PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Üç Türk Büyüğü: Atatürk, Ziya Gökalp ve Nasrettin Hoca
Yalçın Toker
YAZARLAR
5 Ekim 2015 Pazartesi

Üç Türk Büyüğü: Atatürk, Ziya Gökalp ve Nasrettin Hoca

Kitaplarımın devamlı okuyucularından emekli öğretmen İlhan Bey geçenlerde yine ziyaretime gelmişti.. Daima okuyan, araştıran, emeklilik günlerini kitaplar arasında yaşadığı belli olan bir kişidir bu hoca.. Konuşmalarından bunu anlamaktayım.. 
Yayınevime geldiğinde ben yine bilgisayarımın başındaydım.. Ziya Gökalp kitapları ile meşguldüm. Tabii ki, misafirim gelince çalışmama ara verdim..
Her zaman olduğu gibi sohbet konumuzu yine İlhan hoca belirledi.. Öğretmenliğe yeni başladığı yıllardaki anılarından birini anlatarak sohbetimizi başlattı..
Malatya’nın köylerinde öğretmenlik yaptığı gençlik günlerinde rastladığı bir İngiliz arkeoloji uzmanı ile tanışmasını ve onunla konuştuğu konuları hikaye etti..
O zaman kendisi İngiliz arkeologa şu soruyu sormuş:
“Bir İngiliz olarak, Türk denince sizin aklınıza ilk gelen üç ismi söyler misiniz?”
Türkleri ve Türkiye’yi seven bir kişi olduğunu söyleyen İngiliz arkeolog’un ilk söyleyeceği ismin Atatürk olacağını.. İkinci, üçüncü isimlerin Anadolu’yu Türk yurdu yapan Selçuklu Sultanı Alparslan, İstanbul’u fethederek Orta Çağı kapatıp Yeni Çağı açan Fatih Sultan Mehmet, Barbaros Hayrettin Paşa gibi isimlerden seçeceğini  düşünerek beklemeye başlamış..
İngiliz’in cevabı ise şöyle olmuş:
“Bir: Gazi Mustafa Kemal Paşa.. İki: Büyük Türkçü Ziya Gökalp.. Üç: Nasrettin Hoca..”
Bu cevap karşısında şaşırdığını ifade eden İlhan Hoca; “Evet Atatürk’ümüzü gerçek adı Gazi Mustafa Kemal Paşa diyerek bir numaraya koymuştu tamam... İkinci isim olarak Ziya Gökalp demişti.. Bir numara Atatürk olduğuna göre, iki numaraya Atanın ‘fikrimin babası’ diye tanımladığı Ziya Gökalp‘i koyması da normal sayılabilirdi.. Ama üçüncü Türk olarak Nasrettin Hoca demesine gerçekten biraz şaşırmıştım..”
Hoca’nın yaptığı bu değerlendirme üzerine ben de düşüncelerimi şu şekilde açıklamaya başladım:
“ Peki, bir İngiliz bize aynı soruyu sorsa biz ne cevap verirdik? Ben şahsen en başa Shakespeare (Şekspir)i koyardım.. Yani bir Devlet adamını değil dünyaca ünlü bir edebiyatçıyı.. Onun için o İngiliz’in Ziya Gökalp ve Nasrettin Hoca demesine şaşırmamalıyız.. Zaten bugün bile İngiliz okullarında Nasrettin Hocaya büyük önem verilip ders olarak okutulduğu da bilinmektedir.. “
O halde bu durumda bugünkü yazımda kısaca Ziya Gökalp ve Nasrettin Hoca’dan söz etmeliyim..
Ziya Gökalp, modern Türkçülüğün kurucusudur. Büyük Atatürk, kendisinden «Etimin ve kemiğimin babası Ali Rıza Efendi ise, fikirlerimin babası Ziya Gökalp'tir» diye söz ederdi.
Ziya Gökalp, makale, şiir ve kitapları ile Türk milliyetçiliğini sistemleştiren bir büyük sosyologdur. Fikir alanındaki bu hizmetlerini Devlet adamı ve siyasetçi olarak da sürdürmüştü.
Ben Ziya Gökalp’in bütün kitaplarını günümüz Türkçesi ile sadeleştirerek yayınladım. Şimdilik o külliyatta şu 15 eser(*) var:
1. Türkçülüğün Esasları, 2. Türk Töresi, 3. Türk Ahlakı, 4. Türkleşmek İslamlaşmak, Muasırlaşmak, 5. Türk Medeniyeti Tarihi, 6. Hars ve Medeniyet, 7. Yeni Hayat(şiirler), 8. Altın Işık(şiirler), 9. Kızıl Elma (şiirler), 10. Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik
Tetkikler, 11. Hürriyet’e Mektuplar, 12. Son Şiirler, 13. Türk Terbiyesi, 14. Çınaraltı Yazıları, 15. Yeni Türkiye’nin Hedefleri.  
Bu kitaplardan Hürriyet’e Mektuplar Ziya Gökalp’in eşine ve kızlarına Limni ve Malta’dan yazdığı mektuplardan oluşmaktadır. Kitap, yazarın sağlığında yayınlanmış değildi. Mektupları tasnif edip sadeleştirerek hazırladığım bu kitaba Hürriyet’e Mektuplar adını da, en duygusal mektuplarını kızı Hürriyet’e gönderdiği için ben vermiştim. 
Bilindiği üzere İngilizler, I. Dünya Savaşından sonra, iktidardaki İttihat Terakki Partisi yöneticilerini tutuklayıp, yargılanmak üzere Malta adasına götürmüşlerdi. Talat, Enver, Cemal Paşa gibi İttihatçı liderleri ise kaçmışlardı.
Ziya Gökalp'e tutuklama emri, İstanbul Üniversitesinde ders verdiği sırada bildirilmiş, tutuklanarak Bekirağa Bölüğündeki diğer tutukluların yanına konulmuştu. 26 Mayıs 1919 tarihinde de önce Limni adasına, sonra da Malta adasına sürgün edilmişti. Ziya Gökalp işte bu sürgünlük günlerinde eşi Vecihe Hanım ve kızları Seniha, Hürriyet ve Türkan’a söz konusu kitabı oluşturan mektuplar yazmıştı.
 
KÜRTLÜK KONUSU VE ALİ KEMAL’E ŞİİRİ..
 
Ziya Gökalp, İttihat ve Terakki partisinin genel merkezinde görevli idi. Bu yüzden, muhalif Hürriyet ve İtilaf partisinin ileri gelenlerinden Ali Kemal, sürekli onunla uğraşır, Ziya Gökalp'in Kürt olduğunu ileri sürerek ona ağır tenkitler yapardı. Daha sonra Hürriyet ve İtilaf iktidara gelince, İç İşleri Bakanı olan bu Ali Kemal, Milli Mücadeleciler ve Atatürk hakkında ölüm emri çıkarttıranlardı. Sonu ise İzmit'te linç edilerek öldürülmek olmuştu. Tabii bunları bilirsiniz. İşte bu kişi hakkında Ziya Gökalp’in yazdığı aşağıdaki “Ali Kemal'e” şiiri çok ünlüdür. O şiirden iki dörtlük:
 
ALİ KEMAL’e
 
Ben Türküm! Diyorsun, sen Türk değilsin?
Ve İslamım! Diyorsun, değilsin İslam!
Ben ne ırkım için senden vesika,
Ne de dinim için istedim ilam!
…………….…
Türklük, hem mefkurem, hem de kanımdır;
Sırtımdan alınmaz, çünkü kürk değil!
Türklük hadimine Türk değil! diyen
Soyca Türk olsa da piçtir, Türk değil!
 
Görüldüğü üzere Ziya Gökalp “Turk kanımdır” dedikten sonra “Kürt olsaydım bile ilk gayem Türk milliyeti olurdu, çünkü Türk kuvvetli olursa Kürt, Arap, Çerkez bütün İslamları kurtarır...” diye eklemektedir. Türk-Kürt ayrımcılığına Gökalp, Küçük Mecmuada 1922'de yazdığı makeledeki şu cümlesi ile de karşı çıkmıştı:
 
Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir;
Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa, Kürt değildir!
 
NASRETTİN HOCA
 
Ziya Gökalp konusu bu gibi kısa makalelere değil, ciltler dolusu kitaplara sığmaz.. Onun için konuya burada son vererek, biraz da Nasrettin Hocadan söz edeceğim.. Nasrettin Hoca fıkraları ile bütün dünyada tanınan, insanları güldüren, düşündüren en büyük Türk mizahçısıdır. 1208’de Eskişehir Sivrihisar’da doğduğu rivayet edilir,  Konya yakınlarındaki Akşehir’de yaşadığı bilinir. Bütün Asya ve Türk dünyasında tanınır ve sevilir. Avrupa’da, Amerika’da, Afrika’da fıkraları yayınlanmış ve sevilerek okunmuştur. Fıkraları edebiyat derslerinde öğrencilere okutturulmaktadır. UNESCO tarafından1996-1997 yılları Nasrettin Hoca yılı ilan edilmişti. Bazı edebiyat tarihlerinde, Yıldırım Beyazıt döneminde Hoca’mım büyük ün kazandığı, Anadolu’yu fethetmeğe gelen Timurlenk’in, onun sohbetlerinden çok hoşlandığı, Çelebi Mehmet döneminde vefat ettiği ve Akşehir yakınındaki türbeli kubbeye defnedildiği yazılıdır. Fakat bu bilgiler, özellikle de Timur’la görüştüğü bilgisi kanıtlanmış değildir.
Hocadan iki fıkra:
 
NASRETT’N HOCANIN
EŞEĞE TERS BİNMESİ
Nasreddin Hoca bir gün bir köye gider.. Orada kendisini misafir ederler. Cuma namazı günü camide kürsüye çıkar. Cemaate çok güzel bir vaaz verir. Camiden çıkınca Hoca'nın eşeğini getirirler. Hoca eşeğine binerken biraz düşünür.. Sonra eşeğine biner ama ters oturur. Herkes buna şaşırır. Dayanamayıp sebebini soran bir köylüye Hoca şöyle cevap verir:
“Eğer düz otursaydım siz arkada kalacaktınız. Siz öne geçseydiniz, bu defa ben arkada kalmış olacaktım. Böyle ters binince size arkamı dönmemiş oldum. Sebebi bu..”
 
“EŞEĞİN HİÇ Mİ SUÇU YOK?”
Bir gün Hoca’nın evinin ahırındaki eşeği çalınmış.. Hoca olayı, eşeğinin beceri ve üstünlüklerini ballandıra ballandıra anlatarak halka duyurmuş. Ama insanlar onun yardımına koşacakları yerde başlamışlar hocayı suçlamaya:
Kapını kilitlemeyi mi unuttun hoca?
  • Niye ahırın kapısına parmaklık yapmadın?
  • Kış uykusuna mı yatmıştın?
    Hoca nihayet dayanamamış şöyle cevap vermiş:
  • Siz benden yana mısınız, yoksa domuzdan yana mı? Hırsızın hiç mi suçu yok be!..
     
    Günümüzün siyasal olayları karşısında, Hoca’nın bu fıkralarını anımsamaktan kendini alamıyor insan.. Bugün halkının verdiği oylarla seçilip o makamlara gelenlerin, sonra millete arkalarını dönmeleri..  Apaçık görünen  kendi suçlarının sorumluluğunu başkalarına yüklemeye çalışmaları gibi örnekler her gün tekrarlanmakta.. Ayrıca Ziya Gökalp’in yukarıdaki şiirinde tasvir ettiği Ali Kemal benzerlerini, isterseniz bugünküler arasında da bulabilirsiniz..  
     
    (*) Ziya Gökalp Külliyatı/ Sadeleştiren: Yalçın Toker, Toker Yayınları, 15 kitap, tamamı 2112 sayfa, Tel: 0535 3199349)
    e-KİTAP: kitap@dr.com.tr         ww.ttnetkitap.com/yayinevi/detay/yayinevi/447
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime