PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Herkes siyaset yapmak zorunda mı?
Talat Atilla
YAZARLAR
3 Ocak 2014 Cuma

Herkes siyaset yapmak zorunda mı?

Sürekli dönmekten yorulduğu için mi,  kıyamete az kaldığı için mi bilmiyorum ama dünya giderek daha tirajı-komik hale gelmeye başladı.

Bir annenin, kundaktaki çocuğuna masal olarak anlattığında bile emzikli çocuğun, “Yalannnnn…” diye ayaklanacağı uydurmalara teslim olurken, gerçeklere sırtımızı dönüyoruz.

Felsefenin, aklı zelzeleye uğratmak için, “Hangi gerçek? Kime, neye göre?” dediğine bakmayın, felsefe aklı keskinleştirse de, ruhunuzu çalar.

Gerçek, gerçektir...

Kişinin kendi algısı, belki kendi gerçekliği olarak kabul edilebilir ama insanlığın ortak aklını kulağından tutup, kapının önüne koyamayız.

Ne yazık ki; güçlü olanın sübjektif gerçekliği, insanlığın ortak aklını giyotin gibi kesmeye devam ediyor.

Yeryüzünde, kaosu tetikleyen, adaleti tüketen en önemli virüs; YALAN söyleme hastalığıdır.

İnsanlık; yalanı, şeytanın ham maddesi olarak görse de, aslında yalan, insanla özdeş bir olgudur.

Yalan, doğru olmayan her şeydir.

Şeytanın iddiası;

İnsanları doğru olmayana yöneltmek” değil midir?

Şeytan, bazı insanlar gibi Allah’ın varlığını inkâr etmedi.

Ve o kadar kurnaz ki;

Kendisinin bizzat gördüğü, bir vakitler önünde secde ettiği Allah’a

inanmamaları konusunda insanlara öğütte bulundu.

Düşünün; Kendisi Allah'ı görüyor, konuşuyor ama kibirlendiği için Allah’ın divanından kovulunca, insanlara, (haşa) "Allah yok!" dedirtmeye çalışıyor.

Tam da bu yüzden, bazı İslam alimleri şeytana dair;

Kendisi değil, vazifesi lanetlidir.” yorumunda bulunurlar.

İslam Alimlerinin, "Şeytandan kaçar gibi siyasetten kaçın!" demesindeki maksadın, yalanın en çok siyasette söyleniyor olmasından kaynaklandığını düşünüyorum.

Başka deyimle; yalanı gerçekten daha iyi kullanmanın adına, SİYASET diyorlar.

Bu noktaya kadar tamam da, asıl problem, siyaset olgusunun, yalnız siyasi partilerle sınırlı kalmaması.

Hukuktan, iş dünyasına; din adamlarından, gazetecilere kadar uzanan geniş bir skala, kendi işlerini yapmak yerine, siyasetçilerden daha fazla siyaset yapmayı tercih ediyorlar.

Herkes kendi işini yapmadan, kimin ne iş yaptığını, nasıl yaptığını, gravite değerini öğrenmemiz mümkün olmayacağı gibi her dinamik, kendi güç merkezine çekilmeden de içinde bulunduğumuz kaosu bırakın bitirmeyi, tanımlamayı dahi becermemiz zor görünüyor.

 

 

 

Ankara henüz demlenmedi!

 

Yerel seçimlerin yapılmasına 3 ayımız var.

Oldukça uzun bir zaman.

Yaptığımız her değerlendirmenin anlık olduğunu ve siyasetin değişken yapısını da göz ününe aldığımızda, bu satırların yazarı dahil belki de herkes yanılacak.

Tam da bu yüzden özellikle şu aşamada kesinlik vurgusu yapılması herkes için yanıltıcı olur ama görünür gerçekliğe de kayıtsız kalamayız.

Ankara'da yarış şu anda Melih Gökçek ve Mansur Yavaş arasında geçiyor.

İlerleyen zamanlarda bu yarışa katılanlar da olabilir, yarıştan kopanlar da ama şu anda realite bu.

Bu gerçekleri yazdığımda, bir partinin destekçileri, bana mail atarak hakaret ve tehdit mesajları yolluyorlar. Bu mesajları kimin yönlendirdiği çok açık.

Makul eleştirileri başımın üstünde taşırım ama bana racon keserek klavye kabadayılığına soyunanların hepsine yazdıklarını misliyle iade ediyorum.

Bir yazarı, sırf görüşlerinden dolayı hakaret ve tehdit etmek kabadayılık değil, korkaklıktır. Bu maillerle savunduğunuzu iddia ettiğiniz başkan adayına zarar verdiğinizin farkında mısınız?

Bir başka yazar da çıksa, "Daha seçilmeden racon kesiyorsunuz. Ya seçilince ne yapacaksınız?" sorusunu sorsa, ne yanıt vereceksiniz?

 

 

*Bu yazı, Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Misafir
 5 Ocak 2014 Pazar 12:50
Siyaset olmadan yönetim olamayacağına göre, siyaset olgusunu adam etmekten başka yolumuz var mı?
 TOTEM
 5 Ocak 2014 Pazar 00:04
kullandığının farkında,aynı şekilde kendisine oy veren büyük çoğunluğunda aslında bu cemaate çok sıcak bakmadığınıda biliyor.erdoğan artık on yıl önceki erdoğan değil,artık gücünün farkında ve bu gücü birilerinin hizmetine sunmayada niyeti yok.ancak eninde sonunda gülen cemaati ile bir çatışma yaşayacağını hesap ediyor.bu fırtına geçince ilk iş olarak gülen cemaatinin partisi üzerindeki elini çektirme çabasına girecek zira erdoğan akp yi merkez sağ partisi yapmak istiyor.ama bu çaba sonu olablir
 TOTEM
 5 Ocak 2014 Pazar 00:04
akp yi ne bu aydın doğan,ne chp nin yolsuzluk dosyaları,nede pabucumun aydın geçinen solculuğun yüzkarası elit kesim durdurabilecek. akp nin dağılma sürecini kendi içindeki bölünme başlatacak zira,şuan akp ye destek veren fethullah gülen ve cemaatinden aslında erdoğan ve akp yönetimi son derece rahatsız çok yakın bir dönemde bir sürtüşme yaşanması kuvvetle olasığ. erdoğan,fethullah gülenin kendi partisini kullanarak cemaatini güçlendirdiğini ve akp yi cemaati için bir sıçrama tahtası olarak-
 TOTEM
 5 Ocak 2014 Pazar 00:03
Yıl 2008 1 ekim, Gülen ve Erdoğan ile ilgili bir yorum yazmışım iki pasaj! bugün o iki pasajı kopyalayıp yapıştırıyorum. 5 yıl öncesinden bugünleri görerek yaptığım bir analiz ve başka bir şey söylemeyeceğim okuyun ve üzerine siz düşünün. Sevgiler.
 Misafir
 4 Ocak 2014 Cumartesi 15:30
Bir Yerde Küçük İnsanların Büyük Gölgeleri Oluşuyorsa; Orada Güneş Batıyor Demektir.
 TOTEM
 4 Ocak 2014 Cumartesi 14:43
Sadece saldırmak,karalamak,itham edip hakaretler sıralamak olan insanlara evliya sabrı gösterip mülayim davranamıyorsun.Yazar bir yazı yazıyor yazıyı yorumlamak,nelere katılıp nelere karşı olduğunu anlatmak yerine,ne oldu yazar sende Akp den menfaat mi sağlıyorsun diyorsa bu tavır karşısında sakin kalmak eminim yazar içinde kolay olmuyordur.
 TOTEM
 4 Ocak 2014 Cumartesi 14:38
Bazen durup bir değerlendirme yapmak hatta bazen öz eleştiri de yapmak gerekir benim sosyal hayatımda ki siyasi söylemlerim ile buradakiler aslında birbirinden oldukça farklı bana bunun sebebini soran dostlarım oldu orada daha sivri ve keskinsin olduğumu söylediler bende bunun sebebini düşündüm sebebi şu,Sana bağırıp çağıran,hakaretler eden seviyesiz ve saldırgan bir dil kullanan insana karşı sakin ve yapıcı olunmuyor! Ne söylediğini asla dinlemeyen,amacı tartışmak yada fikir teatisi değilde-
 Misafir
 3 Ocak 2014 Cuma 20:29
tabii ki hepsi de "komplo", hepsi de "kumpas. şimdi de tutturmuşlar "Erdoğan'ın çocuklarının malvarlığı" diye. Merak ettim ve benim "danışman"ım Google Amca'ya sordum. Ohhooo... neler varmış neler, ama tabii ki hepsi de "komplo", hepsi de "kumpas". inanmayın, hepsi de "iftira"...
 TOTEM
 3 Ocak 2014 Cuma 15:15
Son gelişmeler enteresan,Cemaat te bir geri çekilme var,Çarşaflayan Kılıçtaroğlu nu Baykal toplama peşinde Türkiye de yeni ve farklı bir siyasi yapılanma oluşuyor. Bu komplo ters tepti hesaplar tutmadı ve önümüzdeki günler dahada ilginç olacak gibi.Bakmayın siz orada burada zırvalayanlara yazarın ediği gibi çapı yetersiz olanlar yapmak zorunda değiller. üç beş dedikodu ile hiç muhakeme etmeden hiç düşünmeden konuşacaksan hiç konuşma sus daha iyi.
 Misafir
 3 Ocak 2014 Cuma 12:44
vicdanlı, namuslu, samimi, tutarlı olmayı Aytun Çıray'ın 31 temmuz 2012 tarihli makalesine yazılan son yirmi yorumdan öğrendik(!). Ruhsal sorunların tedavi edileceği yerler arasında yorum sayfalarının da olduğunu o örneklerden öğrendik.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime