PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
EKREM İMAMOĞLU’NUN CUMHURBAŞKANLIĞI YOLU KAPANIYOR MU?
Adnan Küçük
YAZARLAR
26 Eylül 2024 Perşembe

EKREM İMAMOĞLU’NUN CUMHURBAŞKANLIĞI YOLU KAPANIYOR MU?

 

İstanbul BB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, daha erken yapılmazsa 2028 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olup olamayacağı meselesi gündemde.

Bu konu ilk defa aylar önce Türk Time Yazarı Sayın Talat Atilla tarafından gündeme getirildi.

Önce Sayın İmamoğlu ile alakalı yargısal duruma, daha sonra Sayın Atilla’nın köşesine taşıdığı bilgilere yer vereceğiz, daha sonra da bu meseleye ilişkin teknik hukuki belirlemeler yapıp, konuya ilişkin kendi değerlendirmemize yer vereceğiz.

İmamoğlu’nun Suç Teşkil Ettiği İddia Edilen Fiili ve Yargılama Süreci

Ülkemizde 2019 yılında mahalli idareler seçimleri yapıldı. Bu seçimlerde İmamoğlu İstanbul’da BB başkanlığına aday oldu ve kazandı. Sonra seçimler YSK tarafında iptal edildi.

İptal kararının hukuki açıdan isabetli olup olmadığını tartışmıyorum. Çünkü iptal kararına esas olan olguları, verileri ve delilleri en azından ben bilmiyorum.

İmamoğlu YSK üyeleri için, bu iptal kararından dolayı “AHMAK” şeklinde hakaret içeren ifadeyi kullandı.

Bunun üzerine YSK üyeleri İmamoğlu hakkında İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde ceza davası açtılar. Bu Mahkeme, İmamoğlu hakkında 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına hükmetti. Bu ceza kasten işlendiği belirlenen bir suç sebebiyle verildi.

İmamoğlu bu karara karşı İstinaf Mahkemesine (Bölge Adliye Mahkemesi) itiraz etti.

Şu an ne aşamada bilemiyorum ama, karar verme aşamasına geldiği belirtiliyor. İstinaf Mahkemesinin ne yönde karar vereceğini bilmiyoruz. Karar, İmamoğlu lehine de, aleyhine de çıkabilir.

Şayet karar İmamoğlu aleyhine çıkacak olursa, bunun bir de Yargıtay aşaması var. Yargıtay’a ne zaman gidilir, Yargıtay’dan karar ne zaman çıkar? bilmiyoruz. Ama öyle zannediyorum ki, Yargıtay’ın kararı 2028 yılında ya da daha önce yapılacak seçimden önce çıkmasından korkuyor olacak ki, İmamoğlu bu süreçten oldukça rahatsız görünüyor.

Burada önem arz eden husus İmamoğlu’nun yukarıda bahsi edilen mahkûmiyeti alması değil, bu karar sebebiyle cumhurbaşkanlığına aday olup olamayacağı meselesidir.

Sayın Talat Atilla’nın Verdiği Bilgiler

Atilla’nın verdiği bilgilere göre, ilgili Cumhuriyet Savcısı, TCK’nin 53. maddesinin işletilmesini talep ederek İmamoğlu hakkında “belli haklardan yoksun bırakma” ve “bir kamu görevini üstlenmekten” mahrum bırakma yönünde karar vermesini ilgili mahkemeden istemiş.

Atilla’nın açıklamaları şu şekilde: “Yargılama Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesinden İstinaf Mahkemesine geldi. Şimdiye kadar devam eden istinaf sürecinde aldığım özel bilgiye göre 24. Ceza Dairesi, İmamoğlu'na “5 yıl süreyle kamu haklarından mahrumiyet” kararı verdi. Henüz İmamoğlu'na tebliğ edilmeyen karar Yargıtay tarafından da onanırsa İmamoğlu, önümüzdeki seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı olamayacak”.

İmamoğlu’nun Meseleyi Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) Taşıma Teşebbüsü

İstanbul BB Başkanı İmamoğlu geçtiğimiz günlerde bir canlı yayında, “Hodri meydan. Ceza mı keseceksiniz? Buyurun kesin. Size söz: Bu millet ayağa kalkar. Bu millet size Yargıtay kararı verene kadar, o süreyi göstermez, evinize yollar. Onun da yöntemi belli. Erken seçim gelir” dedi.

Daha sonra İmamoğlu: “Anayasaya aykırı dosyam AYM'ye gitmeli” diyerek, bu yöndeki talebini avukatı aracılığıyla istinafta davaya bakan mahkemeye ilettiğini belirtti.

Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin de, ulaştığını belirttiği dilekçede İmamoğlu'nun, hüküm aldığı hakaret suçlaması maddesinin (125/3-a) anayasaya aykırı olduğunu belirtti ve dosyasının AYM’ye gönderilmesini talep ettiğini söyledi.

Burada önce konuya ilişkin Anayasa hükmüne temas edelim:

Anayasanın 152. Maddesine göre:

“Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, AYM’nin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır.  AYM, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, AYM’nin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır”.

İstinaf Mahkemesi, İmamoğlu’nun bu talebini ciddi bulması halinde, konuyu AYM’ye taşıyabilir. Buna Anayasa Hukukunda “somut norm denetimi” deniyor. Bu durumda, İstinaf, yargılamayı 5 ay süreyle durdurur. Bu süre içinde AYM karar verirse, İstinaf Mahkemesi AYM’nin kararını dikkate alır. Şayet 5 ay içinde karar gelmezse, İstinaf Mahkemesi kararını TCK’nin (125/3-a) maddesinin mevcut haline göre verir. 

Şayet AYM, TCK’nın (125/3-a)) hükmünü Anayasaya aykırı bulmazsa, artık İstinaf Mahkemesi kararını TCK’nın (125/3-a) hükmüne göre vermek mecburiyetindedir.

Şayet AYM, TCK’nin (125/3-a) hükmünü Anayasaya aykırı bularak iptal ederse, İmamoğlu hem mahkûmiyetten hem de siyasi yasaktan kurtulmuş olur.

İmamoğlu Hakkında Siyasi Yasak Süresi

İstinaf Mahkemesi 24. Ceza Dairesi tarafından, İmamoğlu'na “5 yıl süreyle kamu haklarından mahrumiyeti” kararı verileceği bilgisi, TCK’nin 53. maddesi ile uyumlu değildir.

TCK’nin 53. maddesi şu şekildedir:

(1) “Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak; (a) sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, TBMM üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten, … yoksun bırakılır”.

TCK’nin 53/2. fıkrasına göre,

“Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz”.

Bu hükümler birleştirildiğinde şu sonuç ortaya çıkıyor:

Bir kişi hakkında verilen mahkûmiyeti süresi ile kamu haklarından mahrumiyet süresi eşittir; yani ceza miktarı ne kadarsa, kamu haklarından mahrumiyet süresi de o kadardır.

İmamoğlu’na verilen ceza süresi 2 yıl 7 ay 15 gündür. Dolayısıyla kamu haklarından mahrumiyet” süresi de ancak bu kadar olabilir, daha fazla olamaz. Dolayısıyla İmamoğlu hakkında verilecek kamu haklarından mahrumiyet süresi en fazla 2 yıl 7 ay 15 gün olabilir. Bunun uygulanabilmesi, şayet karar Yargıtay’a giderse, Yargıtay’ın onamasına bağlıdır.

Mahkûmiyetin Sonuçları

Kamu haklarından mahrumiyet kararı, İmamoğlu’nun İstanbul BB Başkanlığı görevini sonlandırır. Şayet 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası onanırsa, bu kadar süreyle Belediye başkanlığı görevini icra edemez.

Peki, alacağı 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezasından dolayı İmamoğlu’nun seçilme hakkı etkilenir mi?

Her ne kadar İmamoğlu’nun, mahkûmiyeti sebebiyle TCK 53/1-a ve 53/2 fıkra hükümleri gereğince belediye başkanlığı görevi düşer ise de, İmamoğlu ile alakalı Cumhurbaşkanlığına seçilme yasağının kaynağı, TCK’nin 53. maddesi değil, Anayasanın 76/2, Milletvekili Seçimi Kanununun 11/1-e bendi ve Cumhurbaşkanı Seçimi Kanununun 6. maddesidir. Bütün bu hükümlere göre, Cumhurbaşkanlığına aday olabilmek için, “milletvekili seçilme yeterliğine sahip olmak gerekir”.

Anayasanın 76/2. ve Milletvekili Seçimi Kanununun 11/1-e bendine göre,

“…taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; … milletvekili seçilemezler”.

İmamoğlu’na verilecek 2 yıl 7 ay 15 günlük mahkûmiyet süresi “(kasten işlenen suç sebebiyle) bir yıl veya daha fazla hapis cezası kapsamına dâhildir”. Bu sebeple, İmamoğlu, Anayasa 76/2, Milletvekili Seçimi Kanunu 11/1-e ve Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu 6. madde gereğince, ömür boyu ne Cumhurbaşkanlığına ne de milletvekilliğine aday olabilir.

Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 9. maddesine göre, İmamoğlu, yeni seçimlerde İBB başkanlığına da aday olamaz.

Özetlemek gerekirse, İmamoğlu’nun, hakkında verilen bu kararın Yargıtay tarafından Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce onaylanması halinde, Cumhurbaşkanlığına aday olması yolu mevcut mevzuata göre ömür boyu kapanır.

Nihai Değerlendirme

İmamoğlu hakkındaki siyasi yasaklamalarla alakalı kısa bir değerlendirme yapacağız.

(1) Hakaret suçundan dolayı elbette ki cezai yaptırım olmalı. Nitekim ABD’de Federal Yüksek Mahkeme benzer fiiller için “anayasal korumadan yoksun beyanlar” diyor.

Bunlar “müstehcen, küfür, iftira, şeref kırıcı, hakaretamiz ve mütecaviz beyanlardır”. “Rüşvet teklifini içeren beyanlarla suça tahrik, suça asli ve feri iştirak kapsamına giren beyanlar” da bu kapsama girmektedir. Bu tür beyanların sırf mahiyet ve muhtevası, başka şartların gerçekleşmesi aranmaksızın yaptırım sebebidir. Yani Amerika’da ifade hürriyetinin sınırlandırılmasında; hakaret vb. sözlerin yaptırıma bağlanmasında liberal demokratik ölçüt olarak kabul edilen “açık ve mevcut tehlike” kriterinin gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmıyor. Bu sözlerin söylendiğinin tespiti, tek başına suçun gerçekleşmesi için kâfidir.

(2) Hakaret suçunu işleyen bir kişi hakkında ömür boyu siyasi yasağın orantısız olduğu kanaatindeyiz. Elbette ki, “anayasal korumadan yoksun beyanlar” kapsamına dâhil edilen bir sözden dolayı tazminat ve cezai yaptırım olmalıdır. Hatta siyasi yasak da olabilir. Ama bu süre, ömür boyu siyasi yasak olmamalı. Belki verilen cezanın infazı süresiyle sınırlı olabilir; fazlası, “orantısız yaptırım” olarak değerlendirilebilir.

(3) Bu tür siyasi yasaklar, yasaklanan kişi ya da onun siyasi taraftarlarına yönelik mağduriyetlere sebep olabilecektir. Mağduriyete sebep olan söylemler ve görüntüler, mağdur görünen kişi lehine layık olunmayan siyasi prim ve rantlara sebep olabilecektir. Bunun siyasi zararları, mağdurlardan ziyade mağdurların rakiplerine olabilecektir.

(4) Peki İmamoğlu’nun siyasi yasaklardan kurtulması mümkün müdür?

Çok zor görünüyor. Her ne kadar İmamoğlu hakkında mahkûmiyet kararının dayanağını teşkil eden TCK  (125/3-a) hükmünün somut norm denetimi kapsamında AYM önüne taşınması teşebbüsü olmuş ise de, bu talebin AYM önüne gitmesi için, talebin İstinaf Mahkemesi tarafından ciddi bulunması gerekiyor. Bunun bir garantisi yoktur. Her ne kadar AYM önüne taşınabilse de, AYM’nin iptal etmesi için gerçekçi bir sebep de yoktur.

Belki, Milletvekili Seçimi Kanununun 11/1-e bendinin değiştirilmesi düşünülebilirse de, bu mümkün değil. Çünkü bu hüküm doğrudan Anayasanın 76/2. maddesinde de yer alıyor.

Belki zor ama bir çözüm olarak, Anayasanın 76/2. maddesinin değiştirilmesi düşünülebilir. Siyasiler bu konuda uzlaşabilirler mi? Bilemiyoruz.

Bir diğer seçenek de, söz konusu cezanın affedilmesidir.

Bütün bunlardan hangisi gerçekleşir? Bilemiyoruz.

Bekleyip göreceğiz.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime