PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Adli Tıp Kararları Şaibeli!
Talat Atilla
YAZARLAR
11 Şubat 2013 Pazartesi

Adli Tıp Kararları Şaibeli!

Cerrahpaşa Adli Tıp Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Vecdet Öz’den ŞOK Açıklama;

ADLİ TIP KARARLARI ŞAİBELİ, KEFİL OLAMAM!

Devam eden Ergenekon ve Balyoz dava sanıklarının yaş ortalaması neredeyse 70’lerde olunca, süreç adliyelerden çok hastanelerde ilerliyor. İşte tam bu noktada davaların kilitlendiği yer Adli Tıp Kurumu oluyor. Çünkü mahkemelerin hasta sanıklarla ilgili, “Rahatsızlığı hapiste kalmasına engel mi, değil mi?” sorusuna cevap aradığı yegane kurum Adli Tıp Enstitüsü… Eski Genelkurmay Başkanı emekli orgeneral Ergin Saygun’un kalp rahatsızlığında ihmali olduğu iddiasıyla yeniden kamuoyunun gündemine gelen Adli Tıp Kurumunu, Adli Tıp’ın sık sık bilirkişi istediği Cerrahpaşa Adli Tıp Enstitüsü Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Vecdet Öz’e sordum.

Adli Tıp’ın Türkiye’deki önemli otoritelerinden kabul edilen Prof. Dr. Vecdet Öz’ün tarihe not düştüğü önemli açıklamaları şöyle oldu;

“Adli Tıp Enstitüsü’nün bu haliyle verdiği kararlar tartışmalı, hatta şaibelidir. Adalet Bakanlığı siyasi bir kurumdur. Adli Tıp Enstitüsü’nün Adalet Bakanlığı’na bağlı olması, kurumu tartışmaya açanların elini güçlendiriyor. Cerrahpaşa Adli Tıp Enstitüsü Ana Bilim Dalı Başkanı olarak, Adli Tıp Enstitüsü’nün verdiği kararlara kefil olamam. Kefil olabilmem için önce özerk bir yapıya sahip olması gerekir...”

 

Bilirkişi olmayı kabul etmedim!

 

Mahkemenin istediği sağlık raporlarının Adli Tıp’ın dışındaki yerlerden de alınabilmesi gerektiğini savunan Prof.Dr. Öz, sözlerine şöyle devam etti;

“Bir sanık yakını Adli Tıp’ın kararı siyasidir dese, Adli Tıp yetkilileri aksini nasıl ispat edecek?

Adli Tıp bizden bilirkişi talep eder ama ben özerk olmadığı için bilirkişi olmayı kabul etmiyorum. Adli Tıp mutlaka kriptolu sisteme geçmeli. Bu haliyle dosyaların hangi hocaya gittiğini bile bilmek mümkün değil.

 

Kritik kurumlarımıza açık çek vermeliyiz!

 

Sistemi sil baştan değiştirmeliyiz. Örneğin Londra’da yargıçlara hiç kimseye muhtaç olmasınlar diye açık çek verilir. Neden bu sistemi kritik kurumlarımıza uygulamıyoruz?

Her gelen siyasi iktidar özerklik için söz veriyor ama tutmuyor. Zamanında Cemil Çiçek’e konuyla ilgili dosya vermiştim. Verdiğim bilgileri haklı buldu ama bakanlıktaki ömrü yetmedi…”

 

Devlet cinneti

Büyük devlet olmak tesadüflerle gerçekleşmiyor. Türkiye gibi kendi yetiştirdiği evlatlarını önce kendisi tüketen bir yapının büyük devlet olma iddiası ‘lafı güzaf’tan öteye geçemiyor. Devletin bir başka tuhaf refleksi de, “İstediğimi yaparım. Basın zaten yazamaz. Yazsa da, birkaç seferden sora nasılsa unutur…” gibi bir ön ezbere sahip olması… Oysa, bir gazeteci için yazdıklarına fikri takip yapmak, meslek namusudur. Şartlar ne olursa olsun, bu fikri namusa sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Defalarca yazdım ama Bakanlık yetkilileri, yazdıklarıma çözüm aramak yerine telefon trafiğini tercih etti. Adı Hasan Yıldırım… 42 yıllık, Türkiye’nin en tanınmış cerrahlarından birisi. Suçu, hastalarına kaliteli malzeme kullanarak ameliyat yapması. Sağlık Bakanlığı, kanser protezi olarak anılan ama dünya literatüründe mega protez olarak bilinen protezleri, kemik çürümeleri hücre seviyesiyle ispatlanmış olmasına rağmen, hastalarına kullandı diye, Dr. Yıldırım’a soruşturma üstüne soruşturma açıyor. Yalnız bu cerrahın dosyaları kurum kurum gezdiriliyor. Savcılığa yapılan suç duyurularının takipsizlikle sonuçlanması da bakanlığı durdurmuyor. Uyarı cezası veriyor. Yatak sayısını azaltıyor. Asistanlarını, bu doktorun başına amir diye veriyor. Bakanlık, Dr. Yıldırım’a örtülü olarak, “Hastanın yaşı gelmiş yetmişe. Zaten ölüyor. Niye pahalı protez kullanıyorsun?” demek istiyor.

Kilit soru şu; Masum olduğu bilinen bir Doktora, bu ısrarlı eziyet niye?

Bu sorunun cevabını, Dr. Hasan Yıldırım’ın, Bakanlık Başdenetçisi Şükrü Kaya’ya, “Müsteşar Nihat Tosunun bana kişisel husumeti var.” sözlerinde aramaktan başka çare kalmıyor. Onlarca mantık hatasını düz akılla izah etmek mümkün değil. Düşünün; Yıldırım’ın ameliyat ettiği hasta yakını İdris Kurt’un şikâyet ettiği doktorlar terfi ediyor, memnun olduğu Dr. Yıldırım’a ise bahane aranarak sürekli mobbing uygulanıyor. Yıldırım’a bu zulmü yapanlar, devletin caydırıcı gücünü suiistimal ettikleri gibi, devletin gücünü kendi egolarını tatmin için de kullanmış oluyorlar. Bu; adli olduğu kadar, aynı zamanda bir insanlık suçudur. İdris Kurt, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Sağlık Bakanlığı’na 2. suç duyurusunda bulunmuş. Konuyu çözmek birinci derecede Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun uhdesindedir. Takip etmeye devam edeceğim.

 

Başın Sağolsun Rahmi Abi

Mehmet Türker O Vefasızlığı Yazdı:Yıldızlar hep kayıyordu. Ama 2013 bu konuda biraz daha kıyıcı girdi. En son duayen gazeteci Rahmi Turan’ın basın emektarları kardeşi gazeteci yazar Kamil Turan vefat etti. Bilirim… Bu durumda söylenecek çok fazla söz kalmaz. Merhuma Allah’tan rahmet, başta Rahmi Turan olmak üzere tüm ailesine sonsuz sabır dilemekten başka… Ne söylenebilir ki?

Yazık!

Servet düşmanı değilim ama bir dergide şu haberi okuyunca yıkıldım;

En yoksul 48 ülkenin gayri safi milli hasıla toplamı, dünyanın en zengin 3 iş adamının servetinin yarısı kadar bile etmiyormuş. Asıl utanç verici olan, bu bilgiden sonra dünyanın utanmadan dönmeye devam etmesi. Yok mu durduracak bir babayiğit!

 

*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 TOTEM
 16 Şubat 2013 Cumartesi 16:26
YANLIŞLARA TÜMDEN KARŞI OLMAK GEREK! Yanlış kendi cenahı tarafından yapılırken susup hatta savunup karşı taraftan gelince kıyametleri kopartmak hiç etik ve ahlaki değildir.Bu ülkede bir yapı on yıllarca hukuksuzca eylemlerde bulundu o zamanlar bunları savunanlar güç başka yapının eline geçtiğinde benzer haksızlıklara kıyametleri kopartıyorlar.Emin olun suç partilerde yada oluşumlarda değil,Bizlerde bizler adil ve hakkaniyetli değiliz ki önce kendimizden başlamalıyız düzelmeye..
 Misafir
 14 Şubat 2013 Perşembe 23:28
Adli Tıp konusunu AKP ve başındaki kişi iyi bilir.Fatih Hilmioğlu ne diyor;"Beni buradan sağ çıkarmazlar."?Sıkılıyorum diyenler,gerçekten sıkılma var mı siz de?Eğer varsa en azından Hilmioğlu olayı ile ilgili bir şeyler yazarsınız.Sn.okur arkadaşlar yazarlar bir konuyu yazarlar ama o konu sizi bir yerlere getiriyorsa orada bir sıkıntı var demektir.Bazı aklı evveller iki de bir yazar ne yazmışsa ona yorum yapın diyorlar ya.Tam DİKTATÖR KAFASI;ne diyorsam onu,dediğim kadar düşüneceksin.
 OWLEYE
 12 Şubat 2013 Salı 15:49
Sayın yazarın kapitalizme beddua ederken dünyanın durmasını temenni etmesi bana;bir toplumun helak edilmesinden önce toplumun mal ve akıl olarak varlıklılarının adeta görevlendirilmişçesine haksızlıkların derinleşmesinde aracı kılınacağı ilkesi gelmiştir..İlke Allahındır..Zaten kıyametin temennisi de ahir zamanın belirtisidir..Ben varoluşçu düşünmek gerektiği kanatindeyim..Tam bir dibe vurma durumunda değiliz henüz.., onun için bu toplumsal kanseri henüz opere edecek durumda da değiliz....
 OWLEYE
 12 Şubat 2013 Salı 15:41
Şaibeleliler listesinin başında kuvvetler ayrılığı gelmektedir..Liste akli meleke kuvveti ,sağlıklı algılama yetisi ve rasyonel düşün kudretine göre uzatılabilir..Seçim sonuçlarından sınav sonuçlarına, ihale sonuçlarından bürokratik atamalara kadar, içerisinde şaibe olimpiyatlarının yapılabileceği görkemli bir şaibe havuzuna sahibiz esasında..Ancak kimse bana halk bundan iyisini hakediyor dedirtemez..Torpil için oy verenin kendini şaibeye koyvermesi müstehak kategorisinde değerlendirilir...,
 hulya
 12 Şubat 2013 Salı 12:03
Konuyla hiç ilgisi olmayan sn.S.Demirel'in ismini sadece her kesimden insanın tanıdığı bildiği ve zamanında gücün başı olarak güç'ten zarar gören insanlara objektif bakmayıp "bana hiç kimse sağcılar cinayet işliyor dedirtemez" sözünü beyinlere kazıdığı için yazdım.Böyle bir yaklaşımla otomotik olarak zayıf tarafa kuvvetli bir mobbing uygulanmış oluyor.Zayıf tarafın güçlü karşısında ezilmekten başka seçeneği kalmıyor.Ondan sonrada ADALET sadece parti isimlerinde yer alır hale geliyor.
 Misafir
 12 Şubat 2013 Salı 11:16
Mobbing ceza yasasına girmelidir.Mobbing suçtur ve insanlık suçudur ve önümüzdeki yıllarda Türkiyenin başını ağrıtacak ve hızını kesecek olayların bir tanesidir.Mobbinge göz yumulur ve mücadele edilmezse kaliteli insanlar tek tek küstürülerek köşelerine çekilecek meydan ise yerlerini asla dolduramıyacak kişilere kalacak.Devlet kişiyle kaim değil ama kişilerle yaşar. Mobbingin bir an önce ceza yasasında yerini alması gerekir.
 Misafir
 12 Şubat 2013 Salı 11:10
"İstediğimi yaparım. Basın zaten yazamaz. Yazsa da, birkaç seferden sora nasılsa unutur…” Genel olarak bu düşüncenin hakim olduğunu söyleyebiliriz.İtirazım ise bu refleksin Devlete ait gösterilmesinedir.Evet böyle düşünce sahipleri var ve hepimiz bu kişilerden müzdaribiz ve bir yerde kümelenmişte değiller.
 hulya
 12 Şubat 2013 Salı 10:30
"Devletin gücünü kendi egolarını tatmin için de kullanmış oluyorlar" Türkiyenin en önemli siyasi sorunu budur.Bu sorun çözülmeden bu ülkede hiç bir yenilikten bahsedilemez.Bilim ve evrensel doğrulara itibar etmeyen her düşünce eninde sorunda yok olmaya mahkumdur.En acısıda sn.S.Demirel gibi yaşarken hiç bir şeyin farkında olmayıp güç elden gidince mağdurların yanında yer almaktır herhalde.
 Misafir
 12 Şubat 2013 Salı 09:49
Sayın Vecdet Öz'ün kenardan, yancı bir şekilde İstanbul Üniversitesi, Adli Tıp Enstitüsü, Tıp Bilimleri Anabilim Dalı Başkanı olduğu halde Adli Tıp enstitüsü başkanı algısı yaratacak şekilde tanıtılmasını kınıyorum. Ünvan gaspı yapılmamalı, ayrıca bu şahsın adı adli tıp camiasında hiç duyulmamıştır. Adli Tıp Kurumuna vuracağım derken başka adli tıp hocası mı bulamadınız sayın yazar.
 Misafir
 12 Şubat 2013 Salı 09:45
tedavi kabul etmez hasta ruhlardan ne kadar dürüst, tarafsız ve mert davranmalarını bekleyebiliriz? Ortada olan aleni haksızlıklara rağmen sırf desteklediği siyasete laf gelmesin diye kırk takla atan, lafı dolandıran, solucan gibi kıvrılanlardan ne kadar sağlıklı tavır bekleyebiliriz? Herşey ortadayken bu rezaletin adını koymaktan kaçınıyorsak, bizlere YUH olsun, şeref bizlere çok uzak. Demek ki çok daha kötülerine layıkız ve Allah da bize layığımızı verecektir.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime