PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Hürriyet, Milliyet, Sabah, Vatan ve Akşam Gazetelerinin Analizleri
Ankara Kulisi
YAZARLAR
16 Ekim 2006 Pazartesi

Hürriyet, Milliyet, Sabah, Vatan ve Akşam Gazetelerinin Analizleri

HÜRRİYET:

 

Türk basınının amiral gemisini tanımlamak için kullanılabilecek en doğru sözcük ‘Mirasyedi’dir…

Hürriyet, Erol Simavi döneminde kurumsallaşan gazeteciliği ve devlet gazetesi olma konumunun avantajı/ ayrıcalığı ile keseden yemeye devam ediyor…

Özel televizyonlar ve internetin medya dünyasını getirdiği noktaya bakarsak, 2000’li yılların gazeteciliği farklı bir kulvara yerleşmek zorunda…

En başta Hürriyet, bu konuda kendisinden yenilik beklenen bir lokomotif ancak bunu yapmıyor. Mirastan yiyor dediğimiz bu…

Gelenekselleşmiş konumu ile diğer gazetelerin hatta rakiplerinin tek ölçüsü Hürriyet’in ne yaptığıdır…

Bu nedenle hem Hürriyet gayrete gelmekten uzak kalıyor hem de basın gerilemeye devam ediyor…

O yüzden amiral gemisinin yaptığı yanlışlar dahi kopya ediliyor, Türk basınında…

Kamuoyunu güdeleme ve fabrikasyon haberler açısından Hürriyet hala Türk basınındaki en büyük çürütücü. Ancak ne yazarsa yazsın rayicinin yüksekliği ile yayınları peşin bir kabul görüyor ve gerçek manada sorgulanamıyor…

Her ne kadar çok hor kullanıyor olsalar da gazetecilik damarları atmaya devam ettiği için en fazla okunacak haber veya yazı yine de Hürriyet’te yer alıyor…

Bu büyük çelişkiye rağmen rakipsizliklerini koruyorlar.

Bir alışkanlık bir tutku oluşturabilecek, günümüz okuyucusunun yeni ve farklı ihtiyaçlarını yakalayabilecek yeni gazete veya gazeteler yapılamadığı taktirde bu süreç böyle gidecek…

Hürriyet’in tek rakibi yine kendisi olacak.

                                                                              ***           

MİLLİYET:

Büyük gazeteler arasında tartışmasız en sıkıcı gazete Milliyet…

                Mehmet Y. Yılmaz döneminde “raydan çıktığı”ndan sıkça söz edilen Milliyet, Sedat Ergin’le birlikte gerçek manada hiçbir atılım yapamadı. Hali hazırda, içtihat kapısı kapanmış bir gazeteyi oynuyor…

                TSK’da en çok okunan gazete olması hasebiyle statükonun baştacı unvanını sürdürse de Abdi İpekçi’nin o bir zamanlar yeniliklere imza atmış Milliyet’inden çok ama çok uzaklarda seyrediyor…

                Milliyet’te sürpriz yok…

Yorgunluk, bitkinlik, özensizlik var. Sunuş ve içerik hala kımıldamıyor. Hantallık gazetenin üzerine yapışmış durumda…

                                                                              ***           

                SABAH:

                Eski günlerinden uzak. İkinciliğe demir atmış; Hürriyet’e rakip olmamakta yeminli gibi…

                Oysa, Sabah 80’li yılların ortalarında değişen Türkiye’nin gazetesi olarak ortaya çıkmış ve tutmuştu. Yenilikçiliğin simgesiydi…

Ancak 90’lı yıllarda medyadaki sermaye yapısının farklılaşması ile birlikte büyük bir travma yaşadı. Dinç Bilgin’den Turgay Ciner’e uzanan çizgide büyük yara aldıktan sonra stabil hale gelse de ikinci büyük gazete olarak kendisinden beklenen yenilikçi çıkışı gerçekleştiremiyor…

                Vatan ayrışması ile yaşadığı kan kaybını yeterince telafi edemedi…

                Yazarları ve onların polemikleri ile ayakta durmaya çalışıyor. Elbette bu yetmez. Habercilikte ve sunuşta arzu edilen sıçramayı gösteremiyor. Fatih Altaylı ile bir yere varması mümkün görünmüyor…

                Muhalefet yapabilen bir gazete de olmadığı için yerinde saymayı sürdürüyor…

                                                                              ***           

                VATAN:

                Sabah’tan ayrılan göçmenler karşı kıyıya çıkıp Vatan’larını kurdular ve kendi ayakları üzerinde durmayı başardılar…

                Vatan bir ölçüde okuyucuda alışkanlık da meydana getirdi. Ancak daha ileriye gidemediler…

                Diğer büyük gazetelere oranla daha fazla muhalefet yapabilmeleri bir avantaj teşkil etti…

Hatta bir dönem en çarpıcı haberleri hep Vatan’da okuduk. Ne var ki devamını getiremediler…

                Son dönemde yeknesak hale geldiler…

Sunuşta nadiren iyi işler çıkarsalar da gerçek bir yeniliğe imza atamadılar…

                                                                              ***           

                AKŞAM:

                Nurcan Akad döneminde tümüyle kimliksiz bir gazete idi, Akşam…

Serdar Turgut’la bir nebze toparlandılar. Buna mukabil bir türlü merkez sağ kimliğe oturamadılar. Oturmak gibi bir dertleri mi yok, acaba?

Hala kimlik sorunları var…

Akşam’ın kimliği nasıl olmalı derseniz, Şakir Süter’in gazete hali olabilir!

                Serdar Turgut’taki gelgitler/ kafa karışıklığı gazetenin birinci sayfasına yansımış durumda. Bir yandan abuk bir tezkere yandaşlığı diğer yandan Kuzey Irak’taki kontrgerilla şirketi haberleri (ki son dönemdeki en iyi manşetleri idi) örneğindeki gibi…

                Genel anlamda haberlerindeki yetersizliği yazarları ile doldurmaya çalışıyor. Ancak hala doyurucu bir gazete olmaktan uzaktalar…

DİP NOT: Diğer gazetelerimizi başka bir zaman değerlendireceğiz.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Kadir
 18 Ekim 2006 Çarşamba 20:21
Zaten ben bu yüzden artık Türktime okuyorum. Özgür, bağımsız, kamu oyu adına sorgulayan, 4. kuvvet görevini yerine getirirken kişileri rencide etmeden eleştiren, bu yüzden vatandaşın gözü kulağı ve sesi haline gelen Türktime'mı.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime