PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Havatır
M. Kürşat Türker
YAZARLAR
27 Haziran 2013 Perşembe

Havatır

DÖRT DİLEMMASI 
 
   Dört evre eskiterek ölenlerin ecelinden bahsederler ..., zamanı idi .., bebekti istedi , çocuktu aldı , ergendi bırakmadı ..., yaşlıydı , kaydı, düştü , makuldü besbelli  derler ...
   Dört mevsim arayla, kasvet barındırmaz kutlamalar icat ederler  ..., utanmaz ve dört mevsimi biz icat ettik derler ..., suyu , bulutu , rüzgarı ve kumu görmezden gelirler...
   Dört bin yılda dört ilahi kitapla ışıklanmış nesillerin ırsi mirasları ,  bir de matematiği icat edip , hakikat denilenin sayılabilir olduğuna hükmederler ..., 
   Dört üzerine dedikoducular ne derlerse desinler ...;
   İnsanlık önce eli ile kavradı toprağı , taşı suyu , kemiği ..., sonra madeni ve metali ..., ve de masumiyeti ...
   Sonra , aklıyla hükmetmeye başladı ..., kendi elleriyle sunarken masumiyet  çeyizini ...
   Etti iki evre ...
   Dört yönü ilham eden güneşin altında uzunca süre kaldığım bir günün gecesinde ,  tamamlayıverdim dörde...,
   Aklıyla hükmeden insan , aklıyla zulmetmeye başladıysa eğer,
   Dört dörtlük denen mükemmeliyetle insanlık, kendi neslinin sonunu getirebilecek kabiliyete ulaşmış demektir....!
 
_ ŞAİRLER 
 
   Kadavralarını edebiyat kütüphanesine bağışlamış tüm şairler doğrulun ..., ve dinleyin bu sesi...,
   Yitik tutkulara öykünenlerin satırlarından bahsediliyor şimdi ..,
   O ne sadakatsiz bir arınma ki ; Kirle yıkanıp temiz kokular icat eden bir neslin, bir buseyi inkarı gibi...,
   Duyabildiniz mi bu sesi ...? , cesetlerinize yer bağışlayan bu toprağın nedir niyeti ...?
   Oysa siz sadece şanlısınız ... doğru zamanda toprağın altındasınız ....,
 
_ ACILAR 
    
   Hele bir de ertelenmiş olanlar ..., yalnız ve en müstesna zamanlarında ziyarete gelirler davetsizce ...,
   Pürüzsüz tenlerine dokundururlar , tavlamaya soyunurlar , istemesen de uyuyana dek seninle beraber olurlar ...,
   Ve bir kez beraber olursan ..., ölene dek  sana sadık olurlar ....!
 
_ YAŞLI ÇINAR 
 
    Şehrin silik ve solgun gri müzesinin nadide mumyası gibiydi , yaşlı çınar ...,
    Yeşilin ve sessizliğin tek gerçek temsilcisi...
    Onun büyük bir eli andıran yaprakları ..., eminim ki onu hiç fark etmeden yanından geçenlerin ayıp yerlerini örtebilecek kadar büyük değildi...,
     Aslında onun , insan ırkından nefret etmek için birçok nedeni olabilirdi ..., şayet  ona idrak lütfedilseydi ...,
     Köklerinin toprağı terk ettiği yeri kaplayan akışkan bir kireç değildi .., insanın özsevi hikayesinin doğayı boyadığı yapışkan bir dilenci salyasıydı tahminen ..., yani sorun ,  kedi ve köpeklerin müstakil tuvaleti olmak değildi onun için.....
      Ama ne olursa olsun ..., hava rüzgarlı değilken selamımı dahi umursamazdı ..., yaşlı çınar .....,
   
_ BİLGİ 
 
   Kitapların ardına gizlenene olan tutkum , kitaplarını terk etmiş bilgilere karşı tedirginliğim...,
   Yok sayabilme maharetimle her bir acıyı kesip atabilirim ...,
   Bilirim deyip gözyaşını bile yazabilirim ..., bilmem ki ağlayabilir miyim....?
   Diğer yandan hislerim ..., bilgiyi unutmam gereken zamanı tam anlatabilse bana ..,
   Şeytanı , beni beklemediği yerde bilgelikle karşılayabilirim...
 
_ SUR 
 
   Eskiden beri insan neslinin yaşlandıkça inşa etme meziyetinin geliştiğinden bahsedilir..
   Önceleri  ticaret ve eğlence merkezleri.., sonradan ilim vakıfları ve yardım dernekleri inşa ederken içinde ...,
   Yaşlandıkça sur inşa eder olur...
   Oysa bilinmez mi ki ?  Hükümdarlar bile surları , ülkeyi düşmandan korumak için değil, krallığını halktan korumak için yapmıştır...
 
_ SALGIN
 
   Kokmayan bir cesedin üzerine çöreklenmiş kalabalık ..., leş yiyen ucubeler ve çıplak soytarılar yakınlarında gezinmekte ...,
   Kan kurumuş damarlarından kazak örecekler kendilerine .., yakıştı mı diye de soracaklar birbirlerine...,
   Nedir memleketini şaşırmış bu salgın ...?
   Doyurulmaz açlığı şeytandan ödünç almışlar gibi ..,
   Yüzü toprağa dönük olsa da , ruhu bana dönük sanki ..,
   Bir yerden gözüm ısırıyor...
   İlk insandan daha az hayvaniyiz diyebilirler mi ..? Yada hayvanlardan daha insaniyiz...?
   Diyemezler ..., ilgilenmezler ...,
   Ruhunu terk etmiş bu erdemi ..., gözüm bir yerden ısırıyor ....
 
 _ DÜŞÜNCELER
 
    Ödünç alınmış kostümleriyle ziyarete gelirler her gece ..,
    Uygun düşmek için benliğe ..., ben denilen liriğe ...,
    Hiç belli etmeseler de sahiplenilmektir kaygıları ...,
    Beyhude sanrılarda gezinmektir korkuları ...,
    Düşünceler ...,
    Kanatlarına şefkatle dokunulsun diye .., zamanı ve mekanı hiçe sayma yetkinliğiyle uçuşan ,
    Düşünceler ...!
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 gece
 29 Haziran 2013 Cumartesi 20:38
Ömrün her evresinde düşüncelerinden yarattığı şeytanına, korkularından inşa ettiği, ışık dahi almayan kalelerin arkasından, bir kez dahi dışarı başını uzatamayacağından olsa gerek, kendince yarattığı bilgelikle açtığı savaşın ne başlayabilmesi ne de bitebilmesi olur ikilem ve bunu anlayabilmek için o soğuk taşlara bir kez olsun dokunması gerekir sınırda olduğunu bilerek.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime