PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Demokrasi Darbeyle Güçlenmez!
Talat Atilla
YAZARLAR
8 Temmuz 2013 Pazartesi

Demokrasi Darbeyle Güçlenmez!

Yeryüzünde, siyaset ve din ilişkisi çoğunlukla sağlıklı bir seyir izlemedi.

Bence bu yol arkadaşlığını töhmet altında bırakan  iki ana unsur var;

BİR; İnsanoğlu, Allah’a inanıyor, ona karşı yükümlülüklerini yerine getirmek yönünde bir tercih kullanıyorsa, yaptığı ibadet ve eylemler için ancak ahiret hayatında övünebilir.

Çünkü; Allah’a inanması ve yaptığı ibadetler, bir başkası için baskı ya da övünme nedeni olamayacağı gibi, İnsanoğlu’na bu inanma/inanmamanın ödül ya da cezasını da yalnızca Allah verecektir.

Allah’ın şanını yüceltmek onur, yetkisini paylaşmak şirktir (Ortak koşma).

Allah, kendi koyduğu yasaya muhalefet etmediği için, İslam dünyasının sırtı bir türlü yerden kalkmıyor.

İKİ; Din alerjisini demokrasi maskesiyle gizleyen, dini hassasiyetleri olanları alt kültürün eseri gören ve demokratik sisteme tehdit olarak algılayan başka bir kesim de var.

Sayıları az da olsa, güçlü sermaye yapıları ve insan zihinlerini yönlendirebilecek entelektüel zekalarıyla boğucu bir gücün sahibi oldukları gibi geniş kitleleri de etkileyebiliyorlar. İslami hassasiyetleri olanlar gibi el yordamıyla değil, profesyonel bir yapı ile hareket ettikleri için iktidar olmasalar bile muhafazakarlara karşı psikolojik üstünlüğü sürekli ellerinde tutuyorlar.

SONUÇ: Tüm dünya’da, muhafazakar hassasiyetleri olan iktidarlar, kendisi gibi düşünmeyenleri kucaklayacak siyaset kültüründen yoksun olsalar da, bir zamanlar ‘ötekiler’ sınıfında iken, iktidara gelince, yeni ‘ötekiler’ meydana getirseler de, Ne Mısır, ne de Türkiye’de darbeyi çağrıştıracak hiçbir hamle kabul edilemez.

Darbeye açık kapı bırakan görüşler, insan onuru ve hürriyet olgusuna suikast yapmış olmazlar mı? İktidarını sandıkta değiştiremeyen rejimin adı demokrasi olabilir mi?

Din ve siyaset makası her geçen gün biraz daha açılsa da, demokrasi, ihtiyaç halinde kullanılacak bir rejim değildir. Demokrasiyi kesintiye uğratmak, kestiğimiz kumaştan üzerimize yamalı elbise yapmaya benzer.

 

Ah, o ‘de’ eki yok mu?

 

Biz, bir çok Türk ailesi gibi orta gelirli bir sınıfa aitiz. Çocukluğumuz, gençliğimiz, varlıklı geçmedi. İlk çıktığı zamanlar siyah beyaz televizyonu komşuda seyir eden, sana yağın üstüne toz şeker eken, salça süren, taşlanmış blu jean’leri hep başkalarının bacaklarında gören bir kuşağın çocuklarıyız.

Geçim telaşı, gelecek kaygısı, memleket sevgisi gibi bir çok nedenden dolayı ailemizin önemli bir bölümü polislik mesleğini seçti.

Polis memurundan, emniyet müdürüne kadar akrabalarım değişik rütbelerde görev yapıyorlar. Bu giriş şunun için gerekliydi; Polisler, belki de tarihlerinin en ağır hakaretini oylarıyla kendilerine vekil yaptıkları bir Milletvekilinden işittiler. Gezi olaylarında CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, polise, “Ananızı avradınızı s....” diye küfür etti.

Kameralara da yansıyan bu sözler, bırakın bir Milletvekilini, asgari terbiye almış bir insan evladının ağzından çıkmaz. Milletvekili sıfatını taşıyan Levent Gök’ü muhatap almıyorum. Kötü sözün sahibine ait olduğunu hatırlatmam kendisine yetecektir!

Asıl kırgınlığım CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na...

Bu gariz küfürlerin üstüne, sıcağı sıcağına hemen yazmadım ki, Kılıçdaroğlu bu vekiline haddini bildirsin! Ne yazık ki bırakın kınamayı, Kılıçdaroğlu 5 temmuz tarihinde yaptığı basın toplantısında, “Polisi de severiz!” kelimesini kullandı. Kılıçdaroğlu’nun sözlerindeki DE ekine dikkat! Bu ‘de’ eki, bir şuur altı yakalanmasıdır. Kemal Beyi tanırım. Çelebi, hümanist ve iyi yüreklidir ama giderek daha fazla hata yapmaya başladı.

Levent Gök’e o sözler belki yakışırdı ama bu sözlere zimmi onay vermek Kemal Kılıçdaroğlu’na hiç yakışmadı!

En azından ben yakıştıramadım!

 

 

Başbakan’a darbe!

 

Gezi Parkı olaylarının en iyi yanı, birikmiş toplumsal gazı bir şekilde boşaltması oldu. Başbakan Erdoğan açısından da, çevresini karbon testine tabi tutmasına olanak sağladı.

Aldığım bilgilere göre; gezi olaylarının zirvede olduğu günlerde iktidar partisinden bazı önemli isimler sürecin geriye döndürülemeyeceğini ve Başbakan’ın istifa edeceğine inanmış. Hatta, bir Bakan ciddi ciddi Erdoğan’ın koltuğuna göz dikmiş.

Ayrıntılar önümüzdeki süreçlerde bir şekilde ortaya çıkacaktır!

 

Akdoğan ve Çelik

 

Başbakan Erdoğan’ın en etkili danışmanlarından Yalçın Akdoğan, Bakanlık beklentisi içinde olan isimlerdendi. Son anda olmadı. Başbakanlık çevrelerine göre Akdoğan, halen bu burukluğu hissediyor. Kısa bir süre sonra yapılacağı söylenilen dar çerçeveli kabine değişikliğinde Akdoğan’ın önemli bir Bakanlığa getirilebileceği söyleniyor.

Kabine kurulurken Ömer Çelik ısrarla Dışişleri Bakanlığını istedi ama Erdoğan, Çelik’e Kültür ve Turizm Bakanlığını uygun gördü. Ömer Çelik, Kültür ve Turizm Bakanlığı koltuğuna oturdu ama sık sık Türk dış politikasıyla ilgili görüşler açıklıyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bu rahatsızlığını her fırsatta yakın çevresine ilettiği belirtiliyor.

 

Ama bu arsızlık!

 

Günlerden 6 temmuz 2013. Öğlen vakitleri. Saat 12:20 civarı. Masum bir ruh halinde NTV izliyorum. Ertuğrul Özkök her zamanki gibi kendisinden bahsettirmek için söylenmedik söz, kırmadık gerdan, bükmedik kol bırakmıyor.

Sözleri ve beden dili senkronize…

Doğrusu iyi bir Show adamı, etkili bir hatip…

NTV spikerine, neredeyse  ezberlediğimiz repliklerinden birisi olan, "Her sabah çırılçıplak soyunarak boy aynasında kendime bakıyorum." sözlerini, ampulü bulan Edison edasında gururla söylüyor. Bayan spiker mutlu. Önce kıs kıs gülüyor, sonra, Nobel ödüllü bilim adamına soru soran bir ciddiyetle, “Aynada ne görüyorsunuz Sayın Özkök?” diyor.

Buyur buradan yak!

Soruya bakar mısınız?

Boy aynasında çırılçıplak soyunduğunu söyleyen bir erkeğe, bayan spiker, “Ne görüyorsunuz?” diyor.

Sizce, boy aynasında çırılçıplak soyunan bir adam ne görüyor olabilir hanımefendi?

Birisi 20 sene en büyük gazeteyi yönetmiş, “Çırılçıplak soyunurak kendimi seyrediyorum” diyor, diğeri, en değerli haber kanallarından birisinde görev yapıyor, ve, “çıplakken ne görüyorsunuz?” diyor.

Bu diyaloglar, boyalı basının tarihini özetlemekle kalmıyor, tesadüflerin sıradan insanları nasıl da ‘mühim’ sınıfına soktuğunu da belgeliyor…

 

*Bu yazı Talat Atilla'nın Güneş Gazetesi'ndeki köşesinden alınmıştır...

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Misafir
 14 Temmuz 2013 Pazar 15:17
11 Temmuz 2013 Perşembe 18:03 demokrasi ile yönetilen ama krallık olmayan bir ülke göster çünkü ülke beğenmiyorsun.Demokrasi bir yönetim biçimidir sihirli değnek değildir.Şöyle yapalım seni çelişkilerinle başbaşa bırakıp örnek ülken üzerinde konuşalım.Demokrasi o kadar mükemmel ki biz ona layık olamayız dersin diye korkuyorum
 TOTEM
 11 Temmuz 2013 Perşembe 22:17
Cirkin insanlari ve cirkin ithamlari artik dikkate almiyorum. İnsanlar kendi cirkinliklerini gosteriyorlar sadece. Gercekten boyle hastalikli ve huzursuz insanlara cok aciyorum. Herzaman soylerim ; insani hickimse kendisi kadar kucuk dusuremez...
 hulya
 11 Temmuz 2013 Perşembe 18:03
00:43 İngilterede demokrasi varmış! Gazeteye yansıyan küçük bir haber gibimi? Haber: "Kraliçeyi taklit ederek hastaneye telefon edip Prens William'ın eşi Kate'nin hamileliği hakkında bilgi almaya çalışan Avustralyalı radyocular, telefona cevap veren hemşirenin 2 gün sonra evinde öldürülmesinden büyük üzüntü duydular" Normal halkın hiçbir zaman kral olma ihtimali dahi olmayan,hayalini bile kuramıyacağı demokrasi.Ruhun besini yapabilme ihtimalinin olmasıdır.
 Misafir
 11 Temmuz 2013 Perşembe 15:16
Burası da kokmuş.Bu Totem gibi megalomanlar(Bire bir klonlandığı için aynısıdır.)olduğu sürece bu ülkede insanların iki yakası bir araya gelmez.Vay arşivci vay.Doğru yahu senin arşivleyen ajan olduğunu unutmuştuk.CISS dikkat et bu adam tekin değildir.Eski asker olduğunu iddia ediyor;ki savcılara"Vatansever bir Türk Subayı"diye ihbar mektupları yazan kişi olma ihtimali kuvvetli.Tayyip severlikle Vatansever olmayı karıştırıyor.
 Misafir
 11 Temmuz 2013 Perşembe 00:48
09 Temmuz 2013 Salı 15:50 "Demokrasi Darbeyle güçlenebilir.Aynı 1960 da olduğu gibi" diyor.Öyle güçlendi 11 Mart muhtırası oldu.Oniki eylül darbesi oldu.28 şubat post modern darbesi oldu.Ak parti iktidarında sayısız darbe girişimi oldu kimini duyduk kimi suyu yüzüne çıkmadı.Hala topluma inandırabileceklerini sananlar var.Sen mutlu olacaksan he he öyledir.Özkökte öyle söylüyor demek ki toplumsal kanaat var. :))
 Misafir
 11 Temmuz 2013 Perşembe 00:43
09 Temmuz 2013 Salı 12:36 Dünyanın en demokratik ülkesi İngiltere monarşi ile yönetiliyo ve bu ülke laik değil... İngiltere kraliçesi aynı zaman anglikan kilisesininde başıdır.Klişe ezberlerle yola çıkıp ancak kaybolursunuz.Kayıp ilanlarınınçokluğuna şaşırmaalı
 TOTEM
 10 Temmuz 2013 Çarşamba 22:46
Kurulmuş plak gibi Totem senin samimiyetine inanmıyorum yada akp yalakaları yine iş başında der sen en temel etik kurallarından bahset farketmez,istersen insani değerleri analiz et fark etmez vatandaşın değerlendirme kriteri KİM SÖYLÜYOR a odaklanmış eğer bizden algısı gitmezse beyne senin ne söylediğinin beş kuruşluk değeri kalmaz bildik saldırı ve söylemleri devreye sokar.Şimdi ben üzülüyorum ancak kime ve neye daha çok üzüldüğüme karar veremedim! ama sanırım ençok bu ruh halinde olanlara.
 TOTEM
 10 Temmuz 2013 Çarşamba 22:43
Hatta gözün gördüğünü bile yok sen yanlış görüyorsun diyerek farklı tasvir etmeye çalışıyorlar.Artık tüm etik kurallar insanların taraf güdüleri ve çıkar denklemlerine göre eğilip bükülüyor. Darbenin bile iyisi kötüsü olduğunu öğrendim 45 yaşımdan sonra!!eylemler artık kimin yaptığına göre farklılık gösterir halde ne olmuş sorusunun yerini artık kim yapmış aldı zira artık olayın ne olduğu değil,kimin yapptığına bakılarak analizi yapılır oldu. Ben yazıyorum bunca şey iki dakika sonra biri çıkar-
 TOTEM
 10 Temmuz 2013 Çarşamba 22:39
Doğru yanlış,vicdan,ahlak,sağduyu,adalet,hak hukuk yada demokrasi kimsenin umurunda değil ama gerçekten umurunda değil bu erdemler insanların nazarında önemini ve itibarını kaybetmiş,insanlar içşin artık bizimkiler ve onlar diye bir kavram hakim düşünce ve duygu olmuş ne sosyal medyada,ne haber sitelerinde ne yorum köşelerinde nede günlük hayatta adil ve vicdanlı insanlara rast gelmekte zorlanıyorum. gerçekten şaşkınım İnsanlar en temel değer yada kavramları bile kendilerine göre esnetiyor-
 hulya
 10 Temmuz 2013 Çarşamba 12:32
Sıradan bir vatandaş olarak bana göre Özkök bir şirketin müdürlüğünü yapmış sıradan bir kişidir.Bir filozof bir aydın,bir bilim adamı değildir.Türkiye gibi siyasilerin basını özgür bırakmadığı bir ülkede yazılı basın yapmak hem okuyucuyu hem siyasetçiyi memnun etmek imkansızdır.Ya biri mutsuz olacak yada ikiside tatmin olmayacatır.Özkök iki tarafıda tatmin etmemeyi tercih etmiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime