PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
TUNUS’TA CUMHURBAŞKANLIĞI DARBESİ
Adnan Küçük
YAZARLAR
29 Temmuz 2021 Perşembe

TUNUS’TA CUMHURBAŞKANLIĞI DARBESİ

 

 

Tunus’ta dünyada emsaline pek rastlanmayan bir darbe hadisesi gerçekleşti: “CUMHURBAŞKANLIĞI DARBESİ”. 
Bu darbe türü, yaygın olan askeri darbelere kıyasla insana biraz tuhaf geliyor. Ama yaşanan hadise tam da böyle bir şeydir. Askeri darbelerde, askerler darbeyi kendi inisiyatifleri ile yönetirler. Türkiye’de 12 Mart muhtırasında her ne kadar hükümet ve meclis sivil gibi görünse de, sevk ve irade tamamen muhtıracı askerlerde idi. 
Yine ülkemizde 28 Şubat sürecinde bizzat Süleyman Demirel inisiyatifi ele alıp askerleri sevk ve idare etseydi, Tunus’ta şu anda yaşananlar ikincilik sırasına düşerdi. Ama 28 Şubatta yaşananlar da tamamen askerlerin sevk ve idaresinde gerçekleşti, Cumhurbaşkanı Demirel, askerlerin dümen suyunda hareket etti. Hükümet de istifa ettirildi ve askerlerin dümen suyunda hareket eden bir hükümet kuruldu.
Bu vesileyle, benim bildiğim bir başka ülkede cumhurbaşkanlığı darbesi yaşanmadı.
Tunus’ta Cumhurbaşkanlığı Darbesi Kapsamında Yaşananlar
Anayasa Hukuku Profesörü Kays Said, 2019 yılında yolsuzlukla mücadele ve devleti yeniden yapılandırma vaadiyle bağımsız aday olarak katıldığı cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandı. Aynı yıl yapılan parlamento seçimlerinde, Nahda Hareketi birinci parti olarak çıktı.
Tunus'ta son günlerde ekonomik sıkıntılar ve Covid-19 pandemisiyle mücadelede başarısız olunduğu gerekçesiyle hükümetin istifası talebiyle protestolar düzenleniyordu. Pazar günü bazı şehirlerde, protestocularla polisler arasında çatışmalar yaşandı. Ayrıca eylemciler Nahda Partisi’nin bazı binalarına da saldırdılar.
Bu hadiseler, Türkiye’deki Gezi Olaylarını hatırlatıyor. Türkiye’de Gezi Olaylarının hedefi Tayyip Erdoğan hükümeti nezdinde demokrasinin bizzat kendisi iken, Tunus’taki eylemlerin hedefi de Hişam el-Meşişi hükümeti nezdinde tüm demokratik kurumlardı. Türkiye’de Gezi Olayları amacına ulaşmadığı halde Tunus’ta maalesef amaç gerçekleşti.
Cumhurbaşkanı, Pazar günü gece yarısı, “ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü şartlardan” bahisle, bu tür hadiselerle oluşan zemini bahane ederek “Meclisin tüm yetkilerini 30 gün süreyle dondurduğunu, milletvekillerinin dokunulmazlığını askıya aldığını, Başbakan Hişam el-Meşişi’yi azlettiğini, yürütme yetkilerini üsteleneceğini, yeni bir başbakan atayacağını, yürütme yetkilerini atayacağı Başbakanla devralacağını belirtti. Ayrıca, İçişleri, Savunma ve Adalet Bakanları da, 25 Temmuz Pazar günü itibariyle görevden alındılar. 
Tunus’taki cumhurbaşkanlığı darbesi neticesinde başta parlamento binası olmak üzere birçok noktaya askerler yerleştirildi.
Meclisin kapısında bulunan askerler, Tunus Meclis Başkanı ve Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi ile beraberindeki milletvekillerinin Meclise girmelerine izin vermedi.
Cumhurbaşkanının bu kararı üzerine halkı barışçıl mücadeleye çağıran Gannuşi, anayasal dayanağı olmayan bu adımın darbe olduğunu vurguladı. Gannuşi, “Türkiye’den aldığımız dersle darbe olduğunda sokağa çıkılması gerektiğini öğrendik. Haberi duyar duymaz dışarı çıktık, önce parti genel merkezine, sonra da Meclis binasına gittik ama kapılar yüzümüze kapandı” dedi.
Başbakan Hişam el-Meşişi “Karışıklığa sebebiyet veren bir konumda olmak istemediğini; Cumhurbaşkanı kimi seçerse görevi ona devredeceğini; Tunus’a herhangi bir konumdan hizmet vermeye hazır olduğunu” belirtti.
