PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Osmanlı'nın 'Teba-i Sadıka'sı, Ermenilerin İsyan ve Hainlikleri!
Yalçın Toker
YAZARLAR
31 Ağustos 2015 Pazartesi

Osmanlı'nın 'Teba-i Sadıka'sı, Ermenilerin İsyan ve Hainlikleri!

Geçtiğimiz haftalarda, bugün çoğuna “dost görünen düşman” diyebileceğimiz komşularımızın, tarih boyunca bize karşı olan tutum ve davranışlarını ele almaya başlamıştım. Güneyde, Suriye ve Irak vesilesiyle, Kürt ve Arap terör örgütleri PKK ile IŞİD’in günümüzdeki vahşetlerine temas ettikten sonra, Pontus ve Kıbrıs meseleleri dolayısıyla batı komşumuz Yunanlılardan söz etmiştim.
Bugün de Ermeni meselelerini yazı konum yapıyorum..
Osmanlı döneminde Ermenilere, teb’a-i sadıka denilirdi. Yani Ermeniler, Devlete bağlı ve saygılı uyruklar olarak değerlendirilirlerdi. Ama sonra sonra Devlete en büyük hainlikleri onlar yaptılar. I. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele günlerindeki düşmanlarımız olan Ruslar’a, Fransızlar’a yardım ve yataklık ederek, casusluk yaparak, cephelerde bizi arkamızdan vurarak, her türlü mel’anetlerini kustular. Tabii bütün bu olaylarda batılıların kışkırtmaları da başta gelen bir etken olmuştu.
Hristiyan Batılılar, I. Dünya Savaşı günlerinde Ermenileri topluca, savaş bölgelerinden güneye göç ettirmemiz olayını da “tehcir katliamı” ve “Ermeni soykırımı” olarak damgalamışlardı.. Yani Ermeni hainlik ve vahşetlerini ters yüz ederek, Türklerin göç ettirme işlemini soykırım diye tescil ettirme düzenbazlığı gösterdiler. Aynı düşmanca taktikleri günümüzde de süregelmektedir. Nitekim İsviçre, 2005’te çıkardığı bir kanunla, Ermenileri güneye göç ettirilmemizi "Ermeni soykırımı” sayan ve bunun inkarını ise suç kabul eden bir kanun çıkardı. Hatırlarsınız, Doğu Perinçek, bu gelişme üzerine İsviçre’ye gitmiş, “Ermeni soykırımı, emperyalist yalanıdır” şeklinde demeçler vermişti. Perinçek, bu beyanları yüzünden göz altına alınmış ve Ermeni soykırımını inkar suçlaması ile 90 gün hapse mahkûm edilmişti. Ancak davanın AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) safhasında davranışı haklı görülmüştü.
Bu gibi ayrıntılara ileride temas etmek üzere biz şimdi, Ermeni konusunun tarihi seyrine bir göz gezdirelim. Bunun için Milli Mücadelede İç İsyanlar ve Son Ermeni Olayları(*) isimli kitabımdaki bazı satırları hatırlatacağım. Sa. 192’den:
“Ermeniler, MÖ. 6. Yüzyılda Urartu’lar bölgesinde tarih sahnesine çıkmışlardır. Kurdukları Devletin Romalılar tarafından yıkılmasından sonra asırlarca Arap, Moğol, Bizans zulmü altında yaşadılar. Onları Bizans’ın zulmünden 1066 yılında Selçuklu Sultanı Alparslan kurtardı. Dört asır sonra 1453’te Fatih İstanbul’u fethedince Ermeniler İstanbul’da kendi Patrikhanelerini kurabildiler. Fatih Sultan Mehmet, Kırım’ı fethedince Kefe’den göç eden Ermeniler’i Edirnekapıya, Karaman’dan göçenleri de Samatya semtine yerleştirtti. Onlar o tarihten sonra varlıklarını Fatih’e medyun olarak yaşadılar. Yalnız İstanbul’da değil, Türkiyenin her yerinde, Türk toplumu içinde ayrıma tabi tutulmadan mutlu biçimde yaşamlarını sürdürdüler.. Çok iyi Türkçe konuşur, Türk yemekleri yerler, Türk müziği dinlerlerdi. Onlara Devlet memuru ve asker olma hakkı da tanındı. Padişah Abdülaziz, çıkardığı 30 Mart 1863 (17 Mart 1279) tarihli Nizamname-i Millet-i Ermeniyyan isimli Nizamname ile Ermeni halkının haklarını ve Patriğin yetkilerini yasal teminat altına aldırdı.
Devlet bünyesinde en yüksek makamlara geldiler. Meclis-i Mebusan’a on Ermeni asıllı mebus seçildi.. Üst düzey memurluklara, doktorluk, ticaret, ithalat işleri, altın ticareti, sarraflık, gibi önemli meslekler Ermenilerin elinde idi. Osmanlı’da Orman İdaresini kuran ilk Genel Müdür, Balkan Harbi sırasında Devletin Dışişleri Bakanı da Ermeni (Gabriel Naradunkyan) idi. Kısacası teb’a-i sadıka denilen Ermeniler saygı görmekte, onlar da Devlete olan bağlılıklarını daima sürdürmekte idiler 
Osmanlı Devleti’nde, Ermeni meselesi 93 Harbi (1877-78 Türk-Rus Savaşı) döneminde patlak verdi. Harbin başladığı günlerde, Mebusan Meclisindeki müzakereler sırasında söz alan Ermeni mebuslar da, “Hepimiz Osmanlıyız” diyerek Rusya’yı kınamışlar, hatta birçok Ermeni genci de Rusya’ya karşı savaşmak üzere Orduya gönüllü yazılarak cepheye gitmişlerdi.
Fakat savaşın başındaki bu manzara savaş günleri sırasında giderek değişti.. Balkanlardan esen Yunan, Bulgar, Sırp milliyetçilik rüzgarları, kısa sürede Ermeniler’i de etkiledi. Harp sonunda İstanbul’da Ayestefanos’a (Yeşilköy) kadar gelen Rus Ordusunun subaylarını Ermeni Patriği Nerses karşıladı, misafir etti.. Hatta onlardan, Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermenistan Devleti kurulması yönünde yardımcı olmalarını rica etti.
Zaten 93 Harbi döneminde Doğu Anadolu’da, Hristiyan Batı Devletlerinin kışkırtmalarının da etkisiyle Ermeni hainlikleri çoktan başlamış, almış yürümüştü. Osmanlı Ordusundaki Ermeniler, silahları ile birlikte Rus Ordusuna katıldılar. Bu arada Ruslar Kafkas Ermenistanı denilen bölge halkını silahlandırıp onlardan süvari ve piyade alayları kurdular.. Bölgedeki Ermeniler de Van’da, Erzurum’da kurulmaya başlayan Ermeni cemiyet ve örgütlerinin yönlendirmesiyle Rus Ordusuna casusluk, yol göstericilik, ispiyonculuk yaparak ilerlemelerin sürmesi için hizmet ettiler.. O dönemde kurulmaya başlayan Ermeni bağımsızlık örgütleri, Kara Haç, Anavatan Müdafileri, Armenekan Partisi, Hınçak, Taşnaksütyun birbirini izledi.. Hainlik ve mel’anetler hep sürdü gitti.
Ancak bu noktada hemen şu noktayı vurgulamalıyım: Aklı başında Ermeniler bu olanları onaylamamaktaydılar. Nitekim, 1908’de 2. Meşrutiyetin ilan edildiği günlerde, “Vatan Bizim Canımız, Osmanlı Unvanımız!” diye bağrışarak İttihad-ı Anasır (Unsurların Birleşmesi) ilkesine sarılanların başında bu aklı başında Ermeniler gelmekteydi.
Fakat onların bu yaklaşımlarına rağmen, bağımsızlık isteyen, bu uğurda her türlü hainliği, düşmana yardım ve yataklığı devam ettiren, her yerde isyanlar başlatan Ermeni kesiminin mel’anetleri ise hiç durmadı. O isyan ve hainlik olaylarını, ayrıntıya girmeden kısaca şöyle sıralayabiliriz:
 
 I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİNDEKİLER:
Musa Bey Olayı (1889),
Erzurum Olayı (20 Haziran 1890)
Kumkapı Olayı (30 Eylül1890)
Merzifon, Kayseri, Yozgat Olayları (1892-1895)
Bab-ı Ali Yürüyüşü (1895)
Birinci Sasun İsyanı (8 Ağustos 1895)
İkinci Sasun İsyanı (Temmuz 1897)
1. Zeytun İsyanı (Temmuz 1895-Şubat 1896)
Birinci Van İsyanı (14 Haziran 1895)
Osmanlı Bankası Baskını (26 Ağustos 1896)
Yıldız Suikasti (21 Temmuz 1905)
Adana Olayları (14-25 Nisan 1909)
 
I. DÜNYA SAVAŞI DÖNEMİNDEKİLER:
İkinci Zeytun İsyanı (1914-15)
İzmit, Adapazarı, Bursa Olayları (1914-15)
Fındıkçık Köyü Olayı (1915 bahar aylar›)
Musadağ Olayı (1915 baharı)
Şebinkarahisar Olayı (5 Haziran 1915)
Urfa Olayları (Ağustos 1915)
İkinci Van İsyanı (15 Nisan-3 Mayıs 1915)
Elazığ Olayları (1915 Ocak, Şubat ayları)
Bitlis Olayı (20 Şubat 1915)
Erzurum, Kars, Trabzon Olayları (1915-20)
Diyarbakır Olayları (27 Nisan 1915)
Sivas Olayları (1913 Ağustos-Ekim ayları)
Yozgat Olayları (1915-1917)
Adana Olayları (1918-22) 
 
Hepsi de birbirinden ağır hainliklerle dolu olan bu olaylardan mesela, 1890’daki Kumkapı Olayında, İstanbul’un Kumkapı semtindeki Patrikhanede toplanan Ermeniler, Babı Aliye baskın yapmayı planlamışlar, Siirt’e bağlı Sason bölgesine gelen Hınçak propagandacıları halkı ayaklandırmaya çalışmışlar, 2. Sason isyanında 1132 Türk’ü öldürmüşler, kendi kayıpları ise sadece 19 Ermeni olmuş.. Kahraman Maraş’ın, o zamanki adı Zeytun olan Süleymanlı bucağında, Van’da, Adana’da Ermeni isyanları birbirini izlemiş, Van’da, Rus Generali Melikov’un oğlunun Taşnak ve diğer Ermeni komitecilerini bir araya getirerek oluşturduğu Ordu 100 bin kişiyi bulmuştu.
Bütün bu Ermeni hainlik ve isyan olayları yüzünden, Türk Ordusu en büyük zararı I. Dünya Savaşı sırasında gördü. Bu sebeple haklı olarak, cephe bölgesindeki Ermenileri daha uzak yerlere, güneye göç ettirme kararı alındı. İşte bizim tehcir (toplu göç ettirme), Batılıların ise soykırım dedikleri olay budur. Konuyla ilgilenenler, bunlara ait bilgileri bütün tarihsel arşiv ve kitaplarda rahatça bulup okuyabilirler. İsterseniz,  Ermeni olaylarının ayrıntılarını özetlediğim şu kitabımdan da yararlanabilirsiniz, diyerek bugünkü yazıma da son noktayı koyayım:  
 
(*)Milli Mücadelede İç İsyanlar ve Son Ermeni Olayları /Yalçın Toker, Toker Yayınları, sa: 179., Tel: 0535 3199349  e-KİTAP: kitap@dr.com.tr  www.ttnetkitap.com/yayinevi/detay/yayinevi/447
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime