PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Başbakan Erdoğan şokta!
Talat Atilla
YAZARLAR
10 Aralık 2012 Pazartesi

Başbakan Erdoğan şokta!

Hükümetin terör konusundaki sicili tez konusu olacak kadar paradoks yüklü bir geçmişe sahip. Bir yandan Habur rezaleti gibi terör unsurlarıyla araya mesafe koyamayarak her türlü eleştiriyi hak ederken, diğer yandan Kürt asıllı vatandaşlarımızla devlet arasındaki hayati köprüyü tekrar kuruyor.

Güneydoğu’dan AKP’yi çektiğinizde meydan yalnızca PKK&BDP’ye kalıyor.

Erdoğan’ın PKK&BDP konusunda geçmişte yaptığı hatalar oldukça fazla ama bir süredir sergilediği performans bu hatalarından ders çıkardığının işaretleriyle dolu.

Son örneği de PKK ile kucaklaşan BDP’li Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması yönündeki kararı.

Tam bu noktada derin bir paradoks daha var; Erdoğan’ı her şartta eleştirmeye yeminli gazeteciler, Başbakan’ı bu doğru kararında bile yalnız bırakmaya devam ediyorlar.

Başbakan, “PKK ile kucaklaşan BDP’lilerin dokunulmazlığı kalksın” deyince, yeminli hasımları aniden demokrat oldu ve BDP&PKK’ya açık/örtülü destek vermeye başladılar.

Anlaşılan mesele ego ve düşmanlık olunca, Vatan teferruat kalıyor!

Neyse…

Gelelim Başbakan’ın BDP’lilerin dokunulmazlığı kaldırılsın kararından sonra parti içinde yaşadığı şoka…  

PKK’lılarla kucaklaşan ve halka “silahlanın” çağrısı yapan BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılacağına yönelik Başbakan Erdoğan’ın defalarca kesin tavır açıklamasından sonra AKP’de baş gösteren çatlak, Erdoğan’ı ilginç bir sorgulama sürecine soktu.

Güneydoğu kökenli milletvekillerinin ve bazı teşkilatların dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili süreçteki tutumları ve gerek kamuoyu önünde gerekse parti toplantılarındaki açıklamaları Erdoğan’ı son derece rahatsız etti.

Aynı zamanda da şaşırttı.

Erdoğan, MYK toplantılarında ve kapalı grubunda bu rahatsızlığını “İnanan insanlar nasıl olur da inançsız bir örgütün peşinden gidenleri korumaya kalkar” cümlesiyle dile getirdi.

Bu cümle Erdoğan’ın rahatsızlığını yansıttığı kadar şaşkınlığını da yansıtıyordu.

Başbakan partisinde hiç kimsenin PKK’ya ve PKK’yla kucaklaşmaya sıcak bakacağını, mazur göreceğini düşünmüyordu.

Dokunulmazlık olayı tabir uygunsa, Erdoğan için tam bir uyanma sağladı.

Erdoğan’ın yaşadığı bu travma, AKP Grubu’nun kapalı yapılmasına kadar vardı, hatta taştı.

Erdoğan tüm kamuoyu önünde, "Alnı secdeye varan bir insan, 'la ilahe illallah' diyen bir insan, kalbinde merhamet, kalbinde kutsalı olan, kalbinde Yaradan’ın sevgisi olan bir insan bunlarla aynı yöne bakabilir mi? Soruyorum size" diyerek aynı cümleyi farklı biçimde dile getirmek zorunda hissetti kendisini.

Merkeze geldi ya da oturdu tartışmaları hararetle tartışılsa da, Erdoğan için AKP muhafazakar-dindar kalması gereken bir parti.

Başbakan Erdoğan partisinin tüm üyelerinin Marksist, dine karşı tavrı belli ve Müslüman bir ülke olan Türkiye’ye saldıran PKK&BDP çizgisine sert biçimde tavırlı olduğunu düşünüyordu.

Dokunulmazlıklarla yaşanan parti içi kriz, Erdoğan’ın bundan sonraki kararlarını ve adam seçimini çok radikal biçimde etkileyecek.

Diyarbakır İl Başkanı istifa etmiş gözükse de Erdoğan’ın görevden alma yoluna gideceği netleşince geldi bu istifa.

Erdoğan’ı şaşkınlığa iten bu gelişmeler önümüzdeki dönemin önemli bir işaret fişeğidir. 

 

Ufo gören masum Türkiye!

Sirrus Uzay Bilimleri Merkezi ismiyle maruf ilginç bir kuruluş var.

Başkanı da Haktan Akdoğan isminde bir beyefendi.

Doğrusu, Sirius Uzay Bilimleri Merkezi ismi öylesine afilli ki, insanın ilk bakışta, “Ahan da bizim NASA’mız” diyesi geliyor ama ortaya konulmuş tek bilimsel buluş ya da çalışmaları yok. 

Ne zaman kıyamet, uzaydan gelen cisimler, gökte tabak mabakla çekilmiş sözde ufo fotoğrafları kamuoyunun gündemine gelse, ekranlarda Stephan Hawking edasıyla, “Uzaylı’nın kellesi nah bu kadarmış, bacaklar çapraz, kollar muşmula...” diye kasıla kasıla anlatıyor.

Ortada bir tane uzaylı yok ama Sirrus Başkanı, uzaylıları da milletlere ayırarak, “Yok Sirruslular, yok Alfa Centaurililer, yok Men İn Black’liler” diye fizik kuralı açıklayan bilim adamı edasıyla şakır şakır hayal döktürüyor.

Bir Allah’ın kulu da çıkıp, “Arkadaş, masal saati değil. Hani ispatın?” diye sormuyor. 

Sirrus Başkanını dinleyen, akşam yemeğini uzaylılarla yediğini sanır.

Geçen gün hızını alamadı, aniden ‘ufo’dan reenkarnasyon konusuna geçerek, “Kuşkusuz reenkarnasyon vardır.” gibi akıl, bilim, dinle alakası olmayan açıklamalar yaptı.

Bu durum, kasabın açık kalp ameliyatı, marangozun genetik mühendisliği yapması gibi bir şey.

Sirrus Başkanını seyrederken; Farabi, Harezmi, Cezeri gibi bilginlerden sonra yüzyıllardır neden tek bir buluş dahi yapamadığımızı daha iyi anladım!

Biz, bilimin bile magazinini seviyoruz!

 

 

Maazallah!

TV’de gördüm. Adana’da 5 genç kız, insanları sarılmaya teşvik için, “Sarılmak beleş” yazılarıyla sokakta önlerine gelen, hiç tanımadıkları insanlara sarılıyorlardı. Kameraların çektiği görüldüğü için, “Hadi sarılalım” diyen kızlarla, kollarını iştahla açarak sarılan erkekler oldukça ölçülüydü.

Kızlara tavsiyem, kameralar yoksa bu eylemi tanımadığınız kişilerle denerken dikkatli olun!

Maazallah!

 

Kıyamet

Mayalılar yüzünden dünyanın gündemi kıyamet…

Maya takvimine göre 21 Aralık 2012’de, bilim adamlarına göre Güneş’in yakıtı bitince, Dünyaca ünlü bir İslam alimine göre de 2120’de kıyamet kopacak.

Bence paniğe gerek yok. Evli evine, köylü köyüne gidecek!

 

*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 TOTEM
 17 Aralık 2012 Pazartesi 20:29
:) Allah insanı kişilik zaafına uğratıp komplekse sokmasın!Vatandaş kendi rumuzu ile yazmaya bile cesaret edemiyor bunun yerine karanlıktan sallamayı tercih ediyor:)Kapasitesi kısıtlı,ruhu yitik,karakteri erozyona uğramış benliği desen birilerinin kuklası olmuş bir zavallıya birde ben vurursam Allah affetmez.O yüzden gülüm seni Allaha havale edip,Akıl sağlığına kavuşman için dua edeceğim.Halık oyları ile seçilmiş birini diktatör,Darbe ile yönetimi gasp edene kahraman diyen biri ne ne denir ki?
 Misafir
 17 Aralık 2012 Pazartesi 18:45
Hulya hanım siz fanatik değilsiniz ultra FANATİKSİNİZ.
 Misafir
 17 Aralık 2012 Pazartesi 18:40
Vay ileri demokrat vay...Ne yazayım ki ben şimdi sana?Orada yargısız infaz yapılmıyor kafası kalın zırha bürünmüş adam.Aksine yargılanıyorlar.Tarihin en büyük diktatörünün atadığı savcı ve hakimlerce yargılanıyorlar.Daha doğrusu bir tiyatro oynanıyor ki evlere şenlik.Siz insaf,Allah korkusunun zerresi yok.Sizin ve tayyibin ben de bıraktığı intiba,siz Allah rızası için günde elli kişiyi kesersiniz.Deniz Fenerinden bahsetsene biraz...Edemezsin...Sen var sen totem seni toprak bile kabul etmeyecek.
 TOTEM
 17 Aralık 2012 Pazartesi 14:34
Kafaları kalın bir zırh ile kaplı kayıp insanlarla uğraşmaktan çok sıkıldım.Silivridekileri yargısız infaz ediyorlar diyenler ne ilginçtir ki kendileride yargısız beraat kararı veriyorlar.Sence bu ikisinin birbirinden farkı ne?
 hulya
 17 Aralık 2012 Pazartesi 10:21
13 aralık 10:25 deki yorum bana aittir. İsmim çıkmamış.Üye girişi yapmadan yazmışım farkında bile değilim.Birileri bana fanatik demiş,fanatiğim öylemi? Türkiye Cumhuriyeti'nin yasaları yürürlükteyken, yasaları bile hiçe sayarak futursuzca "SEHVEN" işlenen suçları bile izlemek için mesleği gazetecilik olan biri SİLİVRİ'ye gider.
 TOTEM
 16 Aralık 2012 Pazar 16:36
Sizin tabirinizle hitap edeyim;MALUM KİŞİ:) Ben senden nefret etmiyorum ki?Bilakis senin için üzülüyor ve sana dua ediyorum!İnşallah tez zamanda bu içerisine düştüğü keskin,öfkeli saldırgan ve dengesiz ruh halinden kurtulur veTOTEM kompleksini yenerek hayatta başka varlıklara da kafa yorar ve ruh sağlığına yeniden kavuşur diyorum:)Bir başka yerde bana senin kilon kaç demiştin ya,Görmüyormusun?Terazinin kefelerindeyiz ve sen çok yukarılardasın!Yukarıda havalar nasıl:)
 Misafir
 16 Aralık 2012 Pazar 13:33
Talat Bey 23.9.2011 tarihli yazısında Marslıların varlığının gizlendiğini iddia etmişti. Bu yazıda sorduğu "Arkadaş, hani ispatın?" sorusunu kendisine neden sormamıştı diye hatırlamadan edemiyorum. (Bu konuda kısaca daha önce de yazmıştım ama yazısının tarihini de hatırlatmak istedim). Yanlış da anlaşılmasın, yazılarını genellikle ilgiyle okuyorum, bu yazısındaki sorusu da gayet yerindedir ama benzer bir konuda aynı soruyu kendisine sormamış olmasının çelişkisine işaret etmek istedim.
 Misafir
 16 Aralık 2012 Pazar 01:30
Saygılı ve sevgili Talat Atilla açıkcası seni ilk okuduğum günlerde pek tutmamıştım ama görüyorum ki tarafsız olma gayreti içindesin.Benden taraf olmanı isterim ama tarafsız olman hoşuma gidiyor.Silivri ye gitmemek gazeteciliğine halel getirmez tabi ama Silivri çok önemli bir konu.Ve senin konumunda olan bir gazetecinin gitmesi gerekirdi diye düşünüyorum(Belki de gittin,bilmiyorum.).
 Misafir
 16 Aralık 2012 Pazar 01:23
Ben yinede sadece yorum yapalım ve birbirimize çamur atmayalım diyorum.Bak kardeşim baştan söyledim;seninle barış içinde olmak mümkün değil,bunu teslimiyet gibi kabul etme;ama okurlara ve yazara saygı açısından ben her şeye varım.
 Misafir
 16 Aralık 2012 Pazar 01:20
yürekli adamın işidir.Sen Tayyibin istediği doğrultuda yorum yapıyorsun.Sana bir de takdir verirler.Benim için öyle mi?Yarın sabah gelir götürürler ve sen;evet sen demokrasi diyen,iki de bir Menderes diyen sen,vallahi kına yakarsın."BU ARKADAŞ DÜŞÜNCESİNİ SÖYLEDİ NEDEN GÖTÜRÜYORSUNUZ." DEMEZSİN...Sen ki sekretir(Yazıcı)kızın günahhsız olduğunu bildiğin halde 16 yıl hapse mahkum olmasına gık çıkarmayacaksın;ne yapalım hukuk diyeceksin sonra kalkıp darbeci.işkenceci falan diye ustura atacaksın.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime