PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Rumların Kıbrıs Planları, İngiliz’in Kalleşlikleri     ve Türk-İslam Dünyasının Umursamazlığı..
Yalçın Toker
YAZARLAR
24 Ağustos 2015 Pazartesi

Rumların Kıbrıs Planları, İngiliz’in Kalleşlikleri ve Türk-İslam Dünyasının Umursamazlığı..

Geçen hafta bu sütunda, Rumların Pontus hayallerini ele almış, Milli Mücadele günlerimizde Trabzon’da gerçekleştiremedikleri haince planlarını Kıbrıs’ta uygulamaya çalıştıklarından söz etmiştim.. Bu sebeple bu haftaki yazımda, Rumların Yavru Vatan Kıbrıs’tan Türk’ü atma planlarından söz edeceğim.
Yavru Vatan Kıbrıs adası, benim memleketim Silifke’nin, Akdeniz kıyısındaki limanı olan Taşucu’nun tam karşısında uzanır.. Çocukluğumda Taşucu’nda, dalgasız ve bulutsuz havalarda denize doğru baktığımızda, yavru vatanımızın dağlarını, tüten dumanlarını, geceleri ışıklarını görürdük.. Bunlar hayal miydi bilmem ama, Kıbrıs’taki köpek havlamalarını işittiğini söyleyenler bile çıkardı aramızdan..
Şimdi ne zaman Kıbrıs’tan söz edilse, heyecanlanır, hüzünlenirim.. Çocukluk günlerimin o anıları canlanır içimde.. Ve hemen, gazeteci dostum Tuncer Kubilay’ın Kıbrıs’tan bana gönderdiği yerel kitapları ve Yeni Volkan gazetelerini açar, yeni haberleri okumaya, eski bilgilerimi tekrarlamaya dalarım..
Şimdi önce Kıbrıs’ın tarihine kısaca birlikte bir göz gezdirerek işe başlayalım..
Akdeniz’deki bu şirin adanın bilinen tarihi, Milattan önceki asırlara, Finikelilere, eski Mısır’a kadar uzanır.. Tabii ben sözü oralara kadar götürecek değilim. Kıbrıs’ı biz Kanuni’nin oğlu II. Selim’in Padişahlığı döneminde 1571 yılında Venediklilerden fethetmiştik. Piyale Paşa’nın başlattığı, Lala Mustafa Paşa’nın tamamladığı fetih işlemi sonunda ada, Osmanlı topraklarına katılmış, 300 küsur yıl boyunca da Güney Anadolu’daki Alanya, Silifke, Tarsus, Kozan sancaklarını da içine alan bir eyaletimiz olmuştu.
93 Harbi dediğimiz 1877-78 Osmanlı Rus savaşı sonrasında, Kıbrıs’ı geçici olarak İngilizlere emanet etmek zorunda kalmıştık. Sebebi de, yeni bir Rus saldırısı karşısında İngilizlerin bize yardım etmelerinin kolay gerçekleşebilmesi idi. Yeni bir Rus saldırısında bize yardımcı olabilmeleri için Kıbrıs’ta kuvvet bulunduracak olan İngilizler, buna karşılık bize yılda 92.800 lira vergi ödeyeceklerdi. Yani adanın hakimiyeti yine Osmanlı’da kalacaktı. Elviye-i selase (üç vilayet; Kars, Ardahan, Batum) Ruslar’dan geri alınınca da Kıbrıs’ı bize geri vereceklerdi. Fakat bu sözlerinde durmadılar. Bu kalleşçe ve bedavadan sahiplenmelerini Lozan Barış Antlaşmasında resmen de tescil ettirdiler. 2. Dünya Savaşı sırasında Girit ve 12 adayı işgal eden Almanlar’a karşı üs olarak kullandıkları Kıbrıs’ı yıllar boyu bir İngiliz Yüksek Komiseri eliyle kendileri yönettiler.
Sonra da, bizden aldıkları Kars’ı Ermenilere bırakmaları gibi, Kıbrıs’ı da Yunanistan’a ikram etmeğe kalkıştılar. Zaten Yunanlıların Kıbrıs’ı ele geçirme hayali yani Megalo ideası olan Enosis, hiçbir zaman son bulmamıştır. 1950’li yıllardan itibaren Yunanlılar Enosis hayallerini gerçekleştirme amacıyla EOKA’yı kurdular. EOKA militanları Yunanistan’dan getirilen silahlarla Kıbrıs’ta Türklerin yanı sıra İngilizler’e de saldırmaya, katliamlar yapmaya başladılar. İngilizler self-determineyşın (kendi kaderini belirleme) önerisi getirdilerse de Rumlar bunu da kabul etmediler. Bizim, Kıbrıs’ın iki toplum arasında bölünmesi önerimize de karşı çıktılar. Kıbrıs’ın taksimi tezini desteklemek üzere Türkiye’de ve Kıbrıs’ta mitingler yapıldı. Kıbrıs’taki mitinglerde Türklerin üzerine ateş açan EOKA militanları pek çok soydaşımızı katlettiler.. Duruma çare bulunması için 19 Şubat 1959’da İngiltere, Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs Rum ve Türk temsilcilerinin katılımıyla Londra Konferansı toplandı. Burada yapılan anlaşmayla, kurulacak Devletin statüsü belirlendi. Buna göre Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı Rum, yardımcısı ise Türk olacaktı. 1960 yılında Başpiskopos Makarios Cumhurbaşkanlığına, yardımcılığına da Kıbrıs Türk toplumu lideri Fazıl Küçük seçildiler ve Kıbrıs Devleti kuruldu. Yani Rumların Trabzon’da gerçekleştiremedikleri Pontus planı Kıbrıs’ta uygulanmış oluyordu.
Buna rağmen Rumlar Enosisten (Yunanistanla birleşme fikrinden) vazgeçmiyorlar, tedhiş ve terör eylemlerine son vermiyorlardı. 1963 yılının 21 Aralık gecesi EOKA, tam 434 Türk’ü şehit etti.. Bunun üzerine Türk Hava Kuvvetleri Kıbrıs üzerinde uyarı uçuşları yaptılar. Şiddet olayları bir türlü durmuyor, Yunanlıların Kıbrıs’a asker çıkararak Türk köylerine yaptığı saldırılar devam ediyordu. Bu dönemde Erenköy yöresinde Türk ve Yunan kuvvetleri arasında şiddetli çarpışmalar oldu. Sonuçta fiilen ikiye ayrılmış olan Rum ve Türk toplumları kendi bağımsız yönetimlerini kurdular. Enosisçilerle Mücahitler arasındaki çatışmaların durdurulması için adaya uluslararası barış gücü gönderildi. 15 Temmuz 1974’te Kıbrıs'ta Başpiskopos Makarios'a karşı darbe yapıldı ve Sampson iktidarı ele geçirdi. Bu gelişmeler üzerine 20 Temmuz 1974'te Türk Silahlı Kuvvetleri, Türklerin can güvenliğini sağlamak üzere Zürich ve Londra Anlaşmalarının verdiği yetkiye dayanarak, adaya asker çıkardı. Barış Harekatı adı verilen bu çıkarmayı, 14 Ağustos 1974’te 2. Kıbrıs Barış Harekatı izledi. Onun için Kıbrıs’ta her yıl 20 Temmuz Özgürlük ve Barış Bayramı olarak kutlanır.
13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edildi.  2 Ağustos 1975’te Türk ve Rum devletlerinin temsilcileri Viyana’da toplanarak nüfus değişim anlaşması imzaladılar.
Güney Kıbrıs’ta kalan Türkler, Kuzey’e, kuzeyde kalan Rumlar da güneye göç ettiler.
İki toplum arasında bu gelişmeler olurken Birleşmiş Milletler ise sürekli Türk toplumu aleyhine yeni yeni kararlar alıyordu. 1978 yılında Amerika, İngiltere ve Kanada’da yeni bir plan hazırlayarak Kıbrıs’ta iki bölgeli bir Federasyon kurulması önerisini getirdiler. Bu plan Kıbrıs Rum yönetimine bir kıyak demekti.. Tabii biz kabul etmedik. Dışta bunlar olurken içte de iki toplumun Devlet Başkanları Kipriyanu ile Denktaş arasında çözüm müzakereleri 1983 yılına kadar devam etti. Fakat bir mutabakat sağlanamadığından nihayet Türk toplumunda bağımsızlık kararı alınarak, 15 Kasım 1983’te KKTC (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) kuruldu. Cumhurbaşkanlığına Rauf Denktaş seçildi.
17 Ocak 1985’te KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’la, Rum yönetimi başkanı Kipriyanu, Newyork’ta birleşme için toplandılar, fakat yine anlaşma sağlanamadı. 
O tarihten beri de Kıbrıs’ta, Türk ve Rum yönetimleri arasında toplantılar, müzakereler sürüp duruyor.. Tabii bunların hepsi de, Hristiyan Batı’nın dostlar alışverişte görsün palavrasının yansımalarıdır. Önümüzdeki haftaki 1 Eylül günü  Anastasiyadis’le KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı bir daha toplanacaklarmış. Rum kesimini Avrupa Birliğine ve Ortak Pazara almış olan batılılar arasındaki Hristiyan dayanışması sürüp durdukça o toplantıdan da bir sonuç beklemek boş hayal olur. Çünkü Hristiyan batının ve Rumların tek planı vardı: Türkleri Kıbrıs’tan atmak..
Peki Hristiyan dünyası Kıbrıs meselesine böyle tek yönlü yaklaşıp, Rumlar lehine kararlar alırken, Türk ve İslam dünyası ne mi yapıyor?.. Uyuyor.. İşte belgesi; KKTC’yi, tek bir Müslüman ülke ve Türkiye dışında tek bir Türk Devleti tanımış değildir. Bunu ben Türklük ve Müslümanlığın yüz karası sayarım.. Haydi Araplar kalleştir, Cihan Harbinde bizi arkamızdan vurmuşlar, çıkarları uğruna İngiliz’e, Fransız’a uşaklık etmişlerdir.. Ama Orta Asya Türk dünyası, Azeri, Türkmen, Özbek, Kazak, Kırgız, Tatar kardeşlerimiz sizler niye sessizsiniz? Kıbrıs’taki kardeşlerinize niçin siyasal desteğinizi verip, soydaşlarınıza sahip çıkmıyorsunuz?
Tabii bunda onlar kadar gelmiş geçmiş Türkiye Hükümetleri de suçludurlar. Türk dünyası ile yalnız menfaat ilişkileri kurmayı, ihracat-ithalat anlaşması yapmayı, Özbek’in pamuğunu, Azeri’nin petrolünü, Türkmen’in doğal gazını alıp Batıya satmanın, para kazanmanın peşinde oldu hepsi.. Kendisi de Kıbrıs’ta doğmuş, ilk ve orta eğitimini orada almış bir Türk olan rahmetli Alparslan Türkeş Kıbrıs meselesinin çözümü için çok uğraşmıştı. O dönemlerde bizler de  “Adriyatik’ten Çin Seddine” söylemi ve “21. Asrı Türk Asrı yapma” büyük planlarının hayalini kurardık.. Oysa bugün komşularla sıfır sorun dedikleri küçük hesapları bile yüzlerine gözlerine bulaştıran iktidarın elindeyiz. Bunlar mı bir zamanlar bize “ağabey” diyen Türk dünyasına ağabeylik yapıp, Kıbrıs’ı tanımalarını sağlayacaklar?(*)
 
(*) Coğrafyada Tarih İzleri/Yalçın Toker, Toker Yayınları, sa: 179., Tel: 0535 3199349
e-KİTAP: kitap@dr.com.tr  www.ttnetkitap.com/yayinevi/detay/yayinevi/447
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime