PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bu kadarı ayıp ama
Talat Atilla
YAZARLAR
23 Temmuz 2012 Pazartesi

Bu kadarı ayıp ama

CHP Olağan Kongresi’nden önce Milletvekilleri toplantısında 50’ye yakın vekil söz alarak Kemal Kılıçdaroğlu’na, “Listeyi yazın, yazdıklarınıza biz oy veririz.” diyerek destek vermişlerdi. Hatta blok liste bile öneren oldu. İşte bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun listesinde yer almadıkları halde, “liste delen, delmeye çalışan” milletvekillerini hoş karşılamıyorum. Kılıçdaroğlu’na en baştan, “Bu demokrat bir yarıştır. Güçlü olan kazanır” dense, bu son derece normaldi ama bir genel başkana çalışma arkadaşı olmak için dayatma yapılmasını yanlış buluyorum. Yani CHP’liler genel başkanlarının arkasından iş çevirme geleneğini yine bozmadı. Ankara ve İstanbul gibi illerde pek sorun yoktu ama mesela CHP Sakarya teşkilatının önemli bir bölümü kongreye bile gelmedi. Herkesin elinde başka bir çarşaf listeyle dolaşan CHP’lilerin görüntüsü hiç şık olmadı. Önümüzdeki dönemde biri yerel olmak üzere iki seçim, bir de Cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleşecek. Bu seçimlerdeki sonuç CHP ve Kılıçdaroğlu’nun kaderini belirleyebilir. Başarının uzmanlıktan ve uzmanların da siyasetçi kalibresinden geçtiğine inanırım. Bu görüşlerimi de CHP kurultayından bir hafta önce TV8’de Erkan Tan’a konuk olduğumda dile getirmiştim. Bu sözlerimin doğruluğunun ispatı bizzat Kılıçdaroğlu'dur. Kılıçdaroğlu da siyasette uzmanlığı  ile yükseldi. O yükseliş onu İstanbul adaylığı ve liderliğe taşıdı. Kılıçdaroğlu sonraki iki yılda o kadar çok şey yaşadı ve sert badireler atlattı ki; artık kişilerin ve olayların kodlarını çözdü diye düşünüyorum. Genel Merkez’deki Özel Kalem Müdürü’nü değiştirerek başlattığı süreç, MYK’ya yeni isimlerin taşınmasına kadar uzandı. Kılıçdaroğlu’nun atamalarda kumar oynamayacağını düşünüyorum.


Bu kadarı ayıp ama!
Geçen hafta, “Vaziyet budur Sayın Başbakanım” başlığı ile Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde mağdur edilen hasta yakınlarıyla ilgili köşe yazısı kaleme aldım. Yazımda, belgelerin yanında mağdurlarla konuşmamı ve bu konuya Başbakan Erdoğan’ın ilgisini de aktarmıştım. Konuyla ilgili çok sayıda yetkili aradı. Medeni bir şekilde konuştuk. Hatta Ankara İl Sağlık Müdürü mağdurların isimlerini istedi. Tam mağdurların listesini göndermek üzereyken mail kutuma Ankara İl Sağlık Müdürlüğü’nden nezaket kurallarını zorlayan bir basın açıklaması düştü. Açıklamada, yazdığım konuların doğruluğuna itiraz yoktu. Teknik açıklamaların her satırı çelişki doluydu. Mealen, “kurumumuzda kanser hastalarına öncelik veriyoruz. Bu yüzden bu mağduriyetlerin olması normal. İşini düzgün yapan hekime zorluk çıkarmayız” deniyordu. Gerçekten inanılır gibi değil bu açıklama. Kurum içinde kimin haklı kimin haksız olduğu umurumda bile değil. Ortada mağdurlar var. Canları yanıyor. Bu mağdurlar, gazeteciden, Başbakan Erdoğan’a kadar feryat ederek dertlerine çare arıyorlar. Beni ilgilendiren yanı bu… Anlamadığım şu; Şu an askeri ve üniversite hastaneleri dahil, hastalar, “Sen kansersin” denilerek onkoloji hastanelerine mi gönderiliyor? Tüm hastaneler kendi imkanları ölçüsünde radyoterapi ve kemoterapi uygulamıyor mu? Bu mantığa göre onkoloji hastanesine kanserle alakası olmayan yüzlerce doktor, asistan, klinik şefi atanırken, Sağlık Bakanlığı suç mu işlemiş oluyor? Şayet, Onkoloji ve diğer hastanelerin yönetmeliğinde, “Kanser hastası dışında, hasta tedavi edilemez” şeklinde bir yönetmelik varsa bunu görmek isterim. Başbakan Erdoğan’ın, “Hiçbir hasta hastanelerden geri çevrilmeyecek” talimatı ve Başbakanlığın yazdığım bu konuya özel hassasiyetine rağmen bu satırların yazarına adeta racon kesilmesini etik dışı buluyorum. Diplomasi ambalajına sarılmış raconları misliyle iade ediyorum. Haksız mıyım Sayın Başbakanım, haksız mıyım Sayın Bakan?
 
İlginç istifa
Avrupa Birliği’nden sorumlu Bakan Egemen Bağış’ın yardımcısı Prof. Dr. Hasan Nuri Yaşar kısa bir süre görevinden istifa etti. Aldığım bilgilere göre Prof. Yaşar istifa mektubunda, “Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla geldiğim görevimden, Başbakan’ın talimatıyla ayrılıyorum” diye yazarak, adeta Bakan Egemen Bağış’a, “Sen muhatabım değilsin” demek istemiş. Yardımcılığını yaptığı bakanı dahi muhatap kabul etmeyen bir profesör, iyi ki istifa etmiş. İstifa mektubu tek kelimeyle ayıp…
 
Avea kaybetti, Polis kazandı
Avea 400 bin polis abonesine yasal faizle birlikte 16 milyon lira para ödeyecek. Sabit ücretin tüfe endeksine göre yapılmaması nedeniyle açılan davada karar çıktı. 4 yıllık yargı maratonunu emniyet kazandı. Avea, abonesi olan polis ve ailelerine para yerine ek konuşma süresi ile 1 GB internet önerdi. Ancak, polisler bu teklifi kabul etmedi. Emniyet ile Avea arasındaki kurumsal sözleşme 28 Nisan 2013’de sona erecek. 245 bin kişilik polis teşkilatının eş, çocuk, anne ve babasıyla birlikte en az 500 bin abone potansiyeline sahip olması Turkcell, Avea ve Vodafone gibi GSM şirketlerinin ilgisini çekiyor.
 
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 TOTEM
 30 Temmuz 2012 Pazartesi 18:02
Ben Sürekli aynı türküyü çığıran yazarların olduğu yayın organlarını sevmiyorum hemde hangi cenahtan olduklarını gözetmeksizin.Türktime son zamanlarda Chp ve ulusalcı kanatın yayın organı haline geldi ve Sözcünün izinden gidiyor ve doğal olarak ta bir dolu seviyesiz ve saldırgan üsluplu insanı da buraya çekti.Besleme,yalaka,Rezil salak,yalak,Satılık gibi hitaplar başta yazarlar olmak üzere herkesin jargonununda doğal kelimeler oldu. Bence kaybeden Türktime zira tek sesli olmaya başladı.
 Misafir
 25 Temmuz 2012 Çarşamba 10:38
Bağış'ın yardımcısının istifa ederken yazdıklarının ayıp olduğunu yazmışsınız,neden ayıp olsun ki,yardımcısı acı ama doğru olanı yazmış,demek ki bakan yardımcıları da bakanların istediği değil tek adam olan B.babakanın istediği kişiler seçilmiş,asıl ayıp buna sessiz kalan bakanların davranışlarıdır,kukla olmaktan öteye geçemiyorlar bir koltuk ve onun gücü uğruna,sonra da demokrasi lafı ağızlarından düşmüyor,AKP ve demokrasi asla aynı cümlede kullanılamayacağına inanıyorum,çünkü görüyoruz.
 OWLEYE
 24 Temmuz 2012 Salı 14:53
İki asır boyunca konformizme yatkın ve statükonun silah arkadaşı konumundan çıkamamış chp için lazım gelen bir çeşit fransız ihtilalidir..Ancak la fayette lere dikkat etmek şarttır..Ayrıca sosyalist enternasyonelin tanımadığı bir lider olarak kılıçdaroğlu, ekonomik söylemleri olmayan görüntü ile artması muhtemel sol oylara da darbe vurmaktadır kanımca...Tekerlekli sandalyeyi tutan askerin yokluğunda chp desteksiz yürümeyi bir an önce öğrenmelidir...
 OWLEYE
 24 Temmuz 2012 Salı 14:47
"Kılıçdaroğlu siyasette uzmanlığı ile yükseldi" cümlenizde samimiyet oranınız nedir bilemem ancak kendisi dermatoloji uzmanı olsa yanında kaşınmaktan imtina ederim..Ta baştan hint fakiri imgelemi ile özdeşlediğinde hakkında başka bir imgelem bulunabileceğini ummazdım..Açık bir şekilde sol oyların artmasındaki en büyük engelin lider yetersizliği,yanı sıra muhalefet memuriyeti zihniyetine hizmet eden delege sisteminin değişmemesidir..İsim şehir oynar gibi oylama yaparak neye hizmet edilir....
 Misafir
 24 Temmuz 2012 Salı 05:10
yeni Talat Atilladan eski bir yazı olmuş :) Y. Atilla beye hörmetler efenim.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime