PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Aklanmanın belgesi!
Talat Atilla
YAZARLAR
15 Nisan 2013 Pazartesi

Aklanmanın belgesi!

Bir süre önce Meclis Adalet Komisyonu’nda kabul edilen, “İhaleye fesat suçunda” indirim, CHP’li Milletvekillerinin teklifi, AKP’li vekillerin kabulü ile onaylandı. Yasa öyle ayarlandı ki, CHP sayesinde örtülü bir af çıkarıldı.

CHP, bu teklifiyle, tüm siyasal yaşamının en büyük hatalarından birisini yaptı. Yolsuzluklara karşı İktidarı denetleyecek en büyük siyasal örgütün, yolsuzluk suçlarının indirimi için imza vermesi, CHP’nin ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bundan sonra yolsuzluklara karşı geliştireceği iradenin inandırıcılığını sınırlayacaktır.

Basında ilk kez yayınladığım bu belge, seçim döneminde CHP’yi zorlayacaktır. Bu yasa teklifinin, CHP tarafından verilmesinin sebebi belli; Başta İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve CHP’li danışman Gürsel Erol’u olası hapis cezasından kurtarmak.

Bu yasayla, başarısı tartışmalı Aziz Kocaoğlu'nun sözde "mağduriyet" zırhı delindi ve üzerine kuşku bulutları çöktüğü gibi, Kocaoğlu'nu Kılıçdaroğlu'na karşı bir kez daha borçlandırdı.

İlk borcu bir milletvekili ile kavgasında ortaya çıkmıştı.

Bu kavgada Kocaoğlu'nun kavga ettiği bir milletvekiline, TV kameraları önünde, "Hay seni milletvekili listesine koyan Genel Başkan'ın..." diyerek genel başkanına yaptığı gönderme (!) akıllardadır.

Üstelik bu kavga CHP'ye en az bir milletvekiline mal oldu.

Bir diğer borç da,  Başbakan'ın "CHP'li belediyeler PKK'ya yardım ediyor" sözleri üzerine ortaya çıktı.

Kılıçdaroğlu bunun üzerine kendisinden Başbakan'ı dava etmesini istedi ama Başbakanla iyi ilişkilerini zedelemek istemeyen Kocaoglu, Genel Başkanı'nı "iplemedi!"

Demek ki, CHP, Kocaoğlu ve Gürsel Erol’un dürüstlüğünden emin değil!

Aksi halde geçmişte DYP/ANAP iktidarının birbirlerini aklaması gibi bir paslaşmayla, yolsuzluk yapanlara af gibi bir indirim için ön ayak olur muydu?

Olmazdı!

 

 

 

 

 

The Godfather- Final

 

Başrollerini Marlon Brando ve Al Pacino’nun oynadığı, The Godfather- Baba filimlerini hatırlarsınız.

Her saniyesi gerilim dolu bir sinema başyapıtıydı.

1996 yılında öldürülen kumarhaneler kralı Ömer Lütfü Topal’ın yaşamı da Baba filminin büyük mafia babası Don Corleone kadar hareketliydi.

1996 yılında öldürülen Topal’ın geride bıraktığı miras, Topal ailesini birbirine düşürdü. Aldığım bilgilere göre Ömer Lütfü Topal öldürüldükten bir süre sonra dönemin İstanbul asayiş müdürü Adil Serdar Saçan, Topal’ın evine baskın yaptı.

Baskında, Topal’ın evinin balkonunda bir torba içinde 6 milyon dolar bulundu.

Topal ailesi, bu paranın kumar parası olmadığını, kendi helal kazançları olduğunu iddia etti. Mahkeme, ailenin bu savunmasını haklı buldu ve 6 milyon dolar, Topal’ın aile bireylerine paylaştırıldı.

Kısa bir süre önce, Topal’ın 841.000 Amerikan dolarının düzmece belgelerle aile içinde hak etmeyen kişilerce bankadan çekildiği iddiasıyla, İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldı.

Ve yine ilginç bir tesadüfle, paranın çekildiği şube, merkezden gelen talimatla kapatıldı.

Aldığım bu bilgileri İstanbul’un tanınmış avukatlarından Murat Sultansu’ya da doğrulattım. Umarım, ortalık kan gölüne dönmeden bir çıkış yolu bulunur.

 

 

 

İslamiyete En Büyük Darbe Müslümanlardan!

Mısır’da sokak ortasında Hıristiyan bir kadına tekbir sesleriyle tecavüz görüntülerini umarım izlemediniz.

İçim acıdı. Utandım.

Tekbir ve tecavüzü bir araya getirecek kadar alçaklaşanlar Müslüman olamazlar. Tıpkı, Irak’ta Müslüman kadınlara tecavüz eden alçaklar gibi.

Bazen, uzaylıların insan kılığında dünyayı çaktırmadan işgal ettiğini düşünüyorum.

Ya da, geliştirilen bir yapay gazla, insanlar, insanlıklarından çıkarılıyor.

Müslümanlık, bizzat Müslümanlar tarafından öksüz bırakılıyor.

Allah adildir. Müslümanlar, Allah’a layık kul olsaydı, Ampulü, Edison yerine Ahmet,  Matbaayı, Gutenberg yerine de Mehmet bulurdu.

Oysa, Müslüman aleminin önemli bir bölümü, yalnız içkiye günah gözüyle bakarken, kadınlara cariye muamelesi yapmaya devam ediyorlar, diğer yandan da, yolsuzlukları, ‘Ahir zaman’ kılıfıyla örtmeye çalışıyorlar.

Allah, yalnızca kafire değil, kendisine akıl öğretmek isteyen münafıklara karşı da, mutlaka nurunu tamamlayacaktır!

 

 ‘Ağa’nın oğlu!

‘Aktör olma’ isteği, belli ki, İş adamı Ali Ağaoğlu’nun içinde ukde kalmış.

Televizyon programlarında, reklâmlarda, gazetelerde, internet haberlerinde hep o var... Pop yıldızlarından bile fazla görünüyor ekranlarda.

Beni şaşırtan, başarılı ve zeki görünen Ağaoğlu’nun, asgari ücretle geçinen milyonların evine, milyon dolarlık arabalarıyla destursuz girmesinin sevimsiz göründüğünü bilmemesi…

Türk Milleti, mütevazılıği sever.

Kudretli insanın mütevazılığine de, ayrıca bayılır.

Sınıf farkının bu kadar gözümüze sokulduğu başka bir imaj yok!

Ağaoğlu’ndan Sakıp Sabancı imajı çıkarmak isteyen Sinan Çetin, bu haliyle, halkın gözünde Ağaoğlu’nun, Türkan Şoray’ı samanlıkta kıstıran Erol Taş’a döndüğünü görmüyor mu?

 

 

Mamak’ta AKP/CHP koalisyonu!

 

Geçen hafta, Ankara Mamak Belediyesi’nde, basından gizlenen yolsuzluk operasyonunu yazmıştım. Tutuklananlarında olduğu bu yolsuzluk operasyonunda yeni gelişmeler var.

Mamak Belediyesi’nde yapılan yolsuzluklarda, meğer AKP tek başına değilmiş, CHP’liler de işin içindeymiş.

Ben de içimden, “Acaba CHP niye bu yolsuzluk operasyonun üzerine gitmiyor? Karga, ‘Gak’ dese, ahan da önerge!” diyen CHP, Mamak’taki yolsuzluğu, bırakın sorgulamayı, resmen gizliyor!

Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli umarım el atar!

Belki aklınıza gelmiştir, MHP ne yapıyor acaba diye?

Hiç sormayın!

O kadar derin uykuda ki, insan uyandırmaya kıyamıyor!

Mışıl Mışıl! Horul Horul!

 

Yeri sağlam!

Milliyet yazarı Nagehan Alçı, 14 Nisan 2013 tarihli Milliyet Gazetesi’nde, “Derya Sazak Diyarbakır’a gelmem için beni aradığında maalesef önceden söz verdiğim bir programım vardı. diye yazmış.

İlk bakışta normal gibi gözükse de, yazının satır arasına, alt diline baktığımızda, Alçı’nın, yayın yönetmeni Derya Sazak’ın, “Diyarbakır’a gel” ricasını yerine getirmeyecek kadar rahat olduğunu, yayın yönetmeninin otoritesinin kendisini bağlamadığını köşesinde cümle aleme ilan ediyor.

Aksi olsa, yayın yönetmeniyle arasındaki bu özel görüşmeyi okuyucularıyla neden paylaşsın ki?

*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Misafir
 22 Nisan 2013 Pazartesi 09:10
Sayın yazarı okumadan önce Ersin Tokgöz ve Elif Hece Öztürk'ü okumuş bulundum.Mükemmel üçleme!
 Misafir
 17 Nisan 2013 Çarşamba 18:54
12.04 adına kendi adıma küçük bir düzeltme:)Allah'ın Resulü Hazreti Muhammed (s.a.v.) - R. V. C. Bodley'in kitabı El Ezher'de tavsiye edilir şu an okutuluyor mu bilmiyorum...
 Misafir
 17 Nisan 2013 Çarşamba 12:04
Sayın Atilla Mısırdaki meselede konuyu istismarcılara gedik bırakmayacak şekilde kapamışsınız sağ olun.Bakın Bugün EL Ezher de okutulan bir siyer kitabının yazarı İngilizdir.Yahudilerin 2.Musa dedikleri İbni Meymun İslam medreselerinde Kuran hıfzetmiş ve inançlara saygı duymuş biridir ona bu düşünceleri de İslam alimleri kazandırmıştır..Arayan radikalse yanlışlara saplanıyor iyi niyetliyse güzellikleri buluyor.Müsteşrik var müslüman olur müsteşrik var şirki katmerleşir..bakışa göre buluruz
 hulya
 17 Nisan 2013 Çarşamba 08:53
Milyonların gönlünde taht kuran Atatürk diktatörmüdür? Demokratik ve halkın anlayabileceği şekilde her şeyi yapmak için hayatını adamış ve başarmış,yaşadığı her saniye bile not tutulan Atatürk'e diktatör demek bu kadar kolaymı?
 hulya
 17 Nisan 2013 Çarşamba 08:47
13:29 ve 13:36 Aynı kişiniz sanırım.Beni iftira atmakla suçlayıp bana hukuku hatırlatıp,sakat düşünce sahibi diyerek hakaret edip belgen yoksa sus diye tehdid edip ülkemiz adına dilim döndüğünce yazdığım iyi niyetlerle dalga geçip noktayı koymuşsun.Helal olsun mertsiniz, düşüncelerinizi tıpkı her eve tv.lerin imkanıyla girip milyonların gönlünde taht kuran Atatürk'e hiç söüzünü esirgemeden "Atatürk bir diktatördür" diyebilen N.Alçı gibi.
 Misafir
 16 Nisan 2013 Salı 19:41
yazınızın sadece ilk bölümünü okunmaya değer buldum...
 OWLEYE
 16 Nisan 2013 Salı 16:05
Beni ciddiye alabilmek yolunda gereksiz bir gayrete lüzum yok..sesinden,sözünden ya da bedensel hareketlerinden bir şahsın ya da güruhun mümin oluşuna kanaat getirebilen biri için fazladan teori manasız olur..itikadmetrenizi bu sütunlarda harcamak yerine bir devletdini kuruluşunda mesai vermenizi tavsiye ederim..din içine girince bir daha terkedemeyeceğiniz bir mafya teşkilatı değildir..dinden çıkmak masum görünen bir şirk nüvesi ile dahi mümkündür..Allah muhafaza etsin..
 Misafir
 16 Nisan 2013 Salı 13:36
Hulya diyor ki ben belge anlamam iftiramı atarım kariyer de yaparım...Başkalarına bir hainlik sıfatı bulur çakarım .Herkes benim gibi düşünsün düşünmeyene hazır sözlerim var CİYA....Bu durum PSİKİyatrinin alanı...SANA kolay gelsin Hulya...Konsantre mEYVE SUYUNDAN sonra insan:) 2 gram ilmin 1 e düşümüş Hulya hanım:)))
 Misafir
 16 Nisan 2013 Salı 13:29
Hulya, SENİNKİLER düşünce değil iftira...Birisi belgesiz bilgisiz çıkıp Romayı Kadir İnanır yaktı ben böyle inanıyorum diyemez.Sonra Kadir İnanır iyi bir Üleenn çeker...Hukuk var hukuk..Her düşündüğünü söylersen söylediklerini düşünmek zorunda kalırsın... burada yazdıkların önemli değil yaz ama düşünce sistematiğin sakAT.Ben böyle düşünüyorum olmaz.İftira ve belge...Belgen yoksa sus böyle düşünüyorum,iftiramı atarım sana ne deMEKTİR.
 hulya
 16 Nisan 2013 Salı 13:24
Bugün Türkiye'nin konsantre insanlara ihtiyacı vardır.Oktay Sinanoğlu gibi.Ama onlar süründürülürken N.Alçı'nın her yayın organında yer bulması düşündürücü değilmi?
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime