PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Fatih Altaylı Aradı...
Talat Atilla
YAZARLAR
1 Temmuz 2010 Perşembe

Fatih Altaylı Aradı...

Ne zaman adam oluruz” yazımdan sonra Fatih Altaylı aradı.

Kendisinin arkamdan konuşmadığını, aksine her yerde benimle ilgili güzel sözler kullandığını söyledi.

Kendisine “Doğrulundan kuşkulanacak bir kaynak olsaydı, yazmazdım” deyince, yemin alarak bunun yalan olduğunu ifade etti.

Bununla da yetinmedi.

Haber kaynağımla istediğim yerde yüzleşmeye de hazır olduğunu söyleyince, Altaylı’ya inanmaktan başka çarem yoktu…

Haber kaynağımı doğal olarak açıklamayacağım ama, söylediği sözlerin arkasındaysa, ortaya çıkıp adam gibi konuşmalı.

Bu noktadan sonra ortaya çıkıp konuşmazsa, kendisine olan güvenim tamamen biter.

Bunu da böyle bilsin.

NE YAZMIŞTIM?

 

Ne zaman adam oluruz?

 

Genelde gündelik hayatta, özelde medyada kural şu: İlişki her şeydir. Kural bu olunca “varlığım medyadaki varlığıma armağan olsun” zihniyeti ile var olanlar/olabileceğini sananlar, bu kuralı “İlişkide yaranmak her şeydir” şekline dönüştürmede zorlanmadılar. Bu tavır istisna olsa, güler geçeriz. Ama değil.

Kuralın bu olduğunu bilmeme rağmen bu bilgi objesini inanç objesi olarak görmedim hiç. Samimiyeti sahte yaranma gösterilerine, haksızlığın karşısında durmayı her ne olursa olsun güçlüyle iyi geçinmeye değişmedim. Samimiyetim zafiyet olarak algılandı çoğu zaman ama ben, değişmedim.

Bunları neden diyorum?

Şundan…

Emin Çölaşan röportajından sonra bazı gazetecilerden “Fatih sana köpürmüş, konuştuklarını duymak istemezsin.” şeklinde telefonlar aldım…

Basın dünyasının buz üstünde nefes aldığını bildiğim için bu sözleri Fatih’le aramı bozmak isteyenlerin işi diye düşünüp üstünde durmadım…

Ta ki, sözlerinden şüphe etmeyeceğim bir gazeteciden duyana kadar…

Altaylı, canımı sıkan sözleri köşesinde yazmış olsaydı, ya da direkt bana söyleseydi yine üzerinde durmazdım ama bu farklı bir durum.

Arkadan konuşma tavrı benim için saygıyı hak etmeyecek bir duruş.

Arkamdan konuşan kişi değer vermediğim, bana hınç duyan biri olsa, güler geçerdim ama Altaylı için bunu yapmayacağım…

Üzerinde durmaya değecek bir geçmiş var…

Altaylı ile tanışıklığımız 2-3 yıl öncesine dayanıyor.

Ben aradım kendisini…

Nasılsınız, neler yapıyorsunuz?” dedim.

Ne yapayım? Boş boş evde oturuyorum.” dedi.

Buyur, Turktime’de yaz” dedim.

Kabul etti.

1 seneye yakın güzel yazılar yazdı Turktime’da…

Şu yazıyla da veda etti Turktime’a;

Veda

Değerli Turktime okurları. Bu okuduğunuz satırlar, Turktime'da yazdığım son satırlar. Sevgili Talat Atilla, yazı yazacak bir ortam bulamadığım ve sadece kendi adımı taşıyan internet sitemde yazabildiğim dönemde bana bu sitenin kapılarını açtı. Sağolsun bana bir de "Başyazarlık" unvanı layık gördü. Kendisine minnettarım. Ancak bir gazete çıkarıncaya kadar bundan böyle sadece HaberTürk internet sitesinde yazacağım. Bugüne kadar gösterdiğiniz ilgi için hem sizlere, hem de Talat kardeşime çok teşekkür ediyorum.

Fatih Altaylı / 02.12.2007

Altaylı Turktime’da yazarken de, Habertürk’e geçtikten sonra da iletişim içinde olduk.

Karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk.

Çölaşan röportajından kısa bir süre önceydi.

Bir vesileyle beni aradı.

Aradığı konu bitince kendisine“Röportaj yapalım.” dedim.

Röportaj kolay yaparız, seninle bir yemek yiyelim.” dedi.

Tamam” dedim. Başarı dileyerek kapattım telefonu.

Bunları niye anlatıyorum?

Çölaşan röportajına kadar aramızda tek bir problem olmadığını aktarmak için…

Emin Çölaşan röportajının anonsunu verdiğim gün Fatih Altaylı yine beni aradı.

Hal hatır faslından sonra, “Ne yapmış bu adam böyle ya? Bir gazeteye ancak bu kadar zarar verilebilir?” diyerek röportajı yayınlamamın Ciner Grubu’na büyük zarar vereceğini söyledi.

Kendisine “Anons verdiğim için haberi geri çekmem mümkün değil. Çölaşan’ın Ciner’le ilgili sözlerini başlıktan alıp, içeriye bir yere koyayım” dedim.

Valla iyi olur” dedi.

Kısa bir süre telefonda düşündüm ve bu fikrimden vazgeçtim. Kendisine de, “İzleyici manşetten verdiğim haberi içeri gömülmüş olarak görürse, bu sefer de baskı altına alındığımızı düşünebilir. En iyisi Çölaşan röportajının böyle çıkması.” dedim.

Haklısın” dedi.

Gerisi malum.

Kendi yazdığı siteye verdiği röportajda Çölaşan’a belediye muhabiri muamelesi yapınca, Çölaşan da Ciner Grubu ile iplerini kopardı.

Ve Fatih Altaylı bu röportajdan dolayı kapı arkalarında bana veryansın etmiş…

Yakın dostlarının “Dikkatli ol, vefasızdır. Gün gelir aleyhine konuşur, yazar.” ithamlarını hep kuyruk acısıyla söylenmiş sözler olarak gördüm…

Hatta Altaylı’ya eleştiri dozunda aşırıya gidenlerle tartıştığım zamanlar da oldu.

O’nu samimi gördüm.

Kendisinden tek bir talebim, tek bir ricam, ya da beklentim olmadı.

Bir tek konu hariç.

O da Turktime’da yazdığı bir yazı nedeniyle Aydın Doğan, bana ve Altaylı’ya 50’şer milyarlık dava açınca ortak avukat ricam oldu.

Bunu da, savunma geliştirirken ortak mantık olsun diye istedim...

Vefa beklentisi sıfır bir adam olarak, Fatih Altaylı’dan da vefa beklemedim.

Bir eksik bir fazla fark etmezdi çünkü.

Ama şunu gördüm: Tüm vefa söylenceleri doğruymuş. Yazık!

***

Başlıkta sormuştum; “ne zaman adam oluruz?” diye.

Sanırım arkadan konuşmadığımız zaman…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Nesrin Savaş Kantarcı
 18 Aralık 2008 Perşembe 16:48
"Vefasızlık ve güvenilmezlik" ile ilintili saptamalar içeren (!) ve dahası da olan bir eleştiriyi kaleme almış olan: "Medyatava"nın, 18 Aralık 2008 tarihli önemli açıklamalarını buraya alıntılamanın; gerek bugün, gerekse ileriye yönelik olarak not düşülmesi, kimi durumlar için gerekli olacak düşüncesini taşıyorum. Neler olacağına (!) birlikte tanık olacağız diye de eklemeliyim. Sözü uzatmanın gereği olmadığını ve salt bu yazıya-yazılara dayalı olarak ta yazmadığımı belirtmeliyim. Zaman diyorum!
 Özür dile
 16 Aralık 2008 Salı 20:35
Sn.Altaylı bugünlerde herkes birilerinden özür diliyor. Sizi de Sn.E.ÇÖLAŞAN'dan özür dilemeye davet ediyorum. Çıkaracağınız gazetenin olmazsa olmaz yazarıdır. Gazetenizin başarısı için ne yapın edin gönlünü alın gazetenize kazandırın, 1.liğe oynayın. ÇÖLAŞAN olmadan mesafe alamazsınız. Kırgınlıkları, gururları bir kenara bırakın. Aydınlık yarınlar için gazetenizi bekliyoruz. Ama mutlaka E.ÇÖLAŞAN'la. Sn.CİNER siz onu ikna edebilirsiniz. Lütfen. Bu güzel ülke için. Kendimiz için değil. Lütfen...
 tülin
 16 Aralık 2008 Salı 15:29
insanları birarada tutan birbirlerine saygı duymalarına ve sözlerinin dinlenir olmasına neden olan en önemli özelliktir güven duygusu . çıkarlarınızı bir kenara koyarak olayları değerlendirin.
 TOTEM
 16 Aralık 2008 Salı 15:02
doğrusu bence bu haber yoruma açık bir yazı olmaktan öte, iki insanın arasında yaşanmış bir gerilimin izahı gibi geldi bana.burada yazan herkesin sayın atilla ve sayın altaylı ile ilgili belirli fikirleri vardır zaten,buradaki karşı yorum gıcıklık,sayın atilla yı destekler bir yorum ise yalakalık olarak adledilebilir:)bencede fikirleri kimin söylediğine değilde,fikrin içeriğine bakıpta değerlendirdiğimiz zaman adam oluruz.ve yine bence iyi bir gazeteci bilgilendirendir,yönlendiren değil.
 SABRİYE
 16 Aralık 2008 Salı 00:31
SAYIN ATİLLA,CESARETLİ VE MERT İNSANLAR, ZATEN İNSANIN YÜZÜNE KONUŞURLAR,BUNU HİÇ UNUTMAYIN.SİZ YAZIKKİ HEP KIRILAN OLMUŞUNUZ,AMA BUNA RAĞMEN HALA KARŞIYI DÜŞÜNÜYORSUNUZ.BUDA SİZİN ÇİZGİNİZİ BELLİ EDİYOR ZATEN.!!!!TABİKİ ANLAYANA!!!!HA TÜLİN HANIMIN YORUMUNADA İMZAMI KOYUYORUM,ÇOK DOĞRU YAZMIŞ..AMA LÜTFEN ARTIK SİZİ KIRAN VE KIRACAK MEYİLLİ MESLEKTAŞLARINIZADA, HADLERİNİ BİLDİRİN.BÖYLE TEK BAŞINIZA ÜZÜLMEKLE SORUNLAR ÇÖZÜLMÜYOR NE YAZIKKİ.ÜZÜLEN HEP SİZ OLUYORSUNUZ ÇÜNKÜ..SAYGILAR..
 gassteci
 15 Aralık 2008 Pazartesi 23:54
Sayın Miraç Yıldırım, az önce unuttum... Ben de Hürriyet, Anadolu Ajansı gibi kurumlardan istifa ettim zamanında...Tabii ki bir başka kuruma geçerken istifa edeceksiniz.İstifa da, atılma da bir gazeteci için olağandır...Bunu da sorun ve öğrenin lütfen. Yoksa istifa eden onurlu ise atılan ne oluyor....Bunun kıyaslaması çok yanlış.. Aslanlar gibi çalışırken tensikata uğrayan arkadaşlarımdan özür diliyorum kendi adıma...
 Gassteci
 15 Aralık 2008 Pazartesi 23:47
Syın Miraç Yıldırım...Ben Sarı Basın Kartını Başbakanlığın vermesinden söz etmedim...Ben o kartın hükümsüzleştirilmesinden bahsettim. Sarı Basın Kartını Başbakanlık ya da Gazeteciler Cemiyeti, ya da çalıştığımız kurum verebilir. Konu o değil. Konu, onurla taşıdığımız Kartlarımızın sıradanlaştırılması...Bu arada Sayın Altaylı'nın 80'lerdeki Ankara dönemlerini Ankaralı gazeteci tanıyorsanız sorun, anlatsın....Bilginiz de olur...
 Miraç YILDIRIM
 15 Aralık 2008 Pazartesi 23:32
Sayın gassteci, Fatih ALTAYLI sarı basın kartını bile almamış bir gazeteci. Çünkü o kartı başbakanlık veriyor ve Altaylı diyor ki; "Benim gazeteci olup olmadığımın kararını başbakanlık mı verecek?" Sarı basın kartı olmayan biri, o kartın değerini nasıl düşürsün? Yıllarca onların yanında yer aldı evet. Ama sonra kendisi istifa etti, onlar yanından kovmadı. Şu anda Hürriyet gibi bir gazeteden o zamanın Sabah'ı gibi bir gazeteden hem de genel yayın yönetmeniyken istifa edebilecek kaç kişi var?
 Halis E.
 15 Aralık 2008 Pazartesi 23:19
Hayret ki ne hayret... İki tane adam gibi adam... birbirine düşürülmeye çalışılıyor... Altaylı; fevridir, ağzından bazen bozuk laflar çıkabilir... ama yalan söylemez... söylediyse, adam gibi söyledim der... Talat Beyide herzaman sevdiğni söylemiştir.... ötesi yok... sn Atila da Altaylıyı sever sayar ki, böyle bir yazı yazmış... biraz sevgiden dğan sitem...
 Gassteci
 15 Aralık 2008 Pazartesi 20:17
Sayın Miraç YILDIRIM, konumuz o iki kişinin güvenirliği değil, Altaylı'nın güvenirliği. Ayrıca o iki kişi güvenilmezse, Altaylı neden uzun süre onların en yakınında yer aldı.Lütfen hariçten gazel okumayın. Bu meslektekiler için en önemli gurur kaynağı olan Sarı Basın Kartının o kişi yüzünden ne hale geldiğini bilmiyorsanız, sorup öğrenin. Bu mesleğin bir çok emekçisi, Gucci ayakkabı giyemeyen ve maaşıyla geçinenleri Altaylı hakkında kendi aralarında neler konuşuyorlar biliyormusunuz....Sorunuz..
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime