PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
AK Parti Herkese Racon Kesme Alışkanlığını Bırakmalıdır! Şeyh Edebali'in Kemikleri Sızlıyor!
Talat Atilla
YAZARLAR
1 Temmuz 2010 Perşembe

AK Parti Herkese Racon Kesme Alışkanlığını Bırakmalıdır! Şeyh Edebali'in Kemikleri Sızlıyor!

Tarih 1453…

Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fethettikten kısa bir süre sonra doğruca Ayasofya’nın önüne gelir…

Burada büyük rütbeli papazlar, keşişler ve halk padişahın atının ayaklarına ağlayarak kapanırlar…

O zamanlarda bir hükümdar, bir şehri zaptettiği zaman yağma ederdi…

Bizanslılar da bunu bekliyorlardı fakat büyük Türk Sultanı bu yerlerde sürünen Bizanslılara şu şahane sözleri söylemiştir:

Kalkınız ve müsterih olunuz. Ben Sultan Mehmed; hepinize söylüyorum ki, bu andan itibaren ne hürriyetleriniz, ne de hayatlarınız hakkında gazap-ı şahanemden korkmayınız. Kimsenin malı yağma edilmeyecektir. Kimseye zulüm yapılmayacaktır. Hiç kimse dini inanışlarından dolayı cezalandırılmayacaktır.

555 yıl önce bu denli yüksek hoşgörüyü göstermek kolay değildi…

Ne AB normları, ne de Kopenhag kriterleri vardı…

Demokrasi henüz doğmamıştı bile…

Fatih Sultan Mehmet’e bu muhteşem sözleri söyleten hangi kriterdi acaba?

Empati olabilir mi?

Belki vicdan…

Belki de inancı…

Ya da hepsi…

Hangisi olursa olsun, nereden bakarsak bakalım; MUHTEŞEM

555 yıl sonra geldiğimiz nokta Fatih Sultan Mehmet’in çok gerisinde…

Fatih Sultan Mehmet'in Yunanlılara gösterdiği anlayışı, kendi öz vatandaşımızdan esirger hale geldik...

Fatih’in torunları, dedelerinin kemiklerini sızlatıyor…

Neden ve sonuçları üzerinde durmayacağım…

Konuyu esastan görüşmek istiyorum;

AK Parti, herkese racon kesme alışkanlığını terk etmelidir…

Her kutup, AK Parti’nin vebalidir…

Haklı da olsa böyledir, haksız da olsa böyledir…

Bu sözlerimin doğruluğunu test etmek için sizi yine tarihe havale ediyorum;

Şeyh Edebali, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’e şöyle seslenmişti;

Ey Oğul!
Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana
..

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 ibrahim uzuner
 30 Mayıs 2008 Cuma 
ELİNE YÜREĞİNE SAĞLIK İÇİMİZİ OKUYUP YAZMAK SANA YAKIŞIYOR TALAT ATTİLA BRAVOOO Anadolu perişan hele içanadolu kan ağlıyor inşaat sektörü durdu esnaf kanağlıyor bunlar hiçkimseyi dinlemezler bildiklerini yapıyorlar yaptıkları hiçbirşey iyideğilki bukonuda iyi davransınlar
 Ruhat Türk
 27 Mayıs 2008 Salı 
AKp racon işini o kadar abarttı ki, uygulamaları Milli Eğitim Bakanlığının son iki aydaki atamalarda görmek mümkün, milli görüşçü olmayan tüm milli eğitim müdürlerini ve üst düzey bürokratları görevden aldılar. Allah bunlara öyle bir ceza verecek ki, neye uğradıklarını anlayamayacaklar bile..
 Erol Gökmen
 26 Mayıs 2008 Pazartesi 
Yapmayın Allah Aşkına . Bunlarmı Edebali'nin fikirlerini savunacaklar.Bunlar Bize günah deyip Din'i kendilerine geldiği şekilde yorumluyorlar.Hani günahlar nerede kaldı.Haram nerede kaldı ?.Sadece içki'nin peşine takılmışlar gidiyorlar.İnsanlarımız sefilleri oynarken onların bal,kaymak yemeleri GÜNAH değilmi?Onların dağıttıkları torbalarda 70 Milyon'unda hakkı var.Kime sorup dağıtıyorlar ?.Baba larının malını öyle dağıtırlarmı ?.Harcırah miktarlarına-İlaç sarflarına bir bakın.
 Kemal
 25 Mayıs 2008 Pazar 
Bugünlerde ne kadar çok devlete, Atatürk Devrimlerine saldırı var. Moda gibi. Anlıyoruz, bu konuda parmak basanlar var ama bu parmak fazla ileri gidiyor. Tv kanallarının çoğu Atatürk'e, laikliğe, bağımsızlığa, hukuka "demokrasi havarisi" postunda küfürlere varan aşağılatıcı sözler söylüyorlar, yayınlıyorlar. Bu kişiler ya çok aptallar (çünkü bu ülke batarsa kendileri de batar) ya çok paralar verilerek satın alınmışler (ülke batarsa başka bir ülkeye kaçacak paraları var nasılsa). Yetti gari...
 Nadir İçöz
 25 Mayıs 2008 Pazar 
İşte Talat Atilla!!!
 Fatih
 24 Mayıs 2008 Cumartesi 
“Yargıtay Anayasa Mahkemesi'ni etki altına almaya çalıştı” diyor hükümet medyası ve embedded liberaller. Oysa aylardır AB sözcüleri, yabancı hükümet adamları veya kendi köşe yazarlarıyla Anayasa Mahkemesi’ni etki almaya çalışanlar kendileri değilmiş gibi. Anayasa Mahkemesi’ni onların görüşlerine göre etkilemeye çalışmak serbest, tersi “Hukuksuz ve antidemokratik” Oysa Yargıtay’ın böyle bir şey yaptığı falan da yok. Yargıtay, yargı üzerindeki baskılardan yargıya gösterilmeyen saygıdan şikayet ediyor. Anayasa Mahkemesi dahil tüm yargı üzerindeki baskının sona ermesini istiyor, suç oluyor. Anayasa Mahkemesi’ne baskı yapılmamasını istemek Anayasa Mehkemesi’ne baskı oluyor. “Benim Anayasa Mahkemesi'ne baskı yapmamı engelleyerek Anayasa Mahkemesi’ni etkiliyorsun” diyorlar açıkça. Madem yargıyı bu kadar önemsiyorsunuz, yedi düvel Türk yargısına hakaret ederken neredeydiniz! Türk yargısı faşist, çağdışı, taraflı, siyasileşmiş diyenlerin karşısına niye çıkmadınız. Niye o zaman yargıyı savunmadınız. Siz savunmayınca yargı kendi kendini savunmak zorunda kalınca niye kızıyorsunuz. Yargı tarafsız olmalı diyorsunuz. Yargı tarafsız olamaz. Yargı taraf olmak için kurulmuştur. Yargı Anayasa’dan, yasalardan yana taraftır. Yoksa aslında sizi rahatsız eden bu mu! Yargının Anayasa’dan taraf olması mı!
 süleyman karaca
 24 Mayıs 2008 Cumartesi 
Cennetmekan Şeyh Edebali ve Osman Bey, Anadolu Birliği’nin fikri projelerini oluştururken, karşılarında Tek Parti iktidarının doğmaları, önce idam sonra karar veren İstiklal Mahkemeleri hakimlerinin dedelerinden şerbetli torunları, “bebek, köpek” davası saçmalıklarıyla idam edilen hükümet başkanı ve bakanları, kimi ahır kimi depo kimi kaşane yapılmak üzere partili yandaşlara peşkeş çekilmiş “Allah’ın evi” payesine mahzar cami hikayelerinin canlı şahitleri, inancından dolayı devletinin en üst güvenlik kurulu olan Milli Güvenlik Kurulu kararı ile ülkesinin inançlı vatandaşları “iç düşman” ilan edilmemişti. Çıkarı uğruna, devletini de milletini de haysiyetini de pazarlayan ihanet içinde aydını bürokratı işadamı gazetecisi yoktu. Hiçbir abartıya yer vermeksizin daha bu listeye eklenecek onlarca madde sıralayabilirim.. geçelim. Ak Parti veya toplumu yönetmeye talip olan hangi siyasi güç olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’ni selamete çıkarmak istiyorsa, hem sırtındaki kamburlardan, hem oligarkların doymak bilmez hırslarından, hem loş dehlizlerde devlet mekanizmasına yön veren odakların başındaki siyaset baronlarından, irin yuvası çıkar odaklarının çıbanlarında biriken cerahatten kurtulmak zorundadır. Bunlar ve emsali durumların toplum üzerindeki “kirli güç” oyunları son bulmadığı sürece, Türkiyede ne “değişim” ne de “dönüşüm” çabalarına ivme kazandıramaz. Şeyh Edebali’nin önerilerine karşı çıkmak –haşa- haddim değil ama, bunları günümüz yapısına uyarlarsanız buna Anadolu’da “YATIK EMİNE POLİTİKASI” derler, gelen de üstünüzden geçer, giden de…
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime