PAYLAŞ 

Yalçın Toker

İki haftadır TÜRKTİME’da, Uygur Türkü kardeşlerimize Çin’in, Türkmen kardeşlerimize Irak ve Suriye yönetimleri ile IŞİD ve PKK terör örgütlerinin yaptıkları mezalimi dile getirmekteyim..
Bu yüzden bazı dostlarım ve okuyucularım gönderdikleri mesajlarında, bazıları da rastladıkları zaman bana şifahen soruyorlar:
“Hep dış Türklerle ilgileniyorsun, Türkiye Türklerinin dertleri yok mu, sanki halimiz dış Türklerinkinden çok mu iyi? Biraz da bizleri yaz..”
Elbette bu sitem yüklü soruları soranlar yüzde yüz haklılar..
Maalesef 13 yıllık süre içinde AKP yönetimleri, milletimize hayatı zehir ettiler. İnsanlarımızın çok büyük çoğunluğu geçim sıkıntıları içinde kıvranmaktadır. Bu durum, yanlış, özel amaçlı, yandaşlara çıkar sağlamaya yönelik ekonomik politikaların sonucudur.
Her alanda, her türlü haksızlıklar, hukuksuzluklar almış başını gitmektedir. Devletimiz sanki hukuk devleti değil, parti devletine dönüştürülme sürecinde.. Demokratik Devlet yapımızın, yasama, yürütme ve yargı erklerinden oluşan organları birbirine karışmış, bütün güçlerin tek elde toplanmasına yönelik yoğun bir süreç başlatılmış bulunmaktadır.
İnsanlarımızın özgürlükleri kısıtlanmış, basın adeta kelepçelenmiş, düşünceyi açıklama özgürlüğü neredeyse ortadan kalkmış gibidir.
Yandaşlar dışındaki vatandaşlarımız yarınından endişe eder haldedir.. Bu demektir ki, günümüz Türkiye’sinde de milletimizin hayatı, tıpkı geçen hafta ele aldığımız Irak ve Suriye’deki Türkmen kardeşlerimizin zehir edilmiş hayatına dönüştürülmüştür. Vatan topraklarımızın pek çok bölgesinde can ve mal güvenliği yok gibidir. Yandaş olmayan medya organlarının, ekran ve sütunları, her gün bu rezillikleri yansıtan cinayet, katliam, suikast haberleri ile dolup taşmaktadır..
Bakınız geçtiğimiz son iki üç gün içindeki yazılanlara kısaca göz gezdirelim:
Doğu Anadolu’muzda Kars, Ardahan, Ağrı, Van illerimizi, PKK sanki kendi kantonu haline getirmiş gibidir..
Şanlıurfa Ceylanpınar’da iki polis memuru evlerinde şehit edildi..
PKK, iki askerimizi daha şehit etti.. Polis karakolumuz bombalandı..
IŞİD Suruç’ta katliam yaptı.. Kalabalığın arasına giren IŞİD’li canlı bomba 32 vatandaşımızın ölümüne, yüze yakınının yaralanmasına sebep oldu..
MİT uyardı: 70 canlı bomba Türkiye’ye sızmak için fırsat kolluyor..
Diyarbakır’da hain pusu.. Trafik kazası ihbarı yapılarak çağrılan polisler, hainlerce yaylım ateşine tutuldu..
Her gün otobüsler, minibüsler teröristlerce taranıyor.. Can güvenliği her yerde ortadan kalkmış durumda..
PKK ve IŞİD çift koldan saldırdılar. Suriye’nin IŞİD kontrolündeki bölgesinden Türk mevzilerine ateş açıldı.. Şehidimiz var..
Ordumuz nihayet IŞİD mevzilerinden açılan ateşe tank, obüs, F-16’larla karşılık verdi.. Ve IŞİD’le Savaş başladı..
İncirlik, ABD uçaklarına açılıyor..
İran basınına göre IŞİD komutanları Türkiye’de..
Yukarıdan beri sıraladığım bütün bunlar yorumsuz haber başlıklarıdır..
Şunu kabul etmeliyiz ki, olan biten bütün mel’anetler, yıllardır AKP iktidarının takip ettiği yanlış iç ve dış politikaların ürünüdür.. Bu yüzden de, Irak ve Suriye’de Türkmen kardeşlerimizin yaşadığı acıları, PKK ve IŞİD şimdi Türkiye’de tekrarlamaya başlamıştır.
Bana gelen sorular arasındaki bir kaçı da şunlardı:
* “AKP İktidarı ile terör örgütü PKK arasında yapıldığı ifade edilen Oslo görüşmeleri, İmralı müzakereleri, Dolmabahçe pazarlıklarının sonucunda, hani çözüm süreci mutabakatına varılmıştı..  PKK eylemlerini sonlandırmıştı.. Bu son azgınlıklar nedendir?”
* ”Hani IŞİD, Musul’da kaçırdığı Konsolosluğumuzun 49 mensubunu, yapılan müzakereler ve şartları açıklanmayan anlaşmalar sonucu serbest bırakmıştı.. Bu karşılıklı taahhütler nelerdi? Hangi ödünler karşılığında 49 kişi Türkiye’ye teslim edilmişti?. Şimdi ne oldu da, Güney sınırımızda adeta bir komşu Devlet haline gelen IŞİD bize bunları yapıyor?..”
* “Hani Suriye’ye, Beşşar Esat’ı devirmeye çalışan Özgür Suriye Ordusuna silah, mühimmat ve para gönderiliyordu.. Hatay ve G. Antep’te onlar için kamplar açılıyor, eğitiliyorlardı.. Apaydın köyündeki o kampa CHP heyeti sokulmamıştı.. Şimdi ne oldu da her şey ters yüz oldu? 
* “ İslamcı teröristlerin sınırımızdan geçmelerine göz yumuluyordu.. IŞİD’li yaralılar Türkiye’de tedavi ediliyorlardı.. Ne değişti, herşey böyle altüst oldu?”
Evet güney sınırlarımızda yıllardır süren terör olayları hiçbir zaman kesilmemiştir. Ara ara verilen tavizler sonucu duraklamıştır, o kadar..
Şimdi, yukarıdaki tespitimi bir daha yineliyeyim.. PKK’nın ve IŞİD’in bu derece azgınlaşmasından, zamanında gerekli önlemleri almamış olan  AKP iktidarı sorumludur.
Bu tespitim pek çok kitaplarımla da tescillenmiş gibidir. Onun için şimdi bazı kitaplarımdan alıntılar yapacağım:
“Malum olduğu üzere Tayyip Erdoğan, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanlığını pek benimsemişti.. Bu sayede Ortadoğu İslam dünyasının lideri olacağı hayallerine kapılmıştı.. Ortadoğu’da sözü geçen Devlet adamları ile yakın dostluklar kurmuş, Mısır diktatörü Hüsnü Mübarek’le, Mursi ile, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esat’la falan yakın ilişkiler içine girmişti. Kardeşim Esat dediği adamla birbirlerine sarılmışlar, birlikte ailece Türkiye’de tatiller yapmışlardı.     
Ama kısa süre sonra bir de bakıyoruz ki, “Kardeşim Esat” gitmiş, yerine “Katil Esed” gelmiş.. Esat düşman, onu Devlet Başkanlığından düşürmeye çalışan Özgür Suriye Ordusu, El Nusra örgütleri falan dostumuz olmuşlardı. Sürecin devamında, Türk milletinin milyarları, yardım adı altında Suriyeli muhaliflere saçılıp savrulmuş, sayıları milyona yaklaşan(bu sayı kitabın basıldığı 2013’teki rakamdır, bugün üç milyon denilmekte. .Y.T.)  Suriyeli sığınmacılar ülkemizde iskan edilmiş, yedirilip içirilmiş, onlara Türk vatandaşlarının bile sahip olmadığı haklar tanınmıştı. Öyle ki, bizim gençlerimiz Üniversiteye girmek için yıllarca çeşitli imtihanlardan geçerlerken, bir Suriyeli genç gelip, Üniversitelerimizde istediği fakülteye yazılabiliyor deniliyor..  Bakalım bu Suriyelilere vatandaş gibi seçimde oy kullanma hakkı da verecekler mi?” (*) Atatürke Diktatör Diyenin/Yalçın Toker, sa: 39-40
Bir diğer kitabımdan satırlar.. Okuduğum Kitaplardan Tayyip Beye Satırlar(**) isimli kitabımın 95-96. Sayfalarında, güncel basına yansımış olan haberler şöyle tekrarlanmıştı:
“AKP iktidarınca, Suriye'nin ikiye üçe bölünmesine katkı için, Esat karşıtı terör örgütüne destek veriliyor, silah ve malzeme sağlanıp, teröristler Türkiyede ve Suriyede eğitiliyor.. Irak'taki Barzani’nin Peşmergelerinin Kobani'den Suriye’ye geçebilmeleri için sınırlarımız açılıyor.. Silahlı peşmergeler, şaşaalı biçimde topraklarımızda iler­leyip, Kobaniye giderlerken güvenlik güçlerimiz onlara adeta eşlik edip uğurluyor, erzakları sağlanıyor.. Eğitimleri yapılıyor..
Bu konuda Biden'den gelen, "istem" adı altın­daki son "talimat"ta ise, PKK'nın Suriye’deki uzantısı olan PYD'nin de "eğitilip donatılması" vardı..”
Bunların çoğu herkesçe bilinen şeyler.. Onun için lafı uzatmaya gerek yok.
Bu haftaki yazımı da birkaç soru ile noktalayayım:
“Artık güneydoğu komşumuz Suriye değil, IŞİD’tir, desek yanlış mı olur?”
“İran’ın ileri sürdüğü IŞİD terör örgütü komutanları Türkiye’dedir, iddiası ne derece doğrudur?”
Ve son iki soru da LDP Genel Başkanı yeğenim Cem Toker’in sosyal medyada yayılan şu soruları: 
* İŞID işlediği son cinayetlerin silah ve mühimmatını, Suruç’ta canlı bombanın patlattığı bombayı Suriye’den mi sağlamıştı acaba? Yoksa bütün bunlar da Türkiye’den insani yardım adı altında gönderilmiş olanlardan mıdır?
* Bir dönem her gece kanal kanal gezen, ahkâm kesen akil adamlar şimdi nerede akiller?
 
 
(*) Atatürke Diktatör Diyenin…/Yalçın Toker, Kitap: tokeryayinlari.com  Tel 05353199349. e-Kitap: [email protected]
(**)Okuduğum Kitaplardan Tayyip Beye Satırlar/Yalçın Toker, Kitap: tokeryayinlari.com  Tel 05353199349. e-Kitap: [email protected]