PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Schindlerin Listesi Ya Da Dinç Bilgin…
Talat Atilla
YAZARLAR
1 Temmuz 2010 Perşembe

Schindlerin Listesi Ya Da Dinç Bilgin…

Japonya’da Prada mağazasını yöneten Bovrisse isimli yönetici şöyle diyor, “Tepe yöneticimiz Davide Sesia,  yaşlı, şişman, çirkin, iğrenç ya da Prada’nın imajına uymayan’ 15 kişiyi işten çıkarmamı istedi.”

Bu yazıyı okuyunca geçmiş yıllarda Dinç Bilgin’li anılar geldi aklıma.

Yazmasam, vicdanıma ihanet edeceğim.

Dinç Bilgin’in kudretinin zirvesinde olduğu yıllar…

Kendini insanüstü, özel, muhteşem bulduğu zamanlar... 

Başçavuşun karşısında esas duruş, başvekilin yanında ayak ayak üstüne attığı yıllar…

Gözlerinden kibir, ağzından alev akıttığı yıllar…

Dinç Bilgin Sabah binasından çıkmak üzeredir…

Tam kapının önüne geldiğinde bir Sabah çalışanı Bilgin'in önünde biraz da eğilerek saygıyla selam verir…

Dinç Bilgin, bu çalışanının kendisine selam verecek cesaretine fena içerler.

Öyle ya; Bir tarafta kendini yarı tanrı (haşa) gören biri, diğer tarafta küçük bir aylığa talim eden zayıf, çelimsiz bir fani.

İğreti bir bakış fırlatır o faniye, fazlasına tenezzül bile etmez.

Dinç Bilgin kendisini arabasına zor atar.

Ertesi gün kendisine selam veren adam artık Sabah çalışanı değildir.

Bilgin’in talimatı ile işine son verilmiştir.

Dinç Bilgin’in bir başka özelliği de, çirkin ve kısa boylu olanlara karşı nefretiydi.

İdari müdürüne verdiği şu talimat “Schindlerin listesi” ni aratmayacak türdendi;

Çirkin ve kısa boylu olanları ya gözüm görmesin, ya da işten atın…”

Dinç Bilgin Sabah koridorlarında göründüğünde, ne kadar kısa boylu ve çirkin (!) çalışan varsa çil yavrusu gibi dağılırdı.

Aradan zaman geçti, bir hayli zaman.

Ve gün geldi, felek de Dinç Bilgin’i dağıttı.

Çukur gözleri sıkıntıyı tanıdı.

Kaybetti…

Zaman yine akıp geçti...

Gözlerini uzun uzun tavanda dolaştıran Dinç Bilgin, “Buldum!..” çığlığı ile ayağa kalktı.

Bulduğu ya da ürettiği kağıt parçası ile mahkemeye koştu…

Türkiye’de, belgelere, duruma göre itibar edildiğini bilecek kadar zeki bir adamdı Dinç Bilgin.

Yine yanılmamıştı.

Sabah’ı Ciner’in avuçlarından koparmayı becerdi.

Kötülüğün gücüne olan imanı, bir kez daha tazelendi.

Çukur gözlerine intikam doldu, rahatladı.

Aradan zaman geçti…

Tüm kötülük bağımlısı insanlar gibi durmadı, duramadı…

Düşündü, taşındı, itiraf makinesi olmaya karar verdi.

Rutin itiraflarının güce hükmedenlerin işine gelmesi yeterliydi Dinç Bilgin için.

Zorlanmadı...

28 Şubat'ta askere yaptığını, sivil iktidara yapacaktı... 

Açık itirafçı olarak sahne aldı.

Her ne kadar 3. sınıf aktörler gibi yaptığı rol sırıtsa da, yine de hatırı sayılır bir gişe yapmayı başardı.

Recep İvedik'i baş tacı yapan kalabalıkların, seçici olmayan, çabuk ikna olan vicdan damarını iyi biliyordu.

Ezdiği iyileri, iyi tanıyordu.

Eliyle koymuş gibi o damarı buldu.

Bu topraklarda itirafların yaratacağı sihiri biliyordu. 

Tuttu...

Bırakın hafiletici neden olmasını, neredeyse, "Ne sıkıntılar çekmiş bu zavallı" dedirtti bize.

O meşhur kibirinin başına iş açmaması için, bu duygusunu bir süreliğine gömmek zorundaydı.

Gömdü…

Kibirini gömdüğü yerden çıkarması için her hangi bir işarete, Hansel/Gratel gibi ekmek kırıntılarına da ihtiyacı yoktu, sol tarafındaki et parçasının yerini iyi biliyordu!

Konuştu, konuştu, bir daha, bir daha…

İtiraf etti, yeniden, yeniden…

İnandırana kadar da devam edecek.

Amacı; AK Parti iktidarının kendisini yeniden gazete sahibi yapacak alanı açması...

Gerdan bükmeleri, plastik samimiyeti, sahte pişmanlıkları tam da bu yüzden.

Gazete sahibi olduğu gün, Dinç Bilgin’in gözlerine yeniden bakın…

Çukur gözlerine bağdaş kuran bir Melek olmayacak!

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Ahmet
 22 Mart 2010 Pazartesi 16:58
O günlerden bir fotoğraf hatırlarım.Tam Talat beyin tanımlamasına uygun.Yumuşak derin deri koltuğa öyle mağrurca oturmuş ve geriye kasılarak ayak ayak üstüne atmıştı ki diz kapakları karşısında saygılı duran- o da ileri gelen biri-kişinin burnuna yaklaşmıştı.Başbakanın böyle birinin oyununa gelmeyecek kadar sağduyulu olduğuna inanıyorum,yeniden basında diriltmezler inşaallah.
 Gecegiden
 21 Mart 2010 Pazar 00:36
Sayın Atilla yüreğinize sağlık..Bir portre kısa öz anlamlı ancak bu kadar analiz edilir..Mükemmel ötesi..Teşekkürler.
 garip
 15 Mart 2010 Pazartesi 17:16
sadece bu zat değilki,herkesimde var bu yaratıklar.dikkatli bakın çeşitli kılıflar içindeler.mesela üçünçü dünya ülkeleri,gelişmiş ülkeler(g-8)nedir gizli aşağılamadır.oysa ALLAH sevmiş yaratmış sınırsız kapitalistler gizli kibircilerdir.dünyanın kanseridir onlar,kansere çare bulunur onlara çare bulunmaz.oysa kendileri soysuz ve çirkindirler.tarihte örnekleri çoktur.......ne güzel demişler (yer adamı yer)vakti saati gelince .............
 TOTEM
 15 Mart 2010 Pazartesi 13:45
Açıkçası bu konuda hülya kardeşime katılıyorum.dinç bilgini şahsende dolaylı olarakta pek tanımıyorum.o yüzden bu yazı bana hiçbirşey ifade etmedi.şimdi bende istesem sayın atilla hakkında benzeri bir yazı yazabilirim ve bu yazı benim sayın atillaya bakış açımı göstermek dışında bir anlam taşımaz.
 hulya
 15 Mart 2010 Pazartesi 13:27
Dinç Bilgin'i yakından tanıyanlar için bir anlam taşıyan yazı olabilir ama ben sayın T.Atilla bey'in her kesimi ilgilendiren yazılar yazmasını isterim.Özel işletmeler çirkin diye birini işe almayabilir fakat çirkin diye hukuken işten çıkaramaz.
 saffet sancak
 15 Mart 2010 Pazartesi 12:52
Ahmet Tezcan'ın yazısını daha çok beğendim.Ancak Talat Atilla'nın yazısı da tatlı bir uykudan sert bir biçimde uyandırdı
 OWLEYE
 14 Mart 2010 Pazar 22:28
Kuvvetler ayrılığının 3 büyük kuvvetine müdahale arzusuzndaki 4. kuvvetinde dengeleyicisi yargıdır..Tabii yargının bu dengeleyicilik görevini anlamlı ifası için de medya tekel yasalarının biran önce uygulanması gerekir..Siyasilerin 4.kuvveti absorbe etme gayreti aşikarken neden halen ilerlemiş ülkelerde uygulanan yasalar gündeme dahi gelmemektedir.Sonuç olarak da her hükümetin bir medya ağası ile kolkola görüntülerini, yayınları takip ederek izleyebilmekteyiz..
 Adem YILMAZ
 14 Mart 2010 Pazar 22:27
Cesur ve derinlikli bir analiz. Herkesin sempati besleyebileceği bir adamın insani melekelerden ne kadar yoksun olduğunu gösteren ibretlik bir yazı.14 Mart tarihinde Zaman gazetesinde Ahmet Tezcan'ın yazısıyla birlikte okunduğunda daha kalıcı tesir yapacaktır. Talat Bey'e teşekkürler. Bu yazısını unutmayacağız.
 İstanbullu
 14 Mart 2010 Pazar 15:27
Bu yazıyı arşivime kaldırdım. Aferin yazar, aferin. (55 yaşındayım aferin diyebilirim)
 Sevgi
 14 Mart 2010 Pazar 01:48
Son zamanlarda okuduğum en iyi analiz. Güzeldi...
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime