Eşek Arıları geldi Bal Arılarını Kovdu! Ya da köşe Yazarlığı Garabeti

Eşek arıları geldi bal arılarını kovdu. Belki tek başına bu ifadeyi kayda geçirip aşağıdaki listeyle baş başa bıraksak sizi, Türk medyasının halini ve gazeteciliğin trajedisini ortaya sermek için yeterli olacak.
ABONE OL
Abone Ol
Eşek Arıları geldi Bal Arılarını Kovdu! Ya da köşe Yazarlığı Garabeti
Haberler / Analiz
18 Mayıs 2011 Çarşamba 21:22
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

Eşek arıları geldi bal arılarını kaçırdı. Belki tek başına bu ifadeyi kayda geçirip aşağıdaki listeyle baş başa bıraksak sizi, Türk medyasının halini ve gazeteciliğin trajedisini ortaya sermek için yeterli olacak. Ama biz yine de birkaç satır geçelim.

 

Her ne kadar gazeteciliğin asıl yükünü onlar çekse de, basın geleneğimizde en saygı duyulan ve değerli kabul edilen alan muhabirlik olmadı hiç. Öyle batıda olduğu gibi 80’ine merdiven dayamış olmasına rağmen muhabirlik yapan ve bundan da büyük bir haz alan gazeteciler yok bizde. Muhabirlik, gazeteciler için ara geçiş dönemi olarak katlanılması gereken bir süreç, asıl hedefe ulaşmanın basamaklarından biri olarak görüldü hep. Gönüllerde yatan aslansa hep köşe yazarlığı oldu. Bekler muhabir. Çile dolu bu süreç bitecek, ilişkilerini geliştirecek ve aradan sıyrılıp köşeyi kapacak. Umut, budur.

 

Haksız da değildir bu hayalinde.

 

Gerçekten de köşe yazarlığı her açıdan diğer basın emekçileriyle ve özellikle muhabirlerle karşılaştırılamayacak kadar ayrıcalıklı bir statü demek.

 

Mesajlarının-yazılarının editör gadrine uğramadan okurlarına ulaşma güveni… (Bakınız; en ufak bir editoryal müdahalede bile hemen ‘sansür var duyun’ diye feveran edip kendini dokunulmaz kılan köşeciler…)

 

Kendi gündemini yaratma lüksü… ( Canları ne isterlerse onu yazar köşeci. İçtiği şaraplardan duydukları haz da, kişisel husumetleri ve hesaplaşmaları da köşelerinde isterlerse konu olabilir. Sonuçta onlar köşe yazarıdır. Yazıyorlarsa, vardır bir hikmeti…)

 

Muhabirlerle karşılaştırılamayacak ücret farkı… (Süründüren muhabir maaşlarına karşın onbinlerce dolardan bahsedilen köşe yazarı maaşları masaldan ibaret değil, medyamızın gerçeğidir…)

 

Muhatap karşısında ciddiye alınma ayrımı… (Anımsayın; Merhum Bülent Ecevit günlerce Başkent Hastanesi’nde yatmış ve muhabirler gece gündüz hastanenin kapısında nöbet tutmuştu. Ve Ecevit iyileşince ilk demeci o bekleyen muhabirlerden birine değil, Fikret Bila’ya vermişti.)

 

Örnekleri çoğaltabiliriz. Ama ne fark eder? Köşe yazarlığı hükümranlığı, kimsenin inkâr etmediği bir garabet artık.

 

Zaman zaman “Ben gazetemi köşe yazarı gazetesi değil muhabir gazetesi yapacağım… Maaşlarından statülerine muhabirler hak ettiklerini alacak” diye hayal kuran, bunu yüksek sesle dile getiren genel yayın yönetmenleri olmadı değil. Ama o sözlerin tınısı daha dağılmadan onlar da mevcut yapıda hiçbir değişikliğe gidemeyip statükoya temsil oluverdiler hemen. Hiçbiri köşe yazarı oligarşisini alaşağı edemedi. O kızıl elma hep orada öylece kalıverdi.

 

Diyebilirsiniz ki; ne güzel işte. Meslekte basamak basamak ilerleyen gazeteciler en azından basabilirlerse sonunda rahat edecekleri, itibar görecekleri bir konuma erişecekler.

 

Hah, tam da gelmek istediğimiz nokta burası. Köşe yazarlığının fiyakası ve getirisi de bu kadar fazla olunca (köşesinden iş bitirenlere hiç değinmedik bile…) memlekette ne kadar “ilişkisi sağlam” okuma yazma bilen varsa, köşe yazarı adayı olarak gazetelerin karar vericilerini cendereye aldı ve köşelere kuruldu. Eczacısı da mühendisi de, akademisyeni de magazin gülü de hep potansiyel köşe yazarıydı ve daha fenası birçoğu da köşelerin değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez aktörleri oluverdi. Hiçbiri meslekten gazeteci değildi ama sonuçta hepsinin ilişkisi sağlamdı. Eh, sonuçta medyada ilişki her şeyse, ki öyleydi, köşeler de onlar içindi.

 

Sonuç olarak tam anlamıyla, ilk başta ifade ettiğimiz “eşek arılarının gelip bal arılarını kovması” durumu, gerçekleşmişti. Öyle ki meslekten gazeteciler köşe yazarı aday adaylığında daha ilk başta elenen en zayıf halkaya dönüştü.

 

 

Bakın; gazeteleri şöyle bir taradık ve gazetecilikle ilgisi olmadığı halde köşelere kurulan ve basın mahallesine gecekondu kurup asıl yerli halkı kovan meslekten gazeteci olmayan “büyük gazetecileri” listeledik. Üstelik hepsi onlarla da sınırlı değil. Onlar sadece örnek. Şaşırmayın…

 

  

Hürriyet

Özdemir İnce: Şair… Şükrü Kızılot: Muhasebeci, vergi uzmanı, akademisyen… Ege Cansen: Ekonomist… Osman Müftüoğlu: Tıp doktoru, diyetisyen… Tuna Kiremitçi: Edebiyatçı…

 

Vatan

Aydın Ayaydın: Ekonomist, siyasetçi… Asaf Savaş Akat: Ekonomist, akademisyen… İcal Aydın: Şarkıcı, oyuncu, çift gamzeli, edebiyatçı… Cengiz Aktar: Ekonomist, akademisyen… Hasan Celal Güzel: Siyasetçi… Onur Kumbaracıbaşı: Siyasetçi… Süleyman Ateş: İlahiyatçı…

 

Sabah

Bülent Aras: Akademisyen, uluslar arası ilişkiler uzmanı… Melis danişmend: Şarkıcı… Bengi Semerci: Tıp doktoru… Süleyman Yaşar: Ekonomist… Gülse Birsel: Senarist… Ayşe Özyılmazel: Şarkıcı, magazin gülü…

 

Habertük

Murat Bardakçı: Tarihçi… Yiğit Bulut: Ekonomist… Elif Şafak: Edebiyatçı, Mevlevilik pazarlamacısı… Bayraktar Bayraklı: İlahiyatçı… Yılmaz Karakoyunlu: Siyasetçi… Ali Tezel: Vergi uzmanı, maliyeci… Gazi Erçel: Ekonomist, bürokrat… Helin Avşar: Magazin gülü…

 

Zaman

Zaman Gazetesi LogosuHilmi Yavuz: Şair, edebiyatçı… A. Rasim Küçükusta: Tıp doktoru… Beşir Ayvazoğlu: Edebiyatçı… İhsan Dağı: Akademisyen… İskender Pala: Edebiyatçı, akademisyen… Mustafa Armağan: Akademisyen…

 

Akşam

Deniz Gökçe: Ekonomist, akademisyen… Deniz Ülke Arıboğan: Akademisyen, siyaset bilimci… Ahmet İnam: Akademisyen, felsefeci… Nihal Kemaloğlu: Eczacı… Nihat Sırdar: Radyocu… Cemalettin Taşçı: Endüstri mühendisi… Başak Sayan: Magazin gülü…

 

Sözcü

Yekta Güngör Özden: Hukukçu… Vural Savaş: Hukukçu… Kadri Yamaç: Akademisyen… eski rektör… Tıp doktoru…Ahmet Tan: Siyasetçi… Ayşe Sucu: İlahiyatçı, siyasetçi.

 

Bugün

Vedat Bilgin: Akademisyen, Bahçeli’nin eski danışmanı… Osman Arıoğlu: Maliyeci…  Erhan Afyoncu: Akademisyen, tarihçi… Gültekin Avcı: Savcı… Doğu Ergil: Akademisyen, siyaset bilimci…

 

Star

Mehmet Altan: Akademisyen, ekonomist… Eser Karakaş: Akademisyen, ekonomist… Osman Can: Hukukçu… Beril Dedeoğlu: Akademisyen, siyaset bilimci… Cemil Ertem: İktisatçı…

 

Radikal

Bahadır Kaleağası: TÜSİAD AB Temsilcisi… Mahfi Eğilmez: Ekonomist, akademisyen… Ziya Selçuk: Eğitim uzmanı, akademisyen… Seyfettin Gürsel: Akademisyen, ekonomist… Koray Çalışkan: Akademisyen…

 

Taraf

Mithat Sancar: Akademisyen, hukukçu… Orhan Miroğlu: Siyasetçi… Emre Uslu: Polis… Temel İskit: Diplomat, hukukçu… Ayhan Aktar: Akademisyen, sosyolog… Rasim Ozan Kütahyalı: Mesleği bilinmiyor…

 

ANALİZ/TURKTIME

  Haberin Videosu

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR

 Misafir
 6 Ağustos 2015 Perşembe 06:14
Böyle başa böyle tarak, PRRAAVVOOO... Bir yorumu bu kadar uzun bekletebilen editöre hangi müshili versen yine de s.çamaz. Bu ne biçim kabızlıktır yahu? "Toplam 19 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen 1 yorum var"... Bari "onay bekleyen yorum" kısmını silin be mübarekler...
 Misafir
 18 Temmuz 2012 Çarşamba 02:13
Kökeni gazeteci olmadığı halde, adı geçen yazarların tümünün "eşek arısı" olarak nitelenmesinin doğru olmadığını düşünüyorum! Bir de düzeltme: Sözcü Gazetesi yazarı Ahmet Tan'ın asıl mesleği siyaset değil, gazeteciliktir. Şair Özdemir İnce'nin köşesinin, eşek arılarının kovanlarına çomak soktuğu için elinden alındığını da atlamışsınız.
 Misafir
 24 Mayıs 2012 Perşembe 08:37
valla helal olsun cok guzel tespıtler yapmışsınız benım de en cok takıldıgım adam [adam denmezde hadı neyse ŞAKLABAN] RASIM cımdı.gazetecım ve spor elestırmenım
 Misafir
 23 Mayıs 2012 Çarşamba 19:59
Mesleği bilinmese de iş belli: akp yalakalığı.
 Misafir
 6 Nisan 2012 Cuma 22:01
emin çölaşan gasteci mi peki? provokatör mü? perinçekin adamı mı?
 Misafir
 25 Ekim 2011 Salı 00:34
Nbural-ankara....Yazıyı okurken bazen gözyaşlarıma engel olamadım.Teşekkürler TÜRKTİME cesur gazetecilik için..Tamamıyla katılıyorum.Eşek arılarının kovduğu bal arılarının bir kısmı/yılların gazetecileri izmir çıkışlı sn.ibrahim ırmak yönetimindeki "haberhürriyeti"sitesinde.
 Misafir
 7 Eylül 2011 Çarşamba 23:31
rasim in mesleği ses ile gürültü yapmaktır el kol ile sesi desteklemek yalı saçlar ve kirlenmiş sakalllarla görüntü kirliliği ile ekranlardaki fonu tamamlamak (böyle halka böyle.......ne bende yazamadım) provakatörlük bu adamı televizyona çıkarmak bir ikincisi ise konuşmasına izin vermek söyleyene değil söylemsine (söyletene) izin verenlere bakın
 Misafir
 9 Haziran 2011 Perşembe 12:48
Rasim'e mesleği bilinmiyor diyen analize sonuna kadar katılıyorum.
 Misafir
 20 Mayıs 2011 Cuma 02:15
12.06. tarihinden itibaren durum değişecek
 Misafir
 20 Mayıs 2011 Cuma 01:35
R. O. Kü(n)tahyalı'ya (Kütahyalılardan özür dilerim ama bu adam bu güzel şehrin ismini taşımaya layık biri değil, o yüzden şehrinizin ismini değiştirerek o adama uyarlama gereksinimini hissettim) "mesleği bilinmiyor" demişsiniz ya işte orda koptum vallahi. Nasıl bilinmez adamın mesleği. Bal gibi biliniyor ve bu işi profesyonelce yapıyor. Kendisi "PROVAKATÖRLÜK" mesleğinin üniversitede kürsü kurabilecek kadar ustalaşmış saygın(!!!) bir icracısı ve erbabıdır.

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime