzu ile alakalı iki konuşmaya yer vereceğim

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: Dindar Nesil

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, 6 Kasım 2019 günü Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 70. Yıl Kutlama Töreni'nde, şunları söyledi:

“İnşallah dindar bir gençlik, dindar bir nesil sizin ellerinizde yetişecek. Bunu başardığımız takdirde, çarşıda, sokakta, pazarda o zaman tinercisini, hırsızını, Allah’ın izniyle o zaman görmeyiz veya minimize ederiz. …atılacak adımlarla dindar neslin olduğu bir ülkede, inanıyorum ki tüm manevi değerler bir anda yüksek bir sıçrama yapacak ve birbirini menfaat, makam, mevki için değil Allah için seven bir millet ortaya çıkacaktır”.

Sayın Erdoğan’ın muhtelif tarihlerde benzer yönde çok sayıda konuşması olmuştur.

Merhum Adnan Menderes’in Açıklamaları: Vicdan Hürriyeti ve Din Dersleri

1950-1960 yılları arasında milletin demokratik iradesi ile iktidara gelen ve 27 Mayıs cuntacıları tarafından kurulan Yüksek Cinayet Divanı tarafından hukuk cehennemde yakılarak idama mahkum edilen merhum Başvekil Adnan Menderes şunları söylüyor:

“Lâiklik bir taraftan din ile siyasetin birbirinden ayrılması, diğer taraftan ise vicdan hürriyeti manasına gelir. Din ile siyasetin kat'î surette birbirinden ayrılması esasında en küçük tereddüde dahi tahammülümüz yoktur. …Türk Milleti Müslüman'dır ve Müslüman olarak kalacaktır. Evvelâ kendine ve gelecek nesillere dinini telkin etmesi, onun esasını ve kaidelerini öğretmesi, ebediyen Müslüman kalmasının münakaşa götürmez bir şartıdır. Halbuki mekteblerde din dersi olmayınca evlâdına kendi dinini telkin etmek ve öğretmek isteyen vatandaşlar, bu imkânlardan mahrum edilmiş olurlar. Müslüman çocuğu dinini öğrenmek gibi pek tabiî bir haktan mahrum edilmemek îcab eder. Böyle mahrumiyet ve imkânsızlık, vicdan hürriyetine uygundur denilmez. Bu itibarla orta mekteblerimize din dersleri koymak, yerinde bir tedbir olacaktır”.

Ülkemizde Kısmen Daha Önceki Yıllarda Dindarlığın Resmi

Türkiye’de International Social Survey Program (ISSP) kapsamında Aralık 2008-Mart 2009 arasında yapılan dindarlık araştırmasında Türkiye ile ilgili şu sonuçlar ortaya çıkmıştır: Allah inancı hakkında sorulan sorulara verilen cevaplarda, %93 oranında bir çoğunluk Allah’ın gerçek olduğunu bildiğini ve bundan hiç şüphe etmediğini ifade etmiştir. Bu soruya %0,3 oranındaki denek fikri olmadığını belirtmiştir. %7 civarındaki denek, Allah’ın varlığı konusunda farklı boyutlarda şüphe içeren cevaplar vermiştir. Ateist olduğunu ifade eden deneklerin oranı %2 civarındadır.

Bu sonuçlar, ISSP 1998 Dünya verileri ile karşılaştırıldığında, Türkiye’deki cevaplar, Filipinler, Şili ve Polonya gibi Katolik nüfusun yoğun yaşadığı ülkelere biraz benzemekte ise de; diğer ülkelerden daha fazla oranlarda bir Allah inancı olduğu görülmektedir.

Türkiye’de deneklerin %95’i Allah’a iman inancını çok küçük yaşta edindiklerini ve bu inancı hayatları boyunca değişmeksizin taşıdıklarını belirtmişlerdir. Allah’a hiçbir zaman inanmayanların oranı %1,7’dir. Bu bulgu, Türkiye’de Allah inancının yerleşmesinde ailelerin çok etkili bir toplumsallaştırma kaynağı olabileceğini ima etmektedir.

1998-2008 arasında yapılan meta-analiz araştırmalarında farklı tecrübî çalışmaların sonuçlarına göre gençliğin dinî hayatla ilişkilerine ilişkin şu neticeler ortaya çıkmıştır:

Üniversite gençliği üzerinde yapılan meta-analiz çalışmalarına göre, deneklerin, %89.61’i Allah’a; %88.83’ü Hz. Peygamber’e; %86.55’i Kur’an-ı Kerim’e; %90.90’ı melek, cin, şeytan vb. gözle görünmeyen varlıklara; %85.59’u Ahirete inanmaktadır. Gençlerin geneline yönelik yapılan çalışmalarda, deneklerin, %94.40’ının Allah’a; %87.60’ının Kur’an-ı Kerim’e; %90.58’inin Hz. Peygamber’e; %91.53’ünün melek, cin, şeytan vb. görünmeyen varlıklara; %90.22’sinin ahirete inandıkları tespit edilmiştir. Üniversiteli gençliğin İslâmî inanç esaslarını benimseme düzeyleri diğer gençlere nispetle %5 daha düşüktür.

Düzenli olarak günlük beş vakit namaz kılma oranı, üniversite öğrencilerinde %32.98; diğer gençlerde %31.75’tir. Ara sıra namaz kılan üniversite öğrencileri %42.31; diğer gençler %42.18’dir. Üniversite öğrencilerinin, %67.49’nun düzenli, %25.35’nin ara sıra; diğer gençlerin %42.76’nın düzenli, %37.12’nin ara sıra Cuma namazı kıldıkları gözlenmiştir. Genel gençliğin düzenli olarak beş vakit namaz kılma oranı %32.40’tır.

Üniversiteli gençlerin dindarlık oranı yaklaşık % 77.17, diğer gençlerinki %82.86’dır.

1982 Anayasası Dönemi

1982 Anayasası yürürlüğe gireli 41 sene oldu. Anayasanın 24. Maddesine göre: “Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır”.

Bu dersler okutulduğu halde, ülkemizde yıllar geçtikçe dindarlık gerilemektedir.

Ayrıca, çok sayıda imam hatip liselerinde dini konuları içeren çok sayıda dersler ağırlıklı olarak okutulduğu halde, ülkemizde dindarlık sürekli gerileme halindedir.

Burada 2017’de MAK Araştırma Şirketi tarafından yapılan bir Araştırma ile 2023’de yayınlanan ve Dr. Zübeyir Nişancı’nın koordinatörlüğünde yapılan Sayılarla Türkiye’de İnanç ve Dindarlık Araştırmasında (TİDA) yer alan bazı rakamlara yer vermek istiyorum.

MAK Araştırma Şirketinin rakamları şu şekildedir:

Soru: Allah’ın varlığına, birliğine, bizi yaratıp yaşattığına inanıyor musunuz?

Allah’ın varlığına, birliğine, bizi yaratıp yaşattığına inanıyorum: %86

Allah’ın varlığına, bizi yarattığına inanıyorum, ama her şeye karıştığını, karışacağını düşünmüyorum (DEİST anlayış): %6

Allah’a inanmıyorum: %4                             Cevap yok/Kararsız: %4

Soru: Peygamberlere inanıyor musunuz? Hz. Muhammed (SAV) sizin için her anlamda örnek alınacak rol model/örnek bir insan mıdır?

Peygamberlere inanıyorum, Hz. Muhammed (SAV) benim için her anlamda rol modeldir: %63.

Peygamberlere inanıyorum, ama bazı konularda örnek alsam da, Hz. Muhammed (SAV) her konuda örnek alınacak rol model/örnek değildir: %20.

Peygamberlere inanmıyorum: %9                 Kararsız ve Cevap yok: %8

Soru: Kadere inanıyor musunuz?

Kadere inanıyorum: %55.

Kadere inanıyorum ama insan kendi kaderini kendi yapar (cebriye anlayışı): %15.

Kadere inanıyorum, çünkü insanın zaten hiçbir iradesi yoktur (mutezile): %15.

Kadere inanmıyorum: %10.                          Cevap yok / Kararsız: % 5.

Soru: Ahirete, bu dünyada yaptıklarınızdan hesaba çekileceğinize inanıyor musunuz?

Öldükten sonra dirileceğime ve hesaba çekileceğime inanıyorum: %73

Öldükten sonra dirileceğime inanıyorum, hesaba çekileceğime inanmıyorum: %10

Öldükten sonra dirileceğime ve hesaba çekileceğime kesinlikle inanmıyorum: %9

Cevap yok / Kararsız: %8

Soru: Hangi sıklıkta namaz kılıyorsunuz?

5 vakit namaz kılıyorum: % 22

Vakit namazları arada bir, cuma, teravih ve bayram namazlarını tam kılarım: %26

Arada bir cuma, teravih ve bayram namazlarını kılarım: %24

Hiç Namaz kılmıyorum: % 22                       Kararsız / Görüş Yok: % 6.

Burada cevap vermeyenlerle kararsızlar da olumsuz cevaplara dâhil edilebilir; çünkü yaygın söylem olarak %99’u Müslüman olduğu dillendirilen toplumuzda, bu kişilerin bu konuda olumsuz cevap vermekten çekinmiş olmaları ihtimali çok yüksektir.

Sayılarla Türkiye’de İnanç ve Dindarlık Araştırması (TİDA)

Allah İnancı:

Allah’ın var olduğunu biliyorum ve bu konuda şüphem yoktur: %85.7.

Bazı şüphelerim olmakla beraber Allaha inandığımı hissediyorum: 8.6

Allaha inanmıyorum, ama doğaüstü bir gücün var olduğuna inanıyorum: %1.7

Allah’ın varlığını bilmiyorum, bunu bilmenin yolu olduğuna da inanmıyorum: %2.5

Allah inancım kesinlikle yoktur: 1.5

Buna göre, Allah inancı olmayanlar Türkiye nüfusunun %5,7’sini oluşturmaktadır.

TİDA bulgularına göre, Türkiye genelinde kendilerini deist kategorisine yakın hissedenlerin toplam oranı %8’dir. Ateist ve deistlerin toplamı: %13.7’dir.

TİDA bulgularına göre, eğitim seviyesi arttıkça dini inanç ve pratiklerin yaygınlığında düzenli bir azalma gözlemlenmektedir. Allah inancının en düşük olduğu grup en yüksek eğitim seviyesine sahip olan yüksek lisans veya doktora mezunlarıdır: bu oran: %18’dir. Üniversite öğrencileri arasında inançsızlık oranı ise %13 olarak gözükmektedir.

Allah’a inananlar: Yüksek lisans doktora mezunları: %82, Üniversite mezunu: %93, Üniversite öğrencisi: %87, yüksekokul mezunu: %96, Lise mezunu: %97; Ortaokul mezunu: %97, İlkokul mezunu: %98.

Dindarlık algısı

Dindarım ya da çok dindarım: %62              Hiç dindar değilim veya dindar değilim: %14

Ne dindarım ne de dindar değilim: %24.

Eğitim seviyesi yükseldikçe dindarlık oranı azalıyor: dindar olanlar: Yüksek lisans doktora mezunları: %44, Üniversite mezunu: %50, Üniversite öğrencisi: %43, yüksekokul mezunu: %63, Lise mezunu: %68; Ortaokul mezunu: %71, ilkokul mezunu: %80.

Namaz kılma oranları:

Hiçbir zaman namaz kılmayanlar veya nadiren namaz kılanlar: %41

“Ara sıra” namaz kılanlar: %20.                   Düzenli namaz kılanlar: %39

Yaş arttıkça namaz kılanların oranı artıyor, yaş azaldıkça bu oranlar azalıyor.

Namaz kılanlar: 65 yaş üstü: %68; 45-64 yaş aralığı: %50; 35-44 yaş aralığı: %43; 25-34 yaş aralığı: %29; 18-24 yaş aralığı: %20.

Eğitim seviyesine göre de namaz kılma oranları değişmektedir. Sık sık ve her zaman namaz kılanlar: Yüksek lisans doktora mezunları: %33, Üniversite mezunu: %32, Üniversite öğrencisi: %20, yüksekokul mezunu: %28, Lise mezunu: %36; Ortaokul mezunu: %42, ilkokul mezunu: %63.

Türkiye Genelinde Kadınların Başörtüsü Takıp Takmama Durumu

Başörtüsü Takanlar: %73                  Başörtüsü takmayanlar: %27

Kadınların Dışarıya Çıkarken Başörtüsü Takıp Takmama Sıklığı: Sık sık ve her zaman takanlar: %48; Hiçbir zaman takmayanlar ve nadiren takanlar: %47; Ara sıra takanlar: %6

Eğitim Seviyesine Göre Dışarıda Başörtüsü Takma Sıklığı: Başörtüsü takanlar: Yüksek lisans doktora mezunları: %19, Üniversite mezunu: %31, Üniversite öğrencisi: %32, yüksekokul mezunu: %23, Lise mezunu: %41; Ortaokul mezunu: %53, ilkokul mezunu: %86.

Bu sonuçlara göre, eğitim seviyesi yükseldikçe başörtüsü takma oranlarında düşüş var.

Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Mustafa Aydın koordinatörlüğünde hazırlanan Türkiye Eğilimleri – 2021 yılı (23 Ekim-5 Kasım 2021) Araştırması’nın sonuçlarına göre,

Düzenli beş vakit namaz kılanlar: %21.                   Namaz kılmayanlar: 41.

Pew Research Araştırma Şirketinin dünyadaki Müslüman ülkelerde yapmış olduğu 5 vakit namaz kılma oranları, ülkelere göre şu şekildedir:

Gana %91                   Kamerun %90            Nijerya %86               Senegal %85       

Afganistan %88          Irak %83                     Malezya %72             Endonezya %71

Tayland %75              Filistin %69                Fas %67                      Ürdün %54

Tanzanya %44           Pakistan %42              Tacikistan %39          Rusya %30

Türkiye %21             Özbekistan %16         Bosna Hersek %14     Kosova %10

Arnavutluk %4           Kazakistan %2

Bu sonuçlara ilave olarak iki hatıramı paylaşmak isterim.

Birincisi, bundan 11-12 sene önce Hukuk Fakültesi birinci sınıfta okuyan takriben 100 kişilik normal öğretim, 100 kişilik de ikinci öğretim öğrencilerine “İmam-ı Azam Hazretleri hakkında bilgisi olan var mı”? diye sordum. 200 kişiden sadece bir öğrenci, “hocam, acaba Hanefi Mezhebinin kurucusu olabilir mi”? diye tereddütlü bir cevap verdi. Bu yıl da aynı soruyu sordum, maalesef çok az sayıda öğrenciden doğru cevap alabildim.

İkincisi, ben akşam namazlarını, ders arasında Fakülte mescidinde kılıyorum. Namaza gelen öğrencilerin sayısı on kişiyi geçmiyor. Bu sayı, 500-600 öğrenci içinden.

Bu gözlemim, yukarıdaki verilere göre, dindarlık ve namaz kılanların göstergesini çok daha fazla aşağıya çekmektedir. Benzer durum başörtüsü, tesettür ve diğer dini hassasiyetler ve vecibeler konusunda da söz konusudur.

Bundan 25-30 yıl öncesine göre, dindarlık göstergesinde ciddi gerilemeler söz konusudur.

Yine gözlemlerime göre, çoğu kişi, aslında dini vecibelerin yerine getirilmesi konusunda ihmalkâr olsalar da, bunu belli etmek konusunda çekingen olabilmektedirler. Bazı araştırma sonuçları, gerek benim gerekse diğer ilgili kişilerin gözlemleri çelişmektedir.

Dindarlıkla alakalı gerilemeler, sadece Türkiye ile sınırlı değil; esasen bütün Batılı ülkelerde de benzer durumlar söz konusudur.

Türk toplumunun dinî hayatını araştırmayı konu edinen çalışmalar göstermektedir ki, tahsil ile dindarlık arasında ters yönlü bir ilişki vardır. Başka bir deyişle seküler alanlarda yüksek tahsil yapmanın, genel anlamda dindarlık ya da özelde dinî inanç ve ibadetler üzerinde olumsuz etkiler meydana getirdiği tespit edilmiştir. Seküler eğitimin dindarlık eğilimini aşındıran etkileri yıllar ilerledikçe daha da artmaktadır.

Akademik bilgi birikimine bağlı olarak düşünce yapıları, irrasyonaliteden rasyonaliteye doğru evrilmektedir. Bu özellikten dolayı Türk modernleşme sürecinde eğitim, özellikle üniversite öğretimi yüksek düzeyde sekülerleştirme potansiyeli taşımaktadır.

Bu süreci besleyen daha başka sebepler de mevcuttur. Seküler eğitim verilen yükseköğretim programlarında, zaman zaman din ile bilimin karşı karşıya konulması, yükseköğrenim sürecinin beraberinde getirdiği sorgulayıcı akademik zihnî yapıyla dinin eleştirel bir tarzda değerlendirilmesi, üniversite sürecinde öğrencilerin nispeten bireyselleşmeye başlamaları ve hürleşmeleri, bu bağlamda değerlendirilebilir. Özellikle Türk eğitim sisteminin pozitivist yapısı, bilinç ile inanç arasındaki bağı zayıflatıcı işlev görmektedir. Eğitim düzeyi artanlar arasında dine mesafeli durma, ateiizm ve din değiştirme oranının fazla olmasında, modernite ve sekülerizmin, geleneği sorgulayıcı ve dışlayıcı tutumunun etkili olduğu söylenebilir.

Dindarlıkla Alakalı Gerilemenin Temel Dinamikleri

Dindarlıkla alakalı yaşanan gerilemelerde, belirleyici olan etkenler tek değildir. Bunun çeşitli etken faktörlerinin mevcut olduğu söylenebilir. Bunlar kısaca şu şekilde sıralanabilir:

(1) Başta TV yayınları olmak üzere, her türlü görsel, işitsel, yazılı, sosyal medyadaki yayınlar;

(2) Çevresel etki faktörleri;

(3) Çok yoğun ve yaygın küresel ve bölgesel etkileşimler;

(4) Aile içi eğitimin zayıflaması; çocukların yaşantılarının ve inançlarının, fikirlerinin, davranışlarının şekillenmesinde aile ve okul harici etkenlerin çok daha baskın olması;

(5) Dini eğitimdeki yetersizlikler sebebiyle, ailelerde manevi bağların zayıflaması ve boşanmaların sürekli katlanarak artması; bunun aile içi eğitimi olumsuz etkilemesi;

(6) Okullarda din eğitimi dışında kalan derslerin salt seküler, maddeci anlayışla verilmesi;

(7) Din derslerinin bundan 100 sene öncenin mantığı ile vaaz verme üslubu ile veriliyor olması, dini konularda insanların zihinlerinde meydana gelen sorulara cevap verilememesi;

(8) Din derslerinde, diğer derslerde söz konusu olan somut yüksek amaçların mevcut olmaması sebebiyle, derslerin verilmesinde verimliliğin ve etkinin düşük düzeyde kalması;

(9) Din derslerini veren öğretmenlerin büyük ekseriyetinin, günün şartlarına bağlı çeşitli dini konulara ilişkin soruları cevaplayacak yeterlikten büyük ölçüde mahrum kalmaları.

Umumi Değerlendirme

Tüm bu gelişmeler, Hükümetin dindar neslin yetiştirilmesi yönündeki amaçlarına ulaşılması bağlamında, ilk ve orta öğretim kurumlarında Din eğitiminin etkin ve kalıcı etkiler meydana getirmesi konusunda yeni politikaların belirlenmesi ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır.

Elbette ki, ders konuları ile alakalı zihinlerde mevcut olan tüm sorular giderildiği ölçüde, her bir dersin verilmesinde, ilgili dersin verimliliğinden söz edilebilir.

Burada derslerin verimliliğinde bazı etkenler söz konusudur.

Birincisi, ders materyallerinde, işlenen konuların iyice anlaşılabilmesini, zihinlerdeki tüm soruların ikna edici şekilde cevaplarının bulunmasını sağlayıcı bilgilerin bulunması icap eder.

İkincisi, dersi veren öğretmenlerin, dersleri öğrencilerin seviyesine inecek düzeyde anlatma becerilerinin mevcut olması gerekir.

Üçüncüsü, Öğretmenlerin, derslerde anlatılanların öğrenciler üzerinde kalıcı etkiler meydana getirmesini sağlayıcı usulleri bilmeleri ve uygulamaları gerekir.

Dördüncüsü, özellikle din derslerinde verilen bilgilerin lüzumluluğu konusunda, öğrencilerde bilincin oluşturulması gerekir; nasıl ki acıkmayan kişi yemek aramazsa, bu bilgilere ihtiyacı olduğuna kanaat getirmeyen kişiler de, bu bilgileri kalıcı olarak öğrenmek istemezler.

Beşincisi, din derslerinin öğrenilmesini teşvik edici uygulamaların benimsenmesi gerekir. Bazı imtihanlarda din derslerinde verilen bilgilerle alakalı yeterli sayıda soruların sorulması buna misal verilebilir. Bazı imtihanlarda soruların sorulacak olması, öğrencileri bu bilgileri öğrenmeleri konusunda teşvik edebilir.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Atilla.
 3 Kasım 2023 Cuma 21:27
Tinerci hırsız katil (karısını sokak ortasında sürükleyip!..) kanunlarla yakalanır cezası verilir. Hırsızın alacağı neyse (altın gümüş) bankaya yatırırsın ekonomi düzelir:). Ayrıca sigorta sektörü kısmını söylemiyom bile. Ateist dindar laik vesaire kelimeler tarikat ekmeği suyu olmuş bu ülkede. Size iş öğretmeye çalışmak bana düşmez. Ama fakat, İslam’a ve insanımıza katkı olursa: -Din kültürü dersi ile ahlak dersi ayrı ayrı verilmelidir; hemde tüm okullarda! -İmam hatip okulları ve sonrası ilahiyat fakülteleri.. —Bu arada orta öğretimde temeldersler içine AHLAK (büyük küçüklere çocuklara sevgi saygı, toplum içinde davranış..) derside girmelidir! -Din kültürel dersleri içinde (seçmeli ders ve uygulaması ile) namaz kuran arapça- meal- tefsir ayrı ayrı verilmelidir!:))) SON SÖZ:imtihanla, tarikat cemaat gitmesin yok olmasın telaşıyla, benim adamım işe girsin öbürleri ne b.k yerse yesin kafasıyla, yarın bir Hitler gelir TÜRKİYE’ye de, Filistin liler gibi tüm batı kalır suyun (kanalın) karşı kıyısında!:(((( Allah muhafaza.
 ADNAN METİN
 22 Ekim 2023 Pazar 21:23
ADNAN METİN YORULMADINIZ ÇOK YERİNDE DOĞRU YÜREĞİNİZE SAĞLIK SAYIN HOCAM BAŞARILARINIZIN DEVAMINI DİLİYORUZ KOLAY GELSİN. SELAMÜNALEYKÜM.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime