PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
PEYAMİ SAFA DİYOR Kİ...
Yalçın Toker
YAZARLAR
3 Ağustos 2017 Perşembe

PEYAMİ SAFA DİYOR Kİ...

Ülkemizin içine sürüklendiği manzara yüreklerimizi daha çok yakan noktalara geldi.. İleriye, batıya, medeniyete, demokrasiye, özgürlükçü düzene doğru ilerleyemez olduk.. Toplum olarak geriye,  doğuya, şeriat düzenine doğru sürüklenmekteyiz.
Düşünceyi açıklama, söz ve ifade özgürlüklerimizi yok eden uygulamalar hızlandı.. Hapisteki gazeteci sayısı ile dünya rekorları kırıyoruz.. Bu acınacak durumumuz üzerine, Batılı Devletler Türkiye’yi aralarına almamak, atmak istemekteler.. Tabii bu durum özellikle ekonomimiz ve itibarımız için bir yıkım olacaktır. Nitekim turizm sektörümüzün yediği darbe ortada..
Ülkemizdeki tutuklu gazeteciler arasında bir Alman gazetesinin muhabirinin de bulunması dolayısıyla Almanya Başbakanı Merkel bazı tenkitlerde bulunmuştu. AKP’liler hemen Almanya ve bütün Batı ülke yöneticilerine karşı sözlü saldırılara başladılar.. Bundan kim zarar gördü ve görecek? Tabii ki yine ülkemiz..
Aramızda, bu olumsuzlukları önemsiz, küçük olaylar diye düşünenler var. Ama özellikle dış politikamızdaki bu tür küçük denilen olaylar, her gün artmakta, giderek devleşmekte, milli çıkarlarımıza büyük zarar veren boyutlara ulaşmaktadır. Ayrıca iç politikamıza da yansımaları sürüp gidiyor..
Anayasa değişikliği sonucu başlatılan Cumhurbaşkanlığı rejimiOHAL uygulamaları ve keyfe göre çıkarılan kanunnameler yetmiyormuş gibi, işte Meclis İçtüzüğünü de değiştirdiler.. Muhalefetin sesi daha da kısılacak ve hatta tam susturulacak..
Artık yasama, yürütme, yargı erkleri, hukuk ve demokrasi kurallarının öngördüğü şekilde değil, tek adam rejiminin keyfi uygulamalarına göre işleyecek.. Hakimlerin, savcıların tayini ve görevden alınmaları, çıkarılan Kararnamelerle hallediliyor.. Eğitimde Atatürk ilke ve inkılapları ders olmaktan çıkarılıyor veya ders saatleri kısıtlanıyor.. Toplum içinde de Atatürk’e karşı saygısızlık ve düşmanlık olayları, her geçen gün katlanıyor.. Daha üç gün önce Diyarbakır’da, şalvarlı ve sarıklı bir adam, elindeki orakla Atatürk anıtına saldırdı, kırıp dökmeye kalkıştı.. Zabıtalar önlemeye çalışırken, adam “dinimizde putperestlik yoktur..” diye bağırıyordu. Akşam bu haberi televizyonda izlerken, İstanbul Maçka parkındaki görevlilerin de şortlu bir bayanı “parka bu kıyafetle girilmez” diyerek onu parktan atmak için hırpaladıklarına tanık olduk..
Ve daha neler neler.. Bundan sonra Müftüler nikah kıyacaklarmış.. Yani laiklik sona mı erecek? Türk Medeni Kanunu da yürürlükten kaldıracaklar mı yoksa?..
Hatırlarsınız, siyasi tarihimizde Ecevit’in Başbakan olduğu dönemde, onu çıldırtan bir olay cereyan etmiş, Merve Kavakçı isimli bir bayan milletvekili, başörtüsü ile Meclis kürsüsüne çıkarak yemin etmeğe kalkışmıştı.. Ve yaka paça indirilmiş, sonra o bayan Amerikan vatandaşı olduğu tespit edilerek vatandaşlıktan atılmıştı.. Şimdi işte o bayan, vatandaş yapılıp Türkiye’nin Malezya büyükelçiliğine atandı.. Orada Malezyalılar’a “artık biz de böyle sizler gibi giyinmekteyiz” görüntüsü ve din kardeşliği mesajları verecek herhalde..
Bakalım daha ne biçim laiklik ve demokratik kural katliamları ile karşılaşacağız..
Tayyip Bey, Körfez gezisinden, Suudi Arabistan’a, Katar’a falan yaptığı geziden döndü.. Yandaş basın, geziyi yağlı ballı haber, yorum ve resimlerle yansıttı. Artık ekonomik çıkarlarımızın doğuda aranacağı şeklinde yorumlar bile yapıldı.
Evet ülkemizde bütün bunlar oluyor.. Başımızdakiler istedikleri her şeyi rahatça yapabiliyorlar yani.. Onlar yapsınlar, ama önemli olan şudur: Bütün  bunlar hakkında millet ne düşünüyor?.. Milli irade ne diyor? Gelecek seçimlerde de yangeldizm devam mı edecek, yoksa iktidarı değiştirecek mi?
Şimdilerdeki bütün yaşadıklarımızı, Doğu hayranlığının, şeriatın, yani Batı karşıtlığı ve Atatürkçü düşünceyi silmenin ürünleri olarak değerlendirebiliriz.
Bu sözlerim üzerine, sakın benim Batı hayranlığı saplantım olduğu falan düşünülmesin.. Benim kriterim; fert hak ve özgürlüklerine saygılı,  milli çıkarı esas alan, din ve devlet işlerini birbirinden ayrı tutan demokratik yönetimdir.. Doğu-batı ayrımı yapmadan, her Devletle iyi ilişkilerin sürdürülmesini öngörürüm.. Körü körüne doğu yanlısı olanlar kadar, körü körüne batı hayranı olanları da kınarım.
Demek ki işte yine geldik benim tarihsel çağrışım noktama.. Yakın tarihimizdeki doğu veya batı hayranlığı meselelerine..
I.Dünya Savaşından sonraki halimize bir bakalım.. Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadeleyi başlatmak, vatan topraklarını düşman işgalinden kurtarmak azmiyle Samsun’da Anadolu’ya ayak basmış.. Millet, gençlik adeta ikiye bölünmüş durumdadır.. Çoğunluk Paşa’sının arkasından Anadolu’ya gidebilmenin, mücahitlere katılmanın hevesi ve telaşı içinde.. İstanbul züppeleri dediğimiz entel kesim ise çıkarcı hayaller peşinde koşmakta.. Batı taklitçisi, Batı hayranı, kişisel çıkarlar peşinde koşan bu züppeler kesimini en güzel  biçimde yazarımız Peyami Safa anlatmıştır..
Şimdi sözü bu büyük Türk yazarı, gazetecisi, eleştirmeni, romancısı Peyami Safa’ya bırakacağız ve üstad anlatacak, bizler dinleyeceğiz:
 
BİZ İNSANLAR(*) romanı hakkında:
“Bu roman, Mütareke yıllarında İstanbul'daki bir kesimin, içinde bulunduğu Türklük için acı ve utanç verici durumunu anlatır. Milliyetinden nefret edecek kadar yolunu şaşırmış bulunan Halim Bey ailesi romanın başkahramanıdır. O romandaki acı gerçekler günümüz Türkiye’sinde de yaşanmaktadır.
Köşkünün kapısına Fransız bayrağı çeken ve hizmetçisini «Eşek Türk» diye azarlayan Halim Bey ailesi ile okulda kavga ettiği arkadaşlarına «Eşek Türk» diye hakaret etmek isteyen küçük oğlu Cemil'in durumları çok düşündürücüdür. Hele Milliyetçi bir Öğretmen olduğu ve Türklüğe hakaret edecek kadar sapıtan bir ailenin karşısına millî bir nefretle dikildiği için sürünen, mağdur edilen Öğretmen Orhan'ın çaresiz kıvranışları, günümüz Türk Millî Eğitimi'nden de tablolar arzetmektedir.
Yani bugün de, Halim Bey, Cemil gibi züppeler, hakkı yenilen, yandaş tayinler uygulamasında açıkta kalan öğretmen Orhan’lar pek çoktur.
O gün Batıya odaklanarak sapıtanlar, bugün doğuya ve şeriata odaklanmış durumdalar. Gerici uygulamada adeta milliyetlerini, Türklüklerini unutmuş gibidirler..
Peyami Safa işte o gün yaptığı yorumlarla sanki  bugünleri de anlatmış oluyordu.
Allah bu milleti, bu ülkeyi, o zihniyette olanlardan kurtarsın.
 
(*) Peyami Safa/Toker Yayınları Edebiyat Kom. www.toker yayinları.com- Tel: 0535 3199349 ve  [email protected]
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Misafir
 7 Ağustos 2017 Pazartesi 11:30
Yunanistan, İşgal Ettiği İki Adamıza Daha Üs Kurdu. Asker Sayısı 5 Bini Aştı. Adalarımıza 10 askeri üs kuran Yunanistan şimdi de Muğla’ya bağlı Koçbaba ve Ardıççık adalarında üs kuracak. Adalara binlerce asker ve ağır silahlar yerleştirildi. İşgal ettiği İzmir, Aydın ve Muğla'ya bağlı adalarda 10 askeri üs kuran Yunanistan, şimdi de Muğla- Koçbaba ve Muğla- Ardıççık adalarında 2 üs daha kuruyor. Bu üslerdeki asker sayısını da 5 binin üzerine çıkarıyor ve buna hiç de ses çıkmıyor nedense.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime