Tayyar: Muhafazakâr Değilim… Ahmet Hakan Oynak… Gül Denge, Erdoğan Gönül Adamı!

Ergenekon’da ağababalar dışarıda, soruşturma zenciler üzerinden yürütülüyor… 1 numaraya dokunulamadı çünkü… Perihan Mağden’in sözleri yanlıştı ama… Tolon ve Eruygur dışarıdayken Balbay içerideyse…
ABONE OL
Abone Ol
Tayyar: Muhafazakâr Değilim… Ahmet Hakan Oynak… Gül Denge, Erdoğan Gönül Adamı!
Haberler / Güncel
23 Nisan 2010 Cuma 08:43
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

Bu, Şamil Tayyar’ın Turktime’a ikinci kez konuk oluşu. İlk röportajı 2007’de yapmıştık. O zaman Türkiye çok farklı bir Türkiye’ydi. Daha ne Ergenekon vardı, ne de bugün sıradan karşıladığımız isimlerin içeri alınabileceği hayal edilebilirdi. Derken Ergenekon gündemimize bir girdi, bir daha da çıkmadı. Tabii ki bu üç yılda başka şeyler de oldu ama bizim özellikle Ergenekon’u vurgulamamızın bir nedeni var: Şamil Tayyar. Her dönem nasıl ki kendi yıldızlarını yaratırsa Ergenekon sürecinde de öyle oldu. Ergenekon dendi mi akla ilk Şamil Tayyar geliyor. Yazdığı yazılar, kitapları Ergenekon’un ilk başvuru kaynaklarından biri yaptı Tayyar’ı. Hal böyle olunca ikinci kez “neler oluyor” demek de şart oldu Tayyar’a. İşte Star Gazetesi Ankara Haber Müdürü Cevheri Güven’le birlikte Turktime’ı ziyaret eden Tayyar’ın Turktime Yönetim Kurulu Başkanı Talat Atilla ve Genel yayın Yönetmeni Ersin Tokgöz’e yaptığı çarpıcı açıklamaları. İyi okumalar…

 

 

 

TURKTIME: Ergenekon'da bir numarayı defalarca telaffuz ettiniz ama hiçbir zaman bir isim zikretmediniz. Buna rağmen sanki 1 numara Hüseyin Kıvrıkoğlu der gibisiniz. Bu doğru bir algılama mı?

ŞAMİL TAYYAR: Bana hem kitaplarımda hem de gazetedeki köşe yazılarımdan hareketle okuyucularımdan çok fazla bir numara tarifi geliyor. Siz Kıvrıkoğlu'nu çıkartıyorsunuz ama bir başkası çok daha farklı isimler çıkartabiliyor.

 

TURKTIME: Yooo… Biz çıkartmıyoruz, sizin tariflerinizden bu çıkıyor.

ŞAMİL TAYYAR: (Gülüyor) Ben bunları tasvir ettiğimde aşağı yukarı 20 tane isim geldi. Herkes kendi dağarcığındaki bilginin ışığında benim anlattıklarımı bir şekilde tarif ediyor. Yoksa ben hiçbir şekilde isim vermedim. İsim vermeyi de doğru bulmuyorum.

TURKTIME: Peki Hüseyin Kıvrıkoğlu değildir diyebilir misiniz?

ŞAMİL TAYYAR: Şudur ya da budur diyemem ama bir numaranın kim olduğu konusundaki kişisel kanaatimi ben savcılarla paylaştım. İki yıl önce ifademi almak için çağırdıklarında yaklaşık 4 saat boyunca bunları da sordular. Bir numara, iki numara, örgüt şemasıyla ilgili kendilerine zihnimde oluşturduğum tüm bilgileri aktardım.

 

1 NUMARANIN İÇERİ ALINMASINI ENGELLİYORLAR!

 

 

TURKTIME: Sizin savcılarla paylaştığınız isim şu anda içeride mi yoksa dışarıda mı?

ŞAMİL TAYYAR:  İçeride değil. Gözaltına alınıp bırakılanlar var, onların arasında da değil. Şu ana kadar şu ya da bu şekilde ifadesine başvurulmamış bir isim.

 

TURKTIME: Ergenekon’da ilgili ilgisiz bir çok isim gözaltına alındı, bir sürü isim tutuklandı. Siz savcılara bir numara şu diyorsunuz ama ne ifadesine başvuruluyor, ne başka bir işlem yapılıyor. Savcılar söylediklerinizi ciddiye mi almadı? Sizin bir numaranız neden soruşturma dışında kaldı?

ŞAMİL TAYYAR: Biz oraya giderken bunları söylerken Balyoz'daki gibi valizle gitmedik, elimizde çok somut belgelerle gitmedik. Dolayısıyla gazeteci kanaatlerini paylaşabilir ama hukuken onun ifadesine başvurmayı gerektirecek delillerin olması gereklidir. O yüzden bir numaranın kapısına gidecek kadar çok somut bilgilere ulaşamamış olabilirler. Ama benim kişisel kanaatim bilgi eksikliğinden ziyade, araya giren faktörlerin o süreci engellediği yönünde.

 

TRUKTIME: Yani yeterli bilgi var ama dokunulamıyor…

ŞAMİL TAYYAR: Evet… Şu anda Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların önünde bir numaranın kapısını çalmayı gerektirecek belge ve bilgilerin olduğu kanaatindeyim. Ancak bunun bir şekilde hissettirildiğini de düşünüyorum ama bir numara olarak tarif edilen şahsın kendi kapısına gelindiği zaman bunun çok ağır bedeli olacağını, gerekirse kendi hayatına son vereceği yönünde tehditler savurduğu da zaman zaman yazılıp çizildi. Sonuç itibariyle araya çok önemli güç odakların girerek bir numaraya giden yolu kestiklerini düşünüyorum

 

TURKTIME: Peki bir numara sivil mi asker mi?

Asker… Emekli bir asker.

 

TURKTIME: Orgeneral mi?

ŞAMİL TAYYAR: (Gülüyor) Emekli bir asker. O kadarını söyleyeyim.

 

 

 

SORUŞTURMA ERGENEKON’UN ZENCİLERİ ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLÜYOR… AĞABABALAR DIŞARIDA!

 

 

TURKTIME: Ergenekon soruşturmasını bu güne kadarki seyriyle değerlendirirseniz, yolun neresindeyiz? Süreç nasıl işliyor?

ŞAMİL TAYYAR:  Alınan mesafe toplam yolun yüzde biri bile değil aslında. Eğer İtalya'daki gibi bir sorgulama yapılsaydı, herhalde gözaltına alınanların sayısı on binin altında olmaması gerekirdi. İtalya'da 7 bin kişiyi sorguladılar. Orada bir de daha farklı bir yöntem izlediler. Hücrelere ayırarak yargının önüne çıkardılar. Her hücrenin de ayrı bir 1 numarası vardı. Dolayısıyla hücreler arasında bağlantı kurmak gibi zor bir işin içine de girmediler. Daha kolay oldu işin çözülmesi. Hem de daha kısa sürdü, sonuca hemen ulaştılar. Ayrıca Ergenekon soruşturması ya da ilintili soruşturmalar kapsamında gözaltına alınanların da ifadelerine bakıldığında Ergenekon içerisinde çok fazla yer teşkil eden isimler olmadığını fark edersiniz.

 

TURKTIME: Gündemde olan isimler sadece garnitür mü?

ŞAMİL TAYYAR: Evet… Ergenekon'un ağababaları ağırlıklı olarak dışarıda. Biraz amiyane bir tabirle Ergenekon'un zencileri üzerinden yürütülen bir soruşturma bu.

 

 

 

 

PERİHAN MAĞDEN’İN BALBAY VE ÖZKAN HAKKINDAKİ SÖZLERİNİ DOĞRU BULMADIM AMA…

 

 

TURKTIME:  Ergenekon iddianamesinde özel hayatların geçmesine, insanların konuyla hiç alakası olmayan özel hayatlarının yer almasına nasıl bakıyorsunuz?

ŞAMİL TAYYAR: Şöyle bir zorluk var. Savcı yerindelik denetimi yapmaz. Elindeki tüm belge ve bilgilerin özetini iddianameye kalanlarını da ek klasörlere yansıtırlar. Sanıklara yöneltilen suçlarla doğrudan bağlantılı olsun ya da olmasın tüm belgeleri iddianameye koymadığı zaman kendisiyle ilgili bir suç duyurusu yapıldığında hesap vermek durumunda kalabilir.

 

TURKTIME: Tamam da, falanca kişinin çişe giden köpeğinden, filancanın özel hayatına, günlük dedikodulara kadar her şey var ama…

ŞAMİL TAYYAR: Savcılar da kendilerinin başına çorap örülmesini engellemek için tüm telefon konuşmalarını ve diğer belgeleri iddianameye eklemiş olabilirler.

 

TURKTIME: Savcı kendisini garantiye alırken, mahkumiyet olmadığı için yasamıza göre henüz masum kabul edilen insanları zan altında bırakmıyor mu? Sakıncalı değil mi bu durum…

ŞAMİL TAYYAR: Eğer bu sakıncalı ise, ki ben de sakıncalı olduğunu düşünüyorum, o zaman savcıları koruma altına alacak yasal düzenlemenin hemen yapılması gerekir.

TURKTIME: Yapılsın o zaman…

ŞAMİL TAYYAR: Yapılsın tabi… Bence sakıncası yok ve iyi de olur.

TURKTIME: Perihan Mağden televizyona çıkıp Tuncay Özkan'a, Balbay’a acımıyorum, hak ettiler dedi. Sizin de dışarıdayken Tuncay Özkan'la çok sert polemikleriniz vardı. Siz Tuncay Özkan'ın orada olmasını ve Mağden'in o sözlerini nasıl değerlendirdiniz?

ŞAMİL TAYYAR: Perihan Mağden'in sözlerini çok doğru bulmuyorum. Tuncay Özkan'ı da bir gazeteci olarak gören birisi değilim. Eskiden gazetecilik yapıyordu ama özellikle İstanbul'a taşındıktan sonra gazeteciliğin alan dışına kaymaya başladı. Mesela sıkça miting meydanlarında otobüs üzerine çıkarak “Sağcıysanız MHP'ye Solcuysanız CHP'ye oy verin” gibi bir düşüncenin simsarlığını yaptı. Mesela kurduğu televizyon kanalında farklı güç kaynaklarının misyoneri gibi algı oluşturabilecek türden yayınlar içerisinde oldu. Bana çok objektif, tarafsız bir gazetecilik anlayışlı gibi gelmedi bu. O nedenle her ne kadar sarı basın kartı bulunsa da Tuncay Özkan’ın son dönemini gazeteci olarak görmedim Mustafa Balbay'dan farklı olarak. Ancak bütün bunlara rağmen sonuçta mahkeme tarafından hakkında hüküm oluşturulmadan suçlu ilan etmeyi ve hakkında bir mahkeme kararı olmadan da bir intikam duygusuyla iyi oldu demeyi kendi adıma doğru bulmam. Bundan üzüntü duyarım. Keşke Tuncay Özkan, yani benim üniversite yıllarından tanıdığım o kısmen demokrat ve mücadeleci ruhunu kaybetmeden meslek hayatında devam edebilseydi ama maalesef başka alanlara yöneldi. Sadece eski bir arkadaşımın hayatındaki bu ciddi kırılmadan dolayı üzüntü duyarım.

 

 

 

 

TOLON VE ERUYGUR’UN DIŞARIDA OLDUĞU BİR DAVADA BALBAY VE ÖZKAN’IN DIŞARIDA OLMASI GARABET!

 

 

TURKTIME: İçeride birçok insan var Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay'ın durumunda ama gazeteciler hep Balbay ve Özkan neden içeride diyor. Hatta siz bile. Onca isim varken neden bu iki isme özgürlük talebi? Gazeteciler pozitif meslektaşlarına pozitif ayrımcılık mı yapıyor?

ŞAMİL TAYYAR:  Balbay çıksın diye değil, örgütün tepe noktasında görev aldığı varsayılan, örgütün üst düzey yöneticileri olarak kabul edilenlerin serbest kaldığı bir ortamda belki haklarında daha az iddia olan kişilerin içeride olmasını çok doğru bulmadığımı ifade ettim. Açıkçası Hurşit Tolon ve Şener Eruygur'un dışarıda kaldığı bir Ergenekon yargılamasında Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'ın hala içeride olmasının bir çelişki, bir garabet olduğunu söylüyorum.

TURKTIME: Garabet, beraberinde karambol de getiriyor ama…

 

ŞAMİL TAYYAR: Evet, işte bunların düzelmesi lazım. Yoksa diğerleri suçlu bunlar suçsuzdur, bunları serbest bırakın anlamıyla değil. Biz gazetecilerin sıkça Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'ın adını gündeme getirmesi biraz mesleki taassuptan da kaynaklanıyor. Herkes kendi meslektaşına sahip çıkıyor. 2–3 tane General içeri alındı, daha İlker Başbuğ göreve başladığı ilk günlerde bir Korgeneral'i ziyarete göndermişti. Bunlar bizim eski arkadaşlarımız dercesine.

TURKTIME: Kuddisi Okkır olayı mesela… O başlı başına bir trajedi.

 

ŞAMİL TAYYAR: Bizim zaman zaman yazarlarımız Silivri'ye gittiklerinde duygusal yazılar yazıyorlar. Oysa Mustafa Balbay kadar ya da Tuncay Özkan kadar hakkında somut deliller olmadan içeride yatan insanlar var. Mesela onlarla ilgili benzeri bir kampanya yapılmıyor. Kuddisi Okkır cezaevinde hayatını kaybetti, Mehmet Haberal bir gün bile içeri alınmadı. Eğer gerçekten sağlık nedenleriyle hastanede kalması gerekiyorsa o zaman Kuddisi Okkır'ı neden almadınız diye sormak gerekiyor. Zekeriya Öztürk, emekli Binbaşı, Güler Kömürcü'nün de eşi, o da mesela zaman zaman askerlerin gözaltına alınıp bir kaç gün sonra serbest bırakılması karşısında biz içerideyiz onlar dışarıda diye şikâyetini dile getirmişti ve ben de demiştim ki “siz Ergenekon'un zencilerisiniz.” Zaten bu davayı biraz da zencilerle sınırlı kalan bir dava haline getirmek istiyorlar. Yani o paşaların, üniversite hocalarının, akademisyenlerin, gazetecilerin dışarıda kaldığı, emekli bir kaç astsubay bir kaç subaydan ibaret dar kapsamlı bir örgüt ve o örgüte verilecek bir ceza şeklinde dizayn edilmeye çalışılıyor. Bu konuda çok ciddi bir lobi çalışması var. Başarırlarsa en tepede Veli Küçük'ün olduğu altta da Fikret Emek ve Zekeriya Öztürk'ün olduğu iç beş adamla sınırlı bir karar çıkarılabilir. Bu yönde çok ciddi bir lobi çalışması var.

 

 

 

 

BAŞBAKAN’LA GÖRÜŞÜYORUZ AMA KANKA DEĞİLİZ!

 

 

TURKTIME: Başbakan'la aranız nasıl, ne sıklıkta görüşüyorsunuz? Kanka mısınız?

ŞAMİL TAYYAR:  Öyle çok sıkça görüşmüyoruz, kanka halimiz yok. Sayın Başbakan'ın da vakti yok. Parlamentoda ya da görev icabı gittiğimiz yerlerde karşılaşırsak sağ olsun ilgi gösteriyor, konuşuyor, sohbetimiz oluyor. Çok ender olarak mesela geçenlerde bir aramıştı, onu da köşeme yansıtmıştım. Onun dışında sabah akşam günde 3–4 defa konuştuğum bir insan değil. Keşke görüşsek ama durum bu.

 

TURKTIME: Bir ara size sitem de etmişti başbakan yanlış hatırlamıyorsam?

ŞAMİL TAYYAR:  Basın cezaları devam ediyor. Sayısız soruşturma ve dava var Ergenekon sürecinde. Bundan bize verilmiş 3 ayrı ceza var. Şimdilik 50 ayı buldu. Bununla ilgili Sayın Başbakan'la biz görüşmüştük Amerika'ya giderken uçakta, daha sonra yine bir görüşmemiz oldu. Bu işin yanlış olduğunu, bu konuda bir yasal düzenleme yapılabileceğini ifade etmiştim. Ben bunu köşeme de yansıttım fakat daha sonra çok somut adımlar atılmadı. Ben de Sayın Başbakan'a Pınarhisar'da yattığı o cezaevi günlerini hatırlatan bir yazı yazmıştım. Pınarhisar'daki Tayyip beyi arıyorum diye. Ona sitem etmişti. “Bizi çok üzdün, ben bu kadar duyarsız biri değilim, sadece senin değil hiçbir gazetecinin yazılarından dolayı içeride olmasına gönlüm razı olmaz” demişti ve basın özgürlüğüne çok önem verdiğini ifade etmişti. Ondan sonra zaten bir talimat verdi ve bir çalışma başlatıldı fakat aradan geçen süre içerisinde yine bir aşama yok. Yani AKP içerisinde böyle bir gizli bir el bunu engellemeye mi çalışıyor yoksa bir basiretsizlik halimi var bilmiyorum. Henüz bununla ilgili bir düzenleme yapılmış değil.

 

TURKTIME: Herhalde bu düzenleme bir an önce olsun diye bekliyorsunuz…

ŞAMİL TAYYAR: Bu saatten sonra çok da önemsemiyorum. Benim ismim üzerinden bu mevzunun konuşulmasını da çok doğru bulmuyorum. İçeri girmekten çok çekiniyor, çok korkuyor gibi bir algının oluşmasını istemem. Sonuçta ben doğru yaptığımı, bana verilen cezaların da haksız olduğunu düşünüyorum ama Türkiye bir hukuk devleti her şeye rağmen, eğer bunun sonucunda girip yatmak gerekiyorsa da girer yatarız. Bundan sonra bu konuda herhangi bir girişimim olmayacak.

 

TURKTIME: Aslında bu sadece sizin sorununuz değil. Yargı kıskacında birçok gazeteci var…

ŞAMİL TAYYAR: Tabiî ki yüzlerce gazeteci aynı durumda mağdur fakat sanki bu yasal düzenleme beni dışarı çıkaracak bir düzenleme gibi algılanıyor. Ben de Nedim Şener gibi “ben bu kanundan yararlanmak istemiyorum” diye ucuz kahramanlık yapabilirim. Ama yapmıyorum. Siz böyle bir şey söylemiş olsanız bile eğer böyle bir kanun çıkarsa bundan yararlanmama lüksünüz yok, o kanun herkese eşit bir şekilde uygulanır. Ama maalesef bunu sulandırmaya çalışan Nedim Şener gibi bazı gazeteciler kendi akıllarınca şövalyelik yapmaya çalıştılar ama çok komik duruma düştüler. Böyle bir kanun çıkarırlar çıkarmazlar kendileri bilirler bu tamamen onların bileceği iş ama Türkiye Avrupa Birliği’ne üye olacaksa, temel hak ve özgürlükler konusunda bir yol kat etmek istiyorlarsa bence bu konuya mutlaka bir çözüm getirmeliler.

 

 

 

 

HAPİSTEN KURTULMAK ADINA DOKUNULMAZLIK İÇİN MECLİS’E GİRMEM!

 

 

TURKTIME: Bu yasa çıkmaz, sizin durumunuz kritikleşirşe içeriye girme durumu hasıl olursa ve tam da o süreçte Sayın başbakan “içeri girme gel Meclis’e gir” dese böyle bir teklife ne dersiniz?

ŞAMİL TAYYAR: Böyle bir aşamada TCK’da bir değişiklik olmazsa eğer daha sonraki süreçte sadece şahsımı kurtaracak hiç bir formülü asla evet demem. Bu benim kişisel meselem değil, alacak davam değil, tapu davam değil. Dolayısıyla “Şamil’in cezaevine girme ihtimali var, gelsin aday yapalım dokunulmazlık kazansın” gibi bir yaklaşımı ben hem Sayın Başbakan'ın göstermeyeceğini hem de gösterse bile buna evet demeyeceğimi buradan ifade etmek isterim. Çünkü o zaman kişiselleştirmiş olurum hadiseyi. Ben kurtulacağım o zaman belki ama binlerce gazeteci var, hepsini Meclis’e sokamayacağımıza göre… Demokrasiye inanan her insan gibi gazeteciye hürriyeti bağlayıcı ceza verilmesin yazılarından ve gazetecilik faaliyetlerinden dolayı. Bunun için de çok basit bir düzenleme yapılacak. Diyoruz ki biz gazetecik faaliyetlerimizden dolayı Türk ceza Kanununa göre değil, Basın kanununa göre yargılanalım. Eğer bir suç yine oluşacaksa biz bu suçtan korunmayalım, eğer bir suç işlemişsek bunun cezası verilsin ama soruşturmanın gizliliğini ihlal Basın Kanunu’nun 19. maddesinde çok açık yer alıyor. Orada diyor ki böyle bir suç oluştuğu zaman 2 milyardan 50 milyara kadar para cezası hükmedilebilir. Dolayısıyla eğer bir suç hali varsa yine Basın kanununda yaptırım var. Nasıl hakimler, savcılar, askerler vs. değişik meslek gruplarının kendine özgü kanunları var ve o kanuna göre yargılanıyorlarsa, gazeteciler için de basın kanunu var buna göre yargılanılabilir.

 

 

 

TAYYAR GÜLCÜ MÜ TAYYİPÇİ Mİ?

 

 

TURKTIME: Siz yandaş mısınız?

ŞAMİL TAYYAR:  O kavramın içini nasıl doldurdukları, o kavrama neler yüklediklerine bağlı.

TURKTIME: Objektif olmayan, iktidarı kayıtsız şartsız destekleyenlere kamuoyu yandaş diyor…

ŞAMİL TAYYAR: Eğer demokrasiden yana yandaş diyorlarsa evet demokrasiden yana yandaşım ve temel hak ve özgürlüklerden yana ciddi bir tarafım.

 

TURKTIME: Yok, kayıtsız şartsız iktidarı destekleyenlere yandaş deniyor. Demokrasiyi destekleyenlere demokrat diyor kamuoyu…

ŞAMİL TAYYAR: Hangi kamuoyu, kimler? Bir masaya yatıralım o zaman; Eer güçten yana, iktidardan yana bir yandaşlıktan bahisse mevzu o zaman iktidar deyince akla sadece hükümet gelmez. Asker de Türkiye'de bir iktidar unsurudur, sermaye de bir iktidar unsurudur. Eğer siz asker yandaşlığı, sermaye yandaşlığı ya da değişik güç gruplarının, mesela Mason hocalarının yandaşlığını yapıyorsanız onlar da yandaşlıktır. Burada önemli olan evrensel değerler üzerinde genel mutabakatın sağlanması ve o konuda tavrın net bir şekilde ortaya konması lazım. Evet, temel hak ve özgürlüklerden yana yandaşım ama eğer siyasi iktidara yakınlık bağlamında söyleniyorsa bunlar, bugün sözgelimi Hürriyet'teki birçok yazardan yakın değilim Sayın Başbakan'a. Kaldı ki gazeteciliğin Başbakan'a küfre indirgenmesini doğru bulmuyorum. Yani Başbakan'a küfrederseniz iyisiniz, küfretmezseniz kötü gazetecisiniz. Yanlış bulduğunuzda yanlışını, doğru bulduğunuzda da doğruyu takdir etmek bir gazeteci olarak bizim görevimiz. Sadece Başbakan değil CHP lideri, MHP lideri, Genelkurmay Başkanı, TÜSİAD Başkanı vs'yi yalayacaksınız ama sonra başbakana küfrederek kendiniz gazeteci sınıfına koyacaksınız. Bu da çok doğru bir yöntem değil açıkçası.

 

TURKTIME: Abdullah Gül'ün bir açıklaması olmuştu, bu Meclis’in artık yasa çıkarma şansı yok, fırsat kaçtı demişti. Ondan sonra sizin de aralarında bulunduğunuz önemli isimler Gül ile ilgili ciddi eleştirilerde bulunmuştu. Orada Fehmi Koru dışında Gül’ü savunan olmamıştı. Bu ileride Gül ile Erdoğan arasında olası bir ayrışmada tarafları işaret eder mi?

ŞAMİL TAYYAR: O çok planlı bir hareket değildi. Bireysel bir çıkıştı. Bugün Türkiye'nin mevcut anayasa ile ileriye taşınamayacağı, Türkiye'nin mutlaka bir anayasaya ihtiyacı olduğunu ifade ediyordu.

 

TURKTIME: Ama arasında sizin de bulunduğu muhafazakar basın küllüyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yüklendi…

ŞAMİL TAYYAR: Sayın Cumhurbaşkanının o sözleri başta şöyle algılandı, ben de kişisel olarak öyle düşündüm, sanki parlamento artık anayasa yapma yetisini kaybetmiş gibi algılandı. Oysa parlamento açık kaldığı sürece anayasayı da değiştirir, başka düzenlemeler de yapabilir. Burada bir merkezden düğmeye basılıp birileri sağdan soldan yazılar yazmadı, böyle bir çalışma yöntemi yok. Nitekim daha sonraki günlerde Cumhurbaşkanı’nın görev süresi 5 yıl mı 7 yıl mı diye tartışılırken 5+5 durumunda Gül'ün yeniden Cumhurbaşkanlığına aday olması gerektiğini belirttim. Bu durumda da Gül'cü mü oluyorum? O yüzden sözlerimizi çok kategorik bir şekilde değerlendirmenin doğru olmadığını daha ilkesel yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum.

 

 

 

 

TAYYAR’IN YILMAZ ÖZDİL İLE DERDİ NE?

 

 

TURKTIME: Sizin en sert yazılarınız Yılmaz Özdil'le ilgili. Özdil’i bu kadar sert eleştirmenizin nedeni nedir?

ŞAMİL TAYYAR: Toplumu aşağılayıcı, küçümseyici ifadeler beni çok rahatsız ediyor, bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam vs. gibi. Ve şiddeti kutsayan, savunan, faşist eğilimi beni inanılmaz derecede irite ediyor. Bir taraftan da üzülüyorum. Öyle bir tablo çiziyor ki sanki hayatı yalıda geçmiş, Nişantaşı'nda vakit geçiren bir beyaz Türk edasıyla toplumun alt katmanlarını aşağılayan yazılar yazıyor. Bakıyorsunuz babası Dinç Bilgin'in yıllarca şoförlüğünü yapmış birisi. Ben de esnaf çocuğuyum, babam kasaptı, bunu aşağılamak için söylemiyorum ama toplumun alt kesimlerinden yetişmiş, okumuş insanların zaman içerisinde geldiği sınıfa yabancılaştığını ve o sınıfa ait olmadığını göstermek için o sınıfı aşağılamayı bir marifet olarak gördüğüne şahit oluyoruz. Bunun en somut örneklerinden birisi de Yılmaz Özdil'dir. Bir ihanet içerisinde, buna dikkat çekmek istiyorum. Böyle bir kompleks var Türkiye'de. Yılmaz Özdil de bunun somut örneklerinden biri. Yoksa ben Yılmaz Özdil'le hayatımda bir araya gelmedim, aynı yerde çalışmadım kendisini ne tanırım ne ederim.

 

TURKTIME: Yılmaz Özdil’in o sözleri toplumda büyük bir tepki yarattı, bizler de eleştirdik ama bir söz var "bana kötü deyip kötülük yapacaksan ne farkın kalır benden" diye. Onun üslubundan daha sert yazdığınızı düşünenler de az değil…

ŞAMİL TAYYAR: Neye göre sert? Ben hiçbir zaman kalkıp herhangi bir Ergenekon sanığı için şerefsiz, ahlaksız, bu dövmek gerekir, burnunu kırmak gerekir gibi bir ifade kullanmadım. En sert eleştiriler yönelttiğimiz şahıslara da sayın demeye özen gösterdik. Ama benim Oktay Ekşi için dediğim bir laf vardı; ispat etmezsen şerefsizsin demiştim. Şerefsiz lafını da lügatimize sokan Yılmaz Özdil'dir. O daha önce “haydi şerefsiz basın bunu da yaz” diye bir ifade kullanmıştı. Oradan ödünç alarak kullandığım bir kelimeydi. Orada biraz da Oktay Ekşi hak etmişti zaten. Benimle ilgili yalan yazdı, bunun yalan olduğunu kendisine ispatladım ve bunu düzeltmesi gerektiğini söyledim, yazı da geçtim, konuştum da fakat ısrarla o yalan üzerinde ısrar etti. Dolayısıyla yalan olduğu için de onu ispata davet ettik, ispat etmezse de şerefsizsin dedik. Doğrudan kendisini hedef alan bir ifade değildi, öyle olsa bile bir şâhısa yönelikti kitleleri ilgilendirecek bir söz değildi. “Oktay Ekşi'yi okuyan herkes”, ya da “falanca partiye oy veren herkes” gibi genel bir ifade kullansam ammena ama benim en ağır lafım bile bir şahsa yönelikti.

 

 

 

 

DÜNDAR BELGELERİ BİZE DE GELDİ AMA YAYINLAMADIK!

 

 

TURKTIME: Medyada kendi görüşüne uygunsa onu kollama, uygun değilse vurma gibi bir refleks var. Örneğin Dündar'ın eşinin yurtdışına çıkmasının ne etik dışı, ne de kamuoyunu ilgilendiren bir yanı yok ama bu manşetten verildi, kimseden bu yanlıştır diye bir ses çıkmadı.  Kişiye göre tavır belirlemeyi siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

ŞAMİL TAYYAR: Doğru… Kişiye göre tavır bizim medyada çok fazlaca karşılaştığımız bir durum. Fakat burada biraz farklı bir durum var. Bu konuyu haber haline getiren Uğur Dündar'ın iddiasıdır. Uğur Dündar benim karımın yurt dışına çıktığını ispat ederseniz intihar edeceğim dedi.

TURKTIME: Orada yalnız çıktıysa diye ifadesi var ama… Ayrıca yanında Uğur Dündar olmadığı zaman çocukları, yakınları olduğu ortaya çıktı. Velev ki, kimse olmasa bile ne olacak sanki. Bu haber mi Allah aşkına yapmayın şimdi…

ŞAMİL TAYYAR: Elbette haber değil. Dediğim gibi Dündar’ın o sözleri tetikledi. O belgeler bize geldi, biz onları yayınlamadık, doğru bulmadığımız için.

TURKTIME: Demek ki, doğru olmadığını siz de kabul ediyorsunuz…

ŞAMİL TAYYAR: Elbette, dediğim gibi biz yazmadık yalnız da çıkmış olabilir ayrıca, eşi yanlız çıksa ne olacak? Ama bunu bir iddiaya dönüştürdüğünüzde birileri de bak öyle değil der. Dediğim gibi; Bence haberi tetikleyen taraf Uğur Dündar'ın yanlış açıklamasıdır. Kaldı ki Uğur Dündar' a yapılan bu haberle ilgili cemiyet açıklama yaptı, ama bizlerle ilgili endişe verici şeyler yapıldı ama cemiyet bir açıklama yapmadı. Bu çifte standart her yerde var. Onu bırakın, Osman Can'la ilgili Hürriyet gazetesinin sürmanşetten verdiği habere ne diyeceksiniz? Uğur Dündar'ın hukukunu koruyanların Osman Can'ın karısına yaptıkları reva mıdır? Uğur Dündar mesela Osman Can'ı ya da eşini ekrana çıkarıp kendini savunma hakkı verdi mi? Ya da Yılmaz Özdil köşesine taşıdı mı bu konuyu? Maalesef bu bizim medyamızdaki çifte standartlardan birisi. Kendi başınıza geldiğinde bunun ne kadar önemli olduğunu anlıyorsunuz.

 

TURKTIME: Muhafazakâr medyanın önemli bir ismisiniz dolayısıyla merak ediliyor? Namaz Kılıyor musunuz? İçkiyle aranız nasıl? Yorumcularımızın ısrarla sorduğu soru bu özel yaşama girdiği için cevap vermeye bilirsiniz...

ŞAMİL TAYYAR:  Beni bilen biliyor.

TURKTIME: Biz de bilmeyenler için sorduk zaten...

ŞAMİL TAYYAR: Bunu söylediğimde sanki bir şey ispat etmem gerekiyormuş gibi algılanabilir. O nedenle bu soruya cevap vermek istemiyorum. Ama ben muhafazakâr biri değilim. Öncelikle onu söyleyeyim. İlla kendimi tarif etmem gerekirse milli bir demokrat olarak tarif ederim. Bu yönümle de birçok liberalden de ayrılırım. Böyle demekte fayda var. Onların kafasındaki bildik muhafazakâr portresinin içine oturan bir isim değilim.

 

 

 

KISA KISA...

 

TURKTIME: Abdullah Gül?

ŞAMİL TAYYAR: Denge ve gönül adamı

 

TURKTIME: Recep Tayyip Erdoğan?

ŞAMİL TAYYAR: Gönül adamı

 

TURKTIME: Deniz Baykal?

ŞAMİL TAYYAR: Hizip

 

TURKTIME: Devlet Bahçeli?

ŞAMİL TAYYAR: Araf’taki siyasetçi

 

TURKTIME: Melih Gökçek?

ŞAMİL TAYYAR: Başarılı Başkan

 

TURKTIME: Kenan Tekdağ?

ŞAMİL TAYYAR: İyi bir orkestra şefi

 

TURKTIME: Emin Çölaşan?

ŞAMİL TAYYAR: Gazeteci

 

TURKTIME: AKP?

ŞAMİL TAYYAR: İktidar Partisi

 

TURKTIME: MHP?

ŞAMİL TAYYAR: Geleceği okumakta zorlanan parti

 

TURKTIME: BDP?

ŞAMİL TAYYAR: Kimliksiz Parti

 

TURKTIME: DP?

ŞAMİL TAYYAR: Hiç

 

TURKTIME: Aydın Doğan?

ŞAMİL TAYYAR: Kötü Patron

 

TURKTIME: Uğur Dündar?

ŞAMİL TAYYAR: Ünlü bir televizyoncu

 

TURKTIME: Mehmet Barlas?

ŞAMİL TAYYAR: Bilgi Adamı

 

TURKTIME: Fehmi Koru?

ŞAMİL TAYYAR: Duayen

 

TURKTIME: Ahmet Hakan?

ŞAMİL TAYYAR: Oynak

 

TURKTIME: Tuncay Özkan?

ŞAMİL TAYYAR: Eski gazeteci

 

TURKTIME: Ergenekon?

ŞAMİL TAYYAR: İddianameye göre silahlı terör örgütü

 

TURKTIME: Enis Berberoğlu?

ŞAMİL TAYYAR: Geleceği parlak

 

RÖPORTAJ: TALAT ATİLLA/ERSİN TOKGÖZ-TURKTIME.COM

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR

 Misafir
 27 Aralık 2011 Salı 01:03
mete efendi artık sizin devrinizin sonu geldi boşuna eski karanlık günler gelecek diye ümitlenme. Ayrıca gazetecilikte tayyar beyin eline sizin o soytarı gazeteciler değil su dökmek yanına bile yaklaşamazlar.
 Misafir
 1 Aralık 2011 Perşembe 12:57
analar ne evlatlar doğuruyor.ben anamdan memnunum
 Misafir
 7 Mayıs 2011 Cumartesi 21:50
Memlekette kimler ne oluyor ispatidir.Herkesin hersey olabilecegi bir ulkedir ulkem o nedenle kendinize inanin her an birsey olabilirsiniz umidinizi kaybetmeyin sakin.
 Ahmet Badak
 11 Ağustos 2010 Çarşamba 16:03
Tebrikler Türktime. İyiki varsın Şamil Tayyar. Yaptığı işi adam gibi yapan bir gazeteci olduğunuz için ülkem adına mutluyum.
 mete
 25 Temmuz 2010 Pazar 16:43
Düşünüyorum da bu kahrolası hükümet gittikten sonra siz ve sizin gibi gazeteci kılıklı şarlatanlar hangi deliğe gireceklerdir?adınıza şimdiden üzülüyorum....
 KÜRŞAT KARTAL
 18 Haziran 2010 Cuma 15:12
Sen de bu ülkede gazeteci oldun ya!... Yuh yani..
 
 6 Haziran 2010 Pazar 05:44
son zamanlarda gördğüm takip ettiğim dinleediğim en etkin yazarlardan biri diyeblirim kendimce.,dinledikçe haz duymak istersin ya öle birşey.gaztecilik hayatında kişisel olarak görüşlerini çok beğeniyor çok da samimi buluyrm.devamını bekliyruz.başarılar
 Dadaş Kardeşi
 11 Mayıs 2010 Salı 22:53
Şamil iyi bir gazetecidir. Bİlgili, birikimli.. Şamil'in arkasında konuşanların birçoğu ,Şamil'in gölgesini bile tutamayan, kıskanç tiplerdir. Hepsi de iktidardan nemalanma peşindeler, şimdiye kadar olduğu gibi. Ama sular tersine aktı. Şamil yürekli yazıyor.. Kİm ne derse desin.Şamil gibi bir yazar bu dönemde yok. Hepsine beş çekti. Şamil ayrıca şerefli bir adam.ne olduğunu saklamıyor,gizlemiyor. Gazetecilik yapıyor sadece. İhale takipçisi değil.!
 okan
 30 Nisan 2010 Cuma 13:54
özdil kadar okunuyormusunuz demişler okunma oranı şamilin daha yüksek özdil küfürle gündem yaratıyor şamil belgelerle gündem yaratıyor.
 kadir
 28 Nisan 2010 Çarşamba 12:29
tayyar VAKUNISTSIN kabul et sayın başbakanımızın kankısı ne oldu şu bir numara muhabbetin bir türlü açıklıyamadın... senin cılalanma devrin bitti artık

DİĞER RÖPORTAJLAR

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime