PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bir sınıf dayatması: AKİLLER
Talat Atilla
YAZARLAR
29 Nisan 2013 Pazartesi

Bir sınıf dayatması: AKİLLER

AK Parti’yi iktidara getiren temel dinamik;  Ordu, siyaset, iş dünyası ve gazetecilerden oluşan, ‘SEÇKİNLER ORDUSU’na, milletin gösterdiği vicdani tepkidir.

Millete, Boğaz’daki yalısından bakan bir başbakanla, Alman ekolüne teslim olmuş diğer başbakanın arasında tost olmaktan bıkan bir kitlenin sığınağı olmuştur AKP.

Aynı zamanda Nurlu Süleyman’dan, Morrison Süleyman’a sıçramış başka bir başbakana karşı biriktirdiği öfke ve aldatılmayı da buraya kanalize etmiştir.

Ertuğrul Özkök gillerin oluşturduğu ukela ve sınıflar üstü akillere, “Yeter, söz milletin!” çığlığının toplandığı umut kampının da adı oldu AKP...

Ve seçmen,  devletin yargı yoluyla yaralayarak saha dışına atmaya çalıştığı, sokaktan gelen, yüzü, beden dili ve öfkesi kendisine benzeyen Tayyip Erdoğan’ı, önce iktidar, arkasından siyasi fenomen yaptı.

Erdoğan’ı bir boks eldiveni gibi gördü, o eldivenle, geleceğini çaldığını düşündüğü, ordu, Çiller, Yılmaz, Demirel ve onların arkasına saklanan seçkinleri döverek, ringden dışarıya attı.

Tarihsel gerçeklik şunu gösteriyor ki, bu millet, ‘Seçkinlerin İktidarına’ sabretse bile, nihayetinde, ‘Seçkinlerin İktidarına’ teslim olmuyor.

Bu maya, Ecevit fenomenini bile, gökyüzünden, magma tabakasının altına indirdi.

AKP, halkın bu birikmiş öfkesini Erdoğan’ın şahsında uzun süre iyi yönetti.

Türkiye’yi çağ atlatmaya yakın bir noktaya getirmişken, henüz tanımlanamayan bir türbülansa girdi.

AKP’nin savrulması, TBMM lojmanlarını satan bir iktidardan, gece yarısı TBMM üyelerine kıyak emeklilik çıkarma noktasına gelmesiyle başladı.

Bir çok medya el değiştirdi. “Yaradılanı sev, yaradan da ötürü” kelimesi, yerini, “Bizi sev, yaradandan ötürü” anlayışına bıraktı.

Türkiye Cumhuriyeti ismi önce, T.C.’ye, sonra da kapının önüne bırakıldı.

Viyana kapılarına dayanan, 1000 yıllık bir milletin adı, kendi topraklarında barınamaz hale getirildiği gibi, eline kazmayı küreği alan, “TÜRK MİLLETİ” ismi için etnik bir mezar kazmaya başladı. 

Barış süreciyle ilgili, “Irkçılık akıl hastalığıdır ama orada neler oluyor?” diyen herkes, “Vay, yoksa sen barış düşmanı mısın?” süngüsüyle, delik deşik edildi.

Ve en son Türkiye, bir sabah, henüz gözündeki çapakları bile dökmeden, “Akil Adamlar” diye, uydurma, tuhaf,  neresinden baksanız itici bir üst sınıfla tanıştı. Tanıştırıldı.

Birçok alanda toplumu ustalıkla yönlendiren iktidar, şuur altımızda, efendi/köle çağrışımı yapan, “Akil Adamlar” sınıfını bu millete dayatırken, bu sürecin en zayıf halkasının, “Akil Adamlar” olduğunu bile göremez hale geldi.

“Seçkinler Sınıfından” bıkan bir topluma, yeni bir “Seçkinler Sınıfı” dayatıldı.

“Senin kafanı gözünü yarar, yine de barışı getiririm!” diyen bu gidişi, diyelim ki, Erdoğan yoğunluğundan dolayı göremiyor, Yalçın Akdoğan, Ömer Çelik, Egemen Bağış gibi düşünür oldukları en azından bir kesim tarafından kabul görenler de mi görmüyor?

“Halka rağmen, halk için” seçkinciliğinin, CHP’yi ve CHP mantığını eriten, ezeli muhalefete mahkum eden ana unsur olduğunu ne çabuk unuttular?

 

CHP eriyor!

 

Devlet Bahçeli, “Gerekirse ülkücüleri yürütürüm” diyor, Erdoğan, “Yargıyı göreve” çağırıyor, PKK, “Silahım var!” derken, Ana Muhalefetin Lideri CHP, “Fikrim yok!” diyerek, şöyle bir kurnazlık yapıyor;

Ortadayım. ‘Barış olursa, zaten sessiz kalmıştım.’ derim, ‘Savaş olursa, zaten destek vermemiştim!” diyerek yırtarım diye düşünüyor. Bu tavırsızlığın CHP’yi bitireceği aşikar. Siyaset, “Ne yardan ne serden vazgeçerim” anlayışıyla yürümez. 

 

Sönüktü!

23 Nisan Resepsiyonu, Erdoğan ve Genel Kurmay Başkanı Özel’in katılamaması nedeniyle biraz sönük geçti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün gelmesiyle hareketlenen gecede, Cumhurbaşkanlığı Koruma Daire Başkanı Osman Cangal, nazik ve diplomatik davranışlarıyla koruma pozisyonunu aşan bir anlam taşıdığını gösterdi.

Kamer Genç,  bir bayanın kendisiyle fotoğraf çektirmek istemesi üzerine, eski bir başbakan yardımcısına dönerek, "Ben senin gibi moruk değilim, bak benimle fotoğraf çektiriyorlar"  esprisi yaptı. Türkeş’in yardımcılığından bu yana tanıdığım ve zaman zaman sert eleştirdiğim Bahçeli ile ayak üstü sohbet ettik.

Onca sert yazıma rağmen, nazik ve mütevaziydi.

 

Höt!

Gazetecilerin önemli bir bölümü kompleksli olduğu için, kendilerine sıradan adam muamelesi yapılmasından nefret ederler.

Bunu yapanı, düşman tanımlamasına sokacak kadar patolojik olanları özellikle Ankara’da oldukça çoktur. 

Kendisini emniyet müdürlerine bile aratmayan gazetecilerin, Karayılan’ın basın toplantısı öncesinde, kuzu kuzu sıraya girerek, elleri havada kendilerini arattırıp/yoklattırmaya sessiz kalmaları ilginçti.

Aslında ilginç de sayılmaz, bizim bazı gazetecilerin, ‘Höt’ deyince, al sana ‘Möt’ gerçeği yine belgelenmiş oldu. 

Karayılan’ın bile bu olaydan dolayı özür dilemesi,  o gazetecilerin hizaya sokularak  üst aranmasına direnmesi gerektiğini bir başka açıdan da belgelemiş oldu.

Sizi duydum!

Diyorsunuz ki; PKK’nın silahı vardı, korktular!

Ama barışa inandıkları için orada değiller miydi?

Sonuç: Silahı görünce barışa inandılar!

 

Karayılan’ın dişleri!

Murat Karayılan’ın basın toplantısındaki gözüme çarpan bir başka detay, Karayılan’ın protez dişleriydi.

Basın toplantısına google’dan yeniden bakarsanız, Karayılan’ın parlayan protez dişlerinin ne kadar özenle yaptırılmış olduğunu görürsünüz.

Maliyeti en az 30 bin dolar tutan dişlerini hangi parayla yaptırdı diye sormayacağız elbette, kaynağı belli ama Allah’ın dağı Kandil’de, böyle bir teknolojinin olması çok ilginç.

Kandil değil, Kuzey Irak’ta yaptırdıysa, o zaman elini kolunu sallayarak dolaşıyor demektir.

Diğer yandan Karayılan’ın sözde korumalarının bir bölümünün ağızında diş kalmamış, çoğu da çürüktü.

Ağa ve maraba Kandil’de de değişmiyor!

 

*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır...

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Misafir
 6 Mayıs 2013 Pazartesi 11:24
ülkeyi bebekkaatiline teslim etmenin "fikren tartışması" olmaz, ihanetin de. Hepsi de aynı merkezden güdümlü, pıtırak gibi "yorumcu-barışgüvercinleri"nin bu sayfaları ablukaya alması elbette bir rastlantı, hepsinin de aynı kalıptan çıkmış "barış" masalları okumaları da rastlantı. Yorumlarda bu "barış" güvercinlerine yönelik eleştirilerin seyreltilmesi de raslantı, yazıişlerinin kulağının çekilmesi o da raslantı.
 Misafir
 6 Mayıs 2013 Pazartesi 11:15
el verir talkını, kendi yutar salkımı.... günün atasözü
 Misafir
 6 Mayıs 2013 Pazartesi 04:59
00:01, peşine takıldığın o "kifayetsizmuhteris"e biat etmeye devam et. Sonra da burada duygu sömürüsüne aynen O'nun gibi MAZLUM rolüne de devam et, belki birisi inanabilir, mesela AKİLadamınız KADİRinanır. Onbiryıllık PKK-AKP ortaklığının ortaya saçılan pisliklerini artık MAĞDUR-MAZLUM rolü de örtmez, geçti BORun pazarı, istikamet NİĞDE, marş-marş.
 Misafir
 6 Mayıs 2013 Pazartesi 00:08
19.43,hemen inandın mı bu ağlamalara?Bilmiyor musun bu taktikleri;duygu sömürüsü.
 TOTEM
 6 Mayıs 2013 Pazartesi 00:01
adil değil ama hiçolmazsa burada biraz adil ve saygın bir hava oluşturulamaz mı diyorum ama olmuyor çünkü senin düşünceni ifade etmeni istemiyor çünkü tahammülsüz çinki hazımsız ve seninle fikren başedemeyeceğini anladığı içinde seni taciz ediyor olayı kişiselleştiriyor ve seni konudan uzaklaştırıp kendi seviyesine ve platformuna çekiyor. Malesef ki bu garip ve aciz ruh hali yaş kültür mevki tanımıyor. yorumcusundan editörüne herkes saflara ayrılmış ve karşı tarafa hayat hakkı tanımak istemiyor.
 TOTEM
 5 Mayıs 2013 Pazar 23:57
Çıkmış bu şuursuz ve saldırgan insanlarla cebelleşir bir halde buluyorsunuz kendinizi. Oyun oynuyorsanız tüm zevkiniz kaçıyor düşüncelerinizi yazıyorsanız konudan sapıyor ve abuk sabuk tartışmaların içerisinde buluyorsunuz kendinizi.Ben birilerinin bunu bilerek yaptığını düşünüyorum yazarların makalelerine yazdığım ilk yorumlara bakıyorum konuyla ilgili fikrimi yazmışım sonra bir bakıyorum kişiliğime yapılan çirkin sataşma ve ithamlara cevap vermekle geçiyor kalan zamanım. Biliyorum dünya-
 TOTEM
 5 Mayıs 2013 Pazar 23:54
Sanal ortam bir yandan özgürlüğün merkezi olurken öte yandanda sanal korsanlar ve tacizcilerin cirit attıkları yerler oluyor. oturup face de okey oynamak istiyorsunuz birileri çıkıp küfürler edip birilerini rahatsız ediyor, Twiter de birşey yazıyorsunuz küfürler yiyorsunuz Burada yazılar yazıyorsunuz saldırıya ve çirkin ithamlara maruz kalıyorsunuz. birtakım hazımsız,öfke dolu ve ruhu huzursuz insanlar herşeyi terörize ediyorlar.sonra hopp bir bakıyorsunuz asıl orada bulunma amacınızın dışına-
 Misafir
 5 Mayıs 2013 Pazar 21:33
sürüyor-3- Yargıtay’ın ise bunlar üzerinde yapacağı bir şey olmadığından, alıp bir kenara konuyor, bir anlamda dilekçeler “cevapsıza” çıkarılıyormuş. Türkçesi, AKP’liler, PKK açılımına tepki için istifa ettiğini zannediyor, ama resmiyette üyelikleri sürüyor. Yetkililer, istifa eden AKP’lilere dilekçelerinin akıbetini araştırmalarını öneriyor. -bitti-
 Misafir
 5 Mayıs 2013 Pazar 21:32
sürecek- ve ilgili kademe ve makamlara bildirir. Üyelikten istifanın belgelenmiş sayılması için istifanın ya noter aracılığıyla veya yazılı beyan ile bizzat yapılmış olması gerekir. Bizzat yapılan yazılı istifa bildirimlerinde, imzanın ilgiliye ait olduğunun tespiti yapılır.” Peki AKP teşkilâtlarında ne oluyormuş? Hiçbir işlem yapılmadan o dilekçeler doğrudan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderiliyormuş. -sürecek-2
 Misafir
 5 Mayıs 2013 Pazar 21:30
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kulisleri müthiş bir iddiayla çalkalanıyor. İddia şu: PKK açılımından bu yana AKP teşkilâtlarında istifa furyası başlamış. İlginç ve müthiş olan istifalar değil, bu istifaların gizlenme ve geçersiz kılınma yöntemi. AKP Tüzüğü’nün 13. Maddesinde, üyelikten istifa halinde yapılması gereken işlem şöyle anlatılıyor: “İlçe yönetim kurulu; başka bir işlem yapmadan sadece tespit kararı alarak, ilgilinin üye kütüğündeki kaydına işler ve -sürecek-1
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime