CHP İstanbul İl Kongresi’nde İl Başkanlığı yarışını İmamoğlu'nun desteklediği
Özgür Çelik'in kazanması CHP ve Türk siyasetinde değişimin ilk işaret fişeği olarak görülebilir.
İstanbul seçimlerinde CHP Genel Merkezi'nin "merdiven altı işler döndü" diyerek İmamoğlu'nun kazandığı zaferi küçümseme eğiliminde olduğunu gözlemliyorum ama bu bakış açısı pragmatik değil.
Herkes bilir ki merdiven altı çalışmalar tek taraflı olmaz!
Buradaki temel soru şu; Türkiye'nin en büyük, en fazla delege sayısının belirlendiği İstanbul’da seçim yapılıyor ama Kılıçdaroğlu ortada yok.
Niye?
Tarafsızmış!
Bunun doğru olmadığını herkes biliyor!
Desteklediği il başkanını yalnız bırakmak bir genel başkan refleksi olabilir ama liderlik refleksi olamaz!
Siyaset "Şu etik, bu değil" kavramlarıyla ne yazık ki ilgilenmez.
Sadece sonuçla ilerler!
Ve İmamoğlu ilerliyor!
İki ihtimal ağırlıklı görünüyor.
Ya Kılıçdaroğlu İmamoğlu ile masaya oturarak, partide İmamoğlu'nun istediği siyasetçileri tasfiye edecek ya da İmamoğlu vites büyütecek.
İmamoğlu'nun Îstanbul'u kazanmasını test sürüşü olarak görmemiz de mümkün.
İstanbul sonuçlarının az farkla da olsa zafer ile sonuçlanmasının, İmamoğlu destekçilerine büyük moral verdiği ortada.
Bu moralin çığ etkisi yapma potansiyeli göz ardı edilemez.
Bence Kılıçdaroğlu delege toplam sayısında önde ama moral değerleri açısından İmamoğlu eşitliği yakaladı.
Süreci bundan sonra kararlı ve doğru yöneten genel başkanlığı kazanır.
CHP genel başkanlık seçiminin Türk siyaseti açısından partiyi de aşan anlamları var.
CHP'deki hareketlenme ya da değişim, siyasi rahatlık anlamında bir eli yağda, bir eli bağda olan iktidarın konfor alanını bozmaya aday gelişmelere de kapı aralayabilir.
Sev ya da sevme.
İmamoğlu güçlü siyasi bir rüzgarın sahibi olduğu kadar küresel güçlerin de radarında olan bir isim.
Kılıçdaroğlu bu yavaş, anlaşılmaz siyaset pratiği ile giderse şimdi değilse en geç bir sene içinde koltuğu bırakmak zorunda kalabilir.
Kılıçdaroğlu çok düşündüğü işi yaparken de tereddüt ediyor.
İmamoğlu çok düşünüyor ama yaparken tereddüt etmiyor!
Bu fark siyasette belirleyicidir!
BİZİ SAVAŞA ÇEKEBİLİRLER!
Filistin, işgalci İsrail unsurlarına ilk kez bu kadar güçlü bir yanıt verdi.
Bu yanıtta olan yine sivillere oldu.
Oysa Filistin unsurlarının tek hedefi askeri hedefler olmalıydı.
İsrail'e benzemek, haklı olunan davaya gölge düşürmekten başka anlam taşımıyor.
İsrail camiilere sığınan sivilleri dahi öldüren cani ve işgalci bir devlet ama İslamın tüm zamanlara meydan okuyan sivillere dokunmama geleneğini yıkmak uygun olmadı.
Tabi ki Filistin güçlerinin İsrail'e yaptığı sürpriz hamlenin, büyük bir el marifeti olmadan gerçekleşmesi de pek mümkün görünmüyor.
Peki o büyük el ne istiyor olabilir?
Kontrollü bir 3. dünya savaşı mı?
Ortadoğu'da yeni bir dizayn mi?
İran'ı Türkiye'yi de yanına alarak safdışı etmek mi?
Ya da hepsi mi?
Suriye manipülasyonunu unutmadan ihtiyatlı politika bizim için en iyi seçenek olarak görünüyor.
Yoksa, kendimizi kenarında ya da içinde bulacağımız bir savaşın içinde bulabiliriz.
TEK KİŞİ HARİÇ HERKES MÜLAKATA KARŞI!
AK Parti Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek'i arayarak öğretmenlerimizin mülakat problemini konuştum.
Berdibek "Eşit ve adil olmak için mülakat mutlaka kalkmalı." dedi.
Seçimler öncesinde iktidar partisi öğretmen fotoğrafını kullanarak "mülakat kalkacak" sözü verdi.
Anlaşılan Milli Eğitim Bakanı hariç herkes aynı fikirde.
Peki bakan beyin bu ısrarı neden?
Ortada verilmiş bir söz var ve mülakatın eşittir torpil olduğunu uçan kuşlar dahi bilirken bu kadar anlamsız ısrarın mantıklı izahı yok.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu yanlışa dur diyeceğine inanmak istiyorum!
ARTIK DEPREM FAKÜLTELERİ KURULSUN
Neredeyse bir yıldır "Deprem Fakülteleri" kurulsun önerimi her fırsatta yazıyor, söylüyorum ama tek bir yetkiliden olumlu ses çıkmadı.
Allah korusun deprem felaketi yaşanırsa bu çağrıma kulak tıkayan yetkililer ve gazetecilere ağır bir kaç kelimem olacak!
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!