Bu darbe teşebbüsünün arkasında, Birleşik Arap Emirlikleri ile Fransa’nın olduğu belirtiliyor. Çok geçmeden, ABD ve İsrail’in kuklası görünümündeki Suudi Arabistanlı yöneticiler de bu darbeyi destekleyici yönde resmi açıklamalar yaptılar.
Türkiye’den Tunus’taki darbeye peş peşe çok net tepkiler geldi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Dışişleri Bakanlığı, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş ve Meclis Başkanı Mustafa Şentop açıklama yapanlardan bazıları. TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop şu açıklamayı yaptı: 
“Tunus’ta yaşananlar endişe vericidir; seçilmiş parlamentoyu ve milletvekillerini görev yapmaktan men eden kararlar anayasal düzene karşı darbedir. Askeri/bürokratik darbe her yerde gayrı meşrudur; Tunus’ta da gayrı meşrudur. Tunus halkı anayasal düzene ve hukuka sahip çıkacaktır”.
Neden Cumhurbaşkanlığı Darbesi
Anayasa Hukuku Profesörü olduğu iddia edilen Cumhurbaşkanı Said, “Bu durumun darbeyle alakası olduğunu iddia eden, hukuk derslerini gözden geçirsin. Biz darbeci değiliz ama Tunus devletini de kolay lokma yapmayacağız (tam bir darbeci, vesayetçi üslup). Bazıları, bunu nasıl darbe olarak görüyor şaşırıyorum. Ben hukuk okudum ve okuttum ve darbenin ne olduğunu bilirim. Darbe, meşruiyetin dışına çıkmaktır. Ben anayasayı uyguladım. Meclis Başkanına da telefon açtım ve 80. maddeye müracaat edeceğimi söyledim” dedi.
Peki, Cumhurbaşkanının bu sözleri ne kadar doğru? 
Bu sorunun doğru cevabının verilebilmesi için Anayasal hükümlerin bilinmesi lazım.
Tunus’ta şu anda “yarı başkanlık sistemi benzeri” bir hükümet sistemi uygulanıyor. Doğrudan halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanının, Fransa’dakine benzer şekilde tek başına kullanabileceği yetkiler fazla değil. Bazı etkin yetkileri kullanabilmesi, anayasada öngörülen belirli bazı şartların gerçekleşmesine bağladır. Cumhurbaşkanı söz konusu yetkilerini bu şartlar gerçekleşmeksizin kullanamaz. 
Peki, bunlar nelerdir?
(1) Cumhurbaşkanı, bir ay süreyle Meclisin tüm yetkilerini dondurdu.
Anayasa ya göre Cumhurbaşkanının Meclis’i feshetme yetkisi mevcuttur (md. 77). Cumhurbaşkanı bu yetkiyi, Anayasanın 99. maddesinde öngörülen prosedüre göre kullanabilir. Bu maddeye göre, Cumhurbaşkanı tarafından hükümet hakkında verilen güven oylaması talebinin Meclis tarafından reddolunması ya da hakkında güvensizlik oyu verilen hükümetin 30 gün içinde kurulamaması halinde, Meclis Cumhurbaşkanı tarafından feshedilebilir. Bu iki hal dışında Meclis feshedilemez.
Cumhurbaşkanı anayasada öngörülen fesih yetkisini kullanmadığını söylüyor. Fakat Anayasaya göre, Cumhurbaşkanı Meclis’in yetkilerini dondurma kararı alamaz. Anayasal olarak sahip olmadığı bu yetkiyi kullanması, Anayasayı ihlal fiilini teşkil eder.
(2) Cumhurbaşkanı Başbakanı görevden aldı, birçok bakanın görevine son verdi. 
Anayasaya göre, yürütme yetkisi, Cumhurbaşkanı ve başbakanın başkanlık ettiği hükümet tarafından kullanılır (md. 71). Başbakan görevinden istifa etmek istediğinde, istifa dilekçesini yazılı olarak Cumhurbaşkanına sunar. Cumhurbaşkanının sadece Başbakanın istifasını kabul etmeye yetkisi vardır (md. 98/1), onu görevden alma yetkisi yoktur. Başbakanın istifa etmesi halinde, hükümet üyelerinin tamamının görevi sona erer (md. 98/1). 
Henüz atanmış bir başbakan yoktur. Başbakan istifa ettiği zaman, tüm hükümetin görevi sona erse de, Anayasanın 100. maddesinde öngörülen usule göre, Bakanlar Kurulunun önerdiği bir kişinin Cumhurbaşkanı tarafından Başbakan olarak görevlendirilmesi üzerine mevcut hükümet, yeni hükümet kuruluncaya kadar görevini yürütür. Başbakanın görevden alınması hali Anayasada düzenlenmediği için, görevden alındığı zaman hangi prosedürün uygulanacağı Anayasada öngörülmemiştir. Kıyasen 100. madde uygulanacağı söylenebilir. Bu sefer de, bu maddenin gereği yerine getirilmiş değildir. Görevden alındığı söylenen başbakan, görevini sürdürmeye devam ediyor. Bu kişi her ne kadar yenisi göreve başlayıncaya kadar resmiyette görevini sürdürecek olsa da, fiiliyatta tamamen yönetim Cumhurbaşkanının inisiyatifindedir. Başbakan kukla ve göstermelik olarak görevdedir.
(3) Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanını arayarak, Anayasanın 80. maddesinden kaynaklanan Olağanüstü/istisnai Hal (OHAL) ilan etme yetkisini kullanacağını söylemiş.
Cumhurbaşkanının OHAL ilan edebilmesi için, Başbakanla istişare etmesi lazım (AY. md. 80/1). Oysa Başbakanı görevden aldığı için, ortada başbakan yoktur. Olması gereken, derhal başbakanı atayıp ondan sonra da onunla istişare etmesidir. Bu gerekliliğe uyulmamış. Ayrıca Anayasa Mahkemesi Başkanı ile Meclis Başkanına da bilgi vermesi lazım. Oysa, Cumhurbaşkanı Meclis’in tüm yetkileri dondurmuş, Meclis başkanını devre dışı bırakmıştır.
Meclisin, bu süre boyunca sürekli oturum halinde olması gerekir. Cumhurbaşkanı, bu durumda Meclisi feshedemez ve hükümete karşı gensoru önergesi verilemez (AY. md. 80/2).
Oysa Cumhurbaşkanı, Anayasanın bu açık hükmüne rağmen, Meclisin bir ay süreyle bütün faaliyetlerini dondurarak kapısına kilit vurmuş, kapıların önüne askerleri yığarak Meclis üyelerinin Meclise girmesini men etmiştir.
Anlayacağınız, Cumhurbaşkanı, OHAL ilan işlemini yapma yetkisini de anayasada öngörülen usullere tamamen aykırı bir şekilde kullanmıştır.
(4) Cumhurbaşkanı, Meclis üyelerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması yönünde karar vermiştir. Oysa bu yetki Meclise aittir (AY. md. 69). 
Bunun, askeri cunta yönetiminin sabık meclis üyelerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması yönündeki kararından bir farkı yoktur.
(5) Cumhurbaşkanı, yolsuzluk dosyalarını ortaya çıkarma gerekçesiyle BAŞSAVCILIK görevini de üstlendiğini belirtti. 
Anayasaya göre, ceza yargı sisteminin bir parçası olan savcılar anayasal korumalardan yararlanırlar. Savcılar, görevlerini kanunla belirlenen şekilde ve devletin ceza politikası çerçevesinde, kanunla belirlenen prosedürlere uygun olarak yerine getirirler (md. 115).
Cumhurbaşkanı, askeri yönetimlerinde bile rastlanmayacak bir şekilde, anayasada ceza yargı sisteminin bir parçası olarak öngörülen başsavcılık görevini üstlenmiştir.
Nihai Değerlendirme
Bütün bu yaşananlara göre, askeri darbeler döneminde yaşananlara benzer şekilde, Cumhurbaşkanının, askerlerin de verdiği destekle olağan anayasal düzenin ötesine geçerek Cumhurbaşkanlığı darbe fiilini gerçekleştirdiği söylenebilir. Bunun aksini iddia etmek, sivil anayasal sistemin ne olduğunu bilmemektir.
Meclis Başkanı ve Nahda Lideri Gannuşi,  her ne kadar 15 Temmuzda Türkiye’de Fetöcü ihanet örgütünün gerçekleştirdiği darbe teşebbüsü karşısında Türk halkının ortaya koyduğu şanlı direnişi emsal aldıklarını söylese de, darbeye karşı duranların zayıflığı ve verilen tepkideki cılızlık sebebiyle, darbeye karşı duruşun oldukça etkisiz kaldığı söylenebilir.
Umarım bu süreç, süreklilik arz etmez. Tunus’ta demokrasinin az hasarla devam etmesi, tekrardan anayasal düzene dönüşe bağlıdır. Bunun gerçekleşmesi halinde, dış güçlerin Tunus üzerinde oynadıkları oyunların etkisi nispeten azalacaktır. Sadece kendilerine demokrat olan sözüm ona ileri demokrasi oldukları söylenen devletler yerine, çok daha net duruş sergileyen Türkiye’nin etkinliği bu konuda çok daha olumlu sonuçlar verebilecektir.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Adnan METİN
 30 Temmuz 2021 Cuma 08:31
YÜREĞİNİZE SAĞLIK BAŞARILARINIZIN DEVAMINI DİLİYORUZ. SELAMÜNALEYKÜM.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